|

28 Şubat'ta dik duranlar kazandı

MÜSİAD, 28 Şubat post modern darbesinin öne çıkan hedeflerinden biriydi. Sanayici ve işadamları irtica yaftasıyla etiketlenirken birçok baskıya da maruz kaldı. Süreçte MÜSİAD'ın başkanlığı görevini yürüten ve iki kez DGM'de yargılanan Ali Bayramoğlu, 28 Şubat ile ilgili ezber bozan açıklamalarda bulundu.

Yeni Şafak ve
13:49 - 2/03/2015 Pazartesi
Güncelleme: 13:03 - 30/08/2015 Pazar
Yeni Şafak

28 Şubat 1997 günü, Türkiye'nin darbe geçmişine kara bir leke olarak kaydedildiğinden bu yana 18 yıl geçti. Bu tarihte yapılan Milli Güvenlik Kurulu toplantısı karanlık bir dönemin kapısını aralamış ve Müslümanlar inançlarından ötürü her alanda baskıya maruz kalmıştı. 28 Şubat darbesi, Türkiye'nin siyasal ve ekonomik alanda da yüzlerce yıl gerilemesine neden oldu. Onlarca banka batırıldı veya içi boşaltıldı. Sürecin maliyeti ülkenin terör maliyetine denk düştü.



Mali çalkalanmadan etkilenen iş adamları, irtica yaftalamasıyla farklı alanlarda da baskılara maruz kaldı. 'Yeşil sermaye' ismiyle damgalanan şirketler ve patronlar fişlendi, kara listeler yayınlandı, ihalelere girişler engellendi ve bankalardaki kredibilitenin önü kesildi. Müstakil Sanayici ve İşadamları Derneği (MÜSİAD), baskılar nedeniyle dönem boyunca üyelerinin üçte birini kaybetti. Şu andaki üye sayısı 6 bin 500'e ulaşan, 22.5 milyar dolarlık ihracata imza atan MÜSİAD'ın Yüksek İstişare Heyeti üyesi ve 28 Şubat sürecinde kurumun başkanı olan Ali Bayramoğlu ile 28 Şubat'ın etkilerini konuştuk.




"Rekabet ortamını ortadan kaldırmak istediler"



28 Şubat sürecinde MÜSİAD'ın ismi ordu ambargosuyla anıldı. Bu durumun açıklaması neydi?

Resmi statüde hiçbir kurum ben şu kurumlara ambargo uyguluyorum diye ilanda bulunmaz ama size bunu dolaylı olarak hissettirir. MÜSİAD'ada da bu baskılar fazlasıyla uygulandı ve tarihe not düşülmesi gereken şeyler yaşadık. Üyelerimiz tarafından kurulan 'Dost Sigorta' isimli şirketin 16 kurucusu bir gece sabaha karşı yapılan operasyonla gözaltına alındı. Sorgulandı ve tutuklandı, bu şekilde şirket tasfiye edildi. Bu baskı operasyonlarının tümü rekabet ortamı oluşturacak bu ve benzeri firmaları doğmadan öldürmek için yapılmış girişimlerdi.




Peki ambargo…

Refahyol döneminde ilk defa büyük özelleştirme ihaleleri çıkmıştı. Bu ihaleye MÜSİAD bünyesindeki şirketlerle kurduğumuz bir konsorsiyumla katıldık. Bizimle birlikte teklif veren gruplardan biri de Doğan Gurubu'ydu. İhaleyle ilgili dosyalar açıldığı süreçte Doğan Grubu'na ait Milliyet gazetesinde birinci sayfada manşet olarak şu satır yer almıştı: “Ordudan MÜSAİD'a ambargo!"




"İstifaları kayıtsız şartsız kabul ettik"



Bine yakın üyeniz süreç sırasında üyelikten ayrıldı. Bu durumun etkileri ne oldu?

MÜSİAD süreç boyunca ciddi sıkıntılarla boğuşmak durumunda kaldı ve bunlardan etkilenen bir kısım üyelerimiz istifa ettiler. Aramızdan ayrılanlar, 'bir sivil toplum kuruluşuna üye olduğum için niye ordu beni karşısına alsın, maliye niye bana baskı uygulasın, yol yakınken dönelim' diye düşündüler. Daha öncesinde istifa etmek isteyen üyelerimizle istişare ediyor, gerekçelerini dinleyerek istifaları değerlendiriyorduk. Ancak 28 Şubat sürecinde gelen tüm istifa isteklerini kayıtsız şartsız kabul ettik. En kritik dönemimizde bizi terk eden kişilerle bu uzun yolu yürümemiz zaten mümkün olmazdı. O dönemde baskılardan korkarak bizden kopan arkadaşlarımızın çoğu sonradan farklı alanlarda iş dünyası içinde birçok zorlukla karşılaştı.




