|

"Paralel Yapı'da saklanma talimatı alanlar var"

Eski Emniyet Müdürü Avcı, Paralel Devlet Yapılanması'na ilişkin, yönetici pozisyonundakilerin saklandığını belirterek, "Buz dağının daha altı duruyor. Daha yukarıda olanlar, yönetici olan, üste bulunan kimlikleri gizlenmiş olan, farklı kimlikle kamu kurumuna gizlenmiş, kendisine saklanma talimatı verilen insanları var. Onlara ulaşmak zaman alır" dedi.

Yeni Şafak
16:37 - 29/05/2015 Cuma
Güncelleme: 13:42 - 29/05/2015 Cuma
AA

Eski Emniyet Müdürü Hanefi Avcı, Paralel Devlet Yapılanması'na ilişkin, yönetici pozisyonundakilerin saklandığını belirterek, "Buz dağının daha altı duruyor. Daha yukarıda olanlar, yönetici olan, üste bulunan kimlikleri gizlenmiş olan, farklı kimlikle kamu kurumuna gizlenmiş, kendisine saklanma talimatı verilen insanları var. Onlara ulaşmak zaman alır" dedi.



Fetullah Gülen ve cemaatiyle ilgili "Haliçte Yaşayan Simonlar, Dün Devlet, Bugün Cemaat" ve "Cemaatin İflası Hoca'nın Ayağının Kaydığı Yer" adlı kitapların da yazarı Avcı, Paralel Devlet Yapılanması'na ilişkin soruları yanıtladı.



Avcı, Cemaat'i ilk kez 2008'de, emniyetteki yöneticilerin komplovari soruşturmalara uğramasıyla fark ettiğini, bunun üzerine ilgili bakanlıklara, Emniyet Genel Müdürlüğü'ne, Ankara ve İstanbul savcılığına, hukuka aykırı dinlemelerin yapıldığını aktardığını söyledi.



Şikayetinden haberdar olan yapının kendisini hedef alarak sahte isimle dinlemeye başladığını belirten Avcı, emniyetteki yapılanma ve buna duyarsız kalan yetkililer hakkındaki dilekçelerinin de takipsizlikle sonuçlandığını anlattı.



"Buz dağının altı saklanıyor"


Avcı, Paralel Devlet Yapılanması'nın, emniyetin istihbarat biriminde çok etkili olduğunu, bu birimde çalışanları, tutuklanan emniyet personelini, bunlarla ilgili tahkikatı yapanları ve mağdur edilenleri tanıdığını kaydetti.



Eski emniyet müdürü Hanefi Avcı, kurumundaki varlığı bilinen ve son yıllarda bir suç örgütüne dönüşen yapının, ilk suçunun 2007'de hukuka aykırı aldığı dinleme kararları olduğunu belirtti.



Paralel Devlet Yapılanması'nın emniyet ayağının, talimatları "Ömer" kod adlı kişiden aldığını ve bu şahsın izini kaybettirdiğini ifade eden Avcı, şöyle devam etti:



"Devletin içine girmiş, kadrolarına nüfuz etmiş bir grup kendini daha iyi gizler. Tedbirini iyi alır. Büyük kısmı devletin, istihbaratın çalışmasını bilir, bunun için tedbir alması daha da kolaydır. Şu anda suç işleyenlerle ilgili bir kısım soruşturmalar yapılıyor. Ama daha yukarıda olanlar, yönetici olan, üste bulunan kimlikleri gizlenmiş olan, farklı kimlikle kamu kurumana gizlenmiş, kendisine saklanma talimatı verilen insanları var. Onlara ulaşmak zaman alır. Hiç kimse çıkarılamaz değil, ne kadar gizlenirse gizlensin devlet güvenlik birimleri bunları ortaya çıkaracaktır. Buz dağının daha altı duruyor. Belli kısmı başladı. Birtakım aksaklıklar da olsa, savcılıklarda bir irade görüyorsunuz. İçişleri Bakanlığı, emniyetin iradesi var. Önümüzdeki süreç, bu işlerin biraz daha hızlanacağı, mesafe alacağını gösteriyor."



"Ordudaki Cemaat varlığı tahminimizin çok üstünde"


Hanefi Avcı, güvenlik birimlerine nüfuz etmek isteyen Cemaat'in, silahlı kuvvetlerde gizlendiğini vurgulayarak cemaatin yönlendirdiği ve yürüttüğü operasyonlara bakılınca ordudan çok büyük destek aldığının görüldüğünü söyledi.



Türk Silahlı Kuvvetleri'nde (TSK) çok fazla cemaat mensubu olduğunu belirten Avcı, şunları anlattı:



