|
Türkiye’de din ve Diyanet algısı

28Şubat’ın fırtınalı günleri geride kalmıştı. Ülkemizde ahlaki değer namına ne varsa altüst olmuştu. Din her tartışmanın odak noktasıydı. Din, dindarlar, dindarlığı ile öne çıkmış şehirler, tarikatlar medya organlarının manşetlerini süslüyordu. Peki o günden bugüne neler değişti?

GENAR olarak kamuoyunda siyasi araştırmalarımızla gündem olsak da biz daha çok sosyal araştırmalar yapan bir kurumuz. 2000’li yıların başında “Türkiye’de Konya İmajı” başlıklı bir araştırma yapmıştık. 28 Şubat’ın oluşturduğu siyasi atmosferde araştırmayı hazırlarken toplumda Konya ile ilgili bir önyargının var olduğu sonucuna ulaşacağımızı düşünüyorduk. Akademisyen dostlarımız da bizimle aynı fikirdeydi.

Oysa araştırma bittiğinde görmüş olduk ki toplum genelinde İzmir, Bursa, Kocaeli ya da Gaziantep hakkındaki kanaatler ne ise Konya ile ilgili kanaatler de benzerdi. Diğer bir ifadeyle medya organlarında ve kimi çevrelerde Konya’ya karşı oluşan önyargının toplum genelinde karşılığı yoktu.

GENAR tarafından Diyanet İşleri Başkanlığı (DİB) için hazırladığımız son araştırmanın saha çalışması, Türkiye genelinde 27 ilde 18 yaş ve üzeri 2 bin 500 kişi ile görüşülerek yapıldı. Araştırma sonuçlarının yorumlanmasını Prof. Dr. Mehmet Akif Kireçci ile birlikte yaptık. Araştırmanın detaylarına indikçe ülkemizde İslam ile ilgili geniş bir toplumsal toleransın olduğunu tespit ettik. Bu toleransın İslam dini için olduğu kadar Türkiye’de din hizmetlerinin resmî temsilcisi olan DİB için de geçerli olduğunu gördük.

Araştırma bulguları içindeki birkaç başlığa göz atalım: İlk olarak kişisel sorunlara çözüm arayışında duanın ve ibadetin yeri %29,9 ile en yüksek oranı oluşturuyor. Buna türbe ve dinî mekân ziyaretleri de eklendiğinde bu oran %33,1’e ulaşıyor.

Kişisel sorunlara çözüm arayışında dinî değerlerin, pratiklerin ve sembollerin bu kadar merkezi bir önemde olması, ülkede dinî hayatı düzenleyen en temel kurum olan DİB’in toplumsal rolünü ve önemini artırıyor, ona önemli sorumluluklar yüklüyor. Diğer taraftan Türk sinemasında dinî değerlerin, pratiklerin ve sembollerin görünürlüğünün çok düşük olması toplumsal değerlerle örtüşmüyor. Kişisel sorunlarını aile üyeleriyle paylaşanların oranı ise %19,5 gibi anlamlı bir değere tekabül ediyor.

Araştırma sonuçlarına göre toplumda “Dindar değilim” ve “Hiç dindar değilim” diyenlerin oranı %15. Bu kesimi toplumda dine duyarsız kesimler olarak tanımlarsak Türkiye toplumunda dindarlık oranının oldukça yüksek olduğu söylenebilir. Zira araştırma sonuçlarından “Dindarım” ve “Çok dindarım” diyenlerin oranı %70’ler civarında çıkmıştır.

Türkiye’de Diyanet algısını araştıran bir araştırmada DİB’in hizmetlerinin kamuoyu tarafından nasıl değerlendirildiği önemli bir göstergedir. Bu hizmetleri “Çok yeterli” ve “Yeterli” bulanların toplamı %47’dir. “Yetersiz” ve “Çok yetersiz” bulanların toplamı ise %26,8’dir. 5 üzerinden DİB’in hizmetlerini yeterli bulanların ortalaması 3,25’dir ki bu da bu oranın ortalama olarak %65’e tekabül ettiğini gösterir.

Peki, Diyanet kamuoyunda nasıl bir imaja sahip? Araştırma sonuçlarına göre DİP’in kamuoyu imajı görece olarak olumludur. Zira katılımcılar arasında DİB hakkında olumlu düşünenlerin ortalaması 5 üzerinden 3,29’dur ki bu da yaklaşık %70’lik bir orana tekabül eder.

Kurumlar medya organlarında zaman zaman gündem olurlar. Bir kurumun geleneksel ve sosyal medyada oluşan imaj ile toplum nezdindeki imajı çoğu zaman farklılık gösterir. Nitekim araştırma, kamuoyunda dine yönelik beslenen tolerans ile DİP imajı arasında bir yakınlık olduğunu gösteriyor.

Entelektüel çevrelerde camilerdeki din görevlilerine yönelik eleştirel ve olumsuz tutum yaygınlıkla bilinir. Oysa bu araştırma, bu yargının tersine toplumda din görevlilerine dair olumlu algının oldukça yüksek olduğunu ortaya koyuyor. Elbette bu algı daha da geliştirilebilir olsa da araştırmaya katılanlar arasında din görevlilerine yönelik olumlu algının %60’ın üzerinde olması dikkat çekicidir.

Yine DİB’in 4-6 yaş grubu çocuklara din ve değerler eğitimi vermesini olumlu bulanların oranının oldukça yüksek olduğu söylenebilir. Böyle bir eğitimi doğru bulanlar %62 gibi oldukça yüksek bir orana sahip iken buna karşı çıkanların oranı sadece %21,4’tür. 15 Temmuz’dan sonra ortaya çıkan tartışmalar çerçevesinden bakıldığında Türk toplumunun dinî eğitimi Diyanet’ten alma eğilimi ortaya çıkıyor gibi gözüküyor.

Sonuç olarak toplum genelinde DİB’in uygulamaları ile ilgi memnuniyet yüksek çıkmış olsa da bu imajı daha da yukarı çıkarmak için DİB’in faaliyetlerini bizzat hizmet alan toplum kesimlerinin ötesine taşıması gerekiyor. Bu açıdan bir kamu diplomasisi yürütülmeli, Türkiye’nin en sofistike kurumlarından biri olan Türkiye Diyanet Vakfı İslam Araştırmaları Merkezi (İSAM) kamuoyunda daha fazla görünür hâle getirilmelidir.

#Türkiye
#din
#28 Şubat
#Diyanet
14 gün önce
Türkiye’de din ve Diyanet algısı
‘Mutlaka döneceğiz’ ya da Nekbe’dir yaramızın adı
O güne geri dönmek
‘İletişim aklı’
Bir sen bir ben bir de aile
Deprem gerçeği, ekonomi güvenliği ve TOBB Genel Kurulu’ndan yansıyanlar