MÜSİAD, bu post modern darbe sürecinde neden hedef oldu?

28 Şubat ve benzeri darbeler toplumdaki siyasi düşünceyi değiştirmekten ziyade iki temel şey için yapılır. Biri iktidarı korumak, ikincisi ekonomik gücü elinde bulundurmak. Türkiye'de tabana yayılan ve Anadolu dahil olmak üzere tüm ülkedeki sermayeyi temsil eden tek sivil toplum örgütü MÜSİAD idi o zaman. İlk beş senemizde 20 şubeye ulaşmıştık. Bu şubelerin bulunduğu iller Türkiye'deki sanayi gücünün yüzde 90'ını temsil ediyordu. Biz, hak, adalet ve eşit şartları savunuyorduk ancak sistemini devletten beslenmek üzerine kuran bir kitle vardı. Bu kitle ya bizimle rekabeti seçecekti veya ayağımızı kaydırmak isteyecekti. Kolay olanını seçtiler ve ayak oyunlarıyla bizi hedef tahtasına oturttular. O günkü medya da buna son derece müsait bir durumdaydı.




"Aldığım mahkumiyeti omzumun apoleti olarak görüyorum"


Recep Tayyip Erdoğan belediye başkanıyken ben MÜSİAD başkanıydım, süreci ve baskıları en ince ayrıntısına kadar yaşadık. MÜSİAD başkanlığım süresinde yaptığım çeşitli konuşmalar nedeniyle DGM'de TCK'nın 312'nci maddesi üzerinden iki kez hapis cezası talebiyle yargılandım ve mahkum edildim. Ertelenen ceza, kanun maddesinin değişmesiyle iptal edildi. 80 kişilik bir basın ordusu takip ediyordu davayı. Mahkumiyet kararını öğrendikten sonra DGM'den çıkarken bir gazeteci "üzgün müsünüz", diye sordu. Ben de, “İnsanların yaşadığı kimi şeyler vardır omzuna apolet olur, ben buradan aldığım cezayı omzumun apoleti olarak görüyorum" dedim. Biz bunların başımıza gelebileceğini bilerek yola çıkmıştık zaten.




"Taş atana ekmek atmayı bileceksin"



Bugünden bakınca artıları ve eksileriyle süreci nasıl değerlendiriyorsunuz?

28 Şubat sürecini İslami hassasiyeti olup da bunu yaşamak isteyenler açısından bir dönüm noktası olarak görüyorum. Bu sürecin Müslümanların silkelenmesi, kendine gelmesi açısından, birlik ve beraberliği idrak etmesi açısından önemli etkileri olmuştur. MÜSİAD, hak ve adaletin eşit şartlarda herkese dağıtılmasının mücadelesini veriyordu. Ve bu mücadelenin bir bedeli oldu. Elbette bu etiketlemeler, baskılar sonucu birçok iş adamı iş yaşantısında büyük sıkıntılar yaşadı ama bu sıkıntılar ödenmesi gereken bedellerden biriydi.




28 Şubat yaşanmasa ne olurdu?

Siyasi istikrar, ekonomik istikrarı getiriyor. 28 Şubat bizim için kriz gibi görünse de bizim camiamız bunu siyasi ve ekonomik olarak fırsata dönüştürülebildi. Kaçmayı seçmeyen arkadaşlarımızın Allah'ın yardımını her alanda gördüğüne inanıyorum. Benim iddiam budur. O günleri yaşayan insanların bugünkü ortamda da aynı duruşu, aynı omurgayı koruması gerekiyor. Kritik nokta da bu. Taş atana ekmek atmayı bileceksiniz. Baskı sürecinden sonra gelen bu rahatlama döneminde dejenerasyon olmaması gerekiyor. Bugün 28 Şubat'tan alınan dersler ışığında artık bu konuların konuşulması gerekir.


#MÜSİAD
#ALİ BAYRAMOĞLU
#28 ŞUBAT
9 yıl önce