"Balyoz, Askeri Casusluk, Poyrazköy gibi davalar ordu içindeki cemaat mensupları ile dışarıdakilerin dayanışmasıyla yürütülmüş davalar. Çok miktarda sahte plan, program hazırlanmış. Bunların hazırlanması için ordu içinde bir çok yerde bağınızın olması lazım. Bol miktarda askeri doküman var. 10 yıl öncesine ait dokümanlar var. Ordu içinde geçmişten beri ciddi bir cemaat yapısı var. Bu varlık varsa bunun ortaya çıkarılması lazım. Bu güne kadar sahte belge, dokümanları hazırlayanlar, belgeleri dışarı sızdıranlar ortaya çıkarılmadı. Cemaat, orduda da laf ola bir örgütlenme yaratmıyor. Ordunun siyasi yönetimlere karışması, rejimi tayin etmeye kalkması, zaman zaman darbe hazırlıkları, ihtilallerle sistemi belirlemesi dolayısıyla Cemaat'in bu niyetle nüfuz ettiğini gösterecek olay ve olgu var. Cemaat, Türkiye'de orduyu ne hale getirdi. Subaylar bertaraf edildi. Kimse, onların yerine kendi elemanlarını getirmediklerini, diyemez. Ordu içinde inanılmaz baskı yaratıldı. "Operasyonları Cemaat yapıyor" denildi, insanları korkuttu. Birçok terfi edecek insan da o tarafa yönelmiştir. Silahlı kuvvetlerdeki Cemaat varlığı bence tahminlerimizi aşan bir durumdadır. Belki dışarıdan bakınca, komutanlar tarafından açıkta görülmüyordur. İçindeki insanlar tarafından çok ciddi görülüyordur. Oradaki varlığı ciddiye alınması gereken bir olaydır. Bu basite alınamaz. Ordu ve silahlı kuvvetler içinde böyle bir örgütlülük varsa buna karşı uyanık olmak gerekiyor. Hem içeride dışarıda tedbirin alınması gerekiyor. Oradakiler de bilmeliler ki bu olay teşhir olmuştur. Burada yapılacak denemeler kabul edilemeyecektir. Artık Cemaat "ben devletin gücüyüm, yargıyım, polisin, askerim", diyerek bir takım icraatlarını bu topluma yutturamaz, toplum kesin tavır koyacaktır. "



"TSK'da temizlik yapmamak ülkeye ihanettir"


Avcı, TSK'nın da Cemaat'i temizlemek için harekete geçtiğini belirterek, "Bunun yapılmamasının anormallik olacağı, ülkeye ihanet olacağı kanaatindeyim. Ortada bu kadar elle tutulan veriler var. Ben kişi olarak bu kadarını biliyorum onlar kurum olarak bunun 100 katını biliyorlardır, Genelkurmay bilgi sahibidir, bunlara bir şey yapmaması düşünülemez. Belki biz bilmiyoruzdur. Belki biraz gizli yapılması gerekiyordur" dedi.



"Başarsaydılar, herkes hapisteydi"


Cemaat'in, 17-25 Aralık'ta "başarılı" olması halinde kendisinin de aralarında bulunduğu yüzlerce kişinin yıllarca cezaevinde kalacağını belirten Avcı, "Eğer devran tersine dönmeseydi bugün bizler 20-50'şer sene hapislerle yargılanacaktık. Ömür boyu çıkmayacaktık. Başarsaydılar, kendilerine karşı duran herkes kesin hapisteydi. Susturmak için çok ölçüsüz davranacaklardı. Bu hesabın bir gün döneceğini düşünüyordum. Bu kadar hızlı olacağını tahmin etmiyordum. Bu kadar zulmederseniz, bu hesap ters döner. Cemaat direkt iktidarın beynine, yöneticisine saldırmasaydı, iktidarın sahipleriyle, ikisi arasında çelişki çıkmasaydı, örgütü durdurmak bu kadar kolay değildi. Belki bu denemede başarılı olsaydı hükümeti yıkardı ama bu halk ayağa kalkar bu bedeli ağır öderdiler" şeklinde konuştu.



"Bunların ne olduklarını bütün partiler gördü"


Cemaatin seçimlerde bağımsız adaylarına oy vereceğini, adaylarının olmadığı yerlerde ise AK Parti'ye en "büyük zararı verecek" partiyi destekleyeceklerini ifade eden Avcı, "Yani yeri gelir HDP'ye, CHP, MHP'ye oy verir. Bu partilere, diğer gruplara hükümet aleyhine konuştukları için yakın gözükmüş olabilirler ama bence o partiler de bunların ne olduklarını biliyorlardır. Hiçbir partinin nazarında ciddi olarak kabul göreceklerini zannetmiyorum" diye konuştu.



"Gülen'in 'iyi yüzü' var"


Avcı, birinde ağlayan, nasihat eden, dini anlatan, alçakgönüllü, tevazu sahibi bir insan, diğerinde ise örgütü yönetirken "yap, öyle olsun, geri çıkın, yapın" gibi mekanik bir sesle talimatlar veren bir Gülen olduğunu kaydetti.



Avcı kimdir?


Hanefi Avcı, Eskişehir Emniyet Müdürü iken, 23 Ağustos 2010'da "Haliç'te Yaşayan Simonlar" adlı kitabını yayımladı. Kitabında Cemaat'in emniyet teşkilatında örgütlendiğini ve telefon dinlemesi dahil yasa dışı faaliyetlerde bulunduğunu anlatan Avcı, talebi üzerine merkeze alındı.



"Devrimci Karargah Örgütü"ne yardım etmek suçlamasıyla 28 Eylül 2010'da tutuklanarak Silivri Cezaevi'ne konulan Avcı, 15 yıl 4 ay 5 gün hapis cezası aldı. Avcı, Anayasa Mahkemesi'nin hak ihlalini tespit etmesi üzerine geçen yıl haziran ayında, 4 yıl kaldığı cezaevinden tahliye oldu.



Yargıtay 16. Ceza Dairesi, 6 Mayıs'ta verdiği kararda, Avcı'nın daha önce onanan hapis cezasını, karar düzeltme talebi üzerine bozdu.



Avcı'nın, "Haliç'te Yaşayan Simonlar, Dün Devlet, Bugün Cemaat" ve "Cemaat'in İflası-Hoca'nın Ayağının Kaydığı Yer" adlı kitapları bulunuyor.


#Paralel Yapı
#Fethullah Gülen
#cemaat
#örgüt
#Hanefi Avcı
9 yıl önce