YeniSafak.com “ Türkiye'nin birikimi... ” Dizi

 
Ana Sayfa...
Gündem'den...
Politika'dan...
Ekonomiden...
Dünya'dan...
Kültür'den...
Yazarlar'dan
Spor'dan
Dizi...

 

 

Şimdi Gülen cemaati suskun!

28 Şubat'ın öfkesi, Refah'ı ve Erbakan'ı olduğu gibi Fetullah Gülen'i de vurdu

Fethullah Gülen de, "cemaat" de şu an suskun.. 1995-2000 arasında, medyayı ve kamuoyunu derinine etkileyen halkla ilişkiler kampanyası, yerini, sessizliğe bırakmış durumda..

Övgüleri ile Gülen'i yere-göğe sığdıramayan politikacılar, işadamları, gazeteciler de suskun.. Bazıları da, "aldatıldık" çizgisinde, Gülen'i yermekteler.. "Hoşgörü ve uzlaşma"nın simgesi olarak sunulan, İslam'ın demokrasi ve modernleşme ile kaynaşmasının kanıtı olarak gösterilen Fethullah Gülen, Amerika'daki inzivasından, Türkiye'deki yargılanmasını izliyor.

Görkemli "uzlaşma ödülü" törenleri, "tarihi buluşma"lar, her kesimin konuk edildiği 5 yıldızlı iftarlar, hiç olmamış gibi, geride kaldı.. Mümkün olsa, bunlar unutturulacak.. Şimdi o ünlü okullar, devletin suç kanıtları listesinde..

28 Şubat post-modern müdahalesi, hem "siyasi İslam"ın temsilcisi Refah Partisi'ni ve Erbakan'ı hedef aldı.. Hem de, bir dönemde Refah'a alternatif olarak sunulan "sosyal İslam"ın temsilcisi Fethullah Gülen hedefte..

28 Şubat 1997'de, Türkiye'deki yön değişikliğini, Fethullah Gülen'in çok kısa sürede anladığını görüyoruz..

Nitekim 23 Aralık 1997'deki "Hürriyet"in manşeti, "Fethullah Hoca okulları devrediyor" şeklindeydi..

23 Aralık 1997 tarihli Hürriyet haberini okuyalım:

CEMAAT lideri Fethullah Gülen, kendisine yakın kişilerin açtığı bütün okulları Milli Eğitim Bakanlığı'na (MEB) devretmeye hazır olduğunu açıkladı. 'Fethullah Hoca' olarak da tanınan Gülen'in bu kararı almasında, okulların, bazı kişiler tarafından 'irtica yuvası' gibi gösterilmesinden duyduğu rahatsızlığın etkili olduğu öğrenildi.

Türkiye'nin yanı sıra Belçika'dan Malezya'ya kadar Gülen ve yakınlarına bağlı olarak faaliyet gösteren 1000'in üzerinde okul, yurt, dershane ve öğrenci evi bulunuyor.

Gülen'in, kararını bugün hükümete ve ilgili kuruluşlara iletmesi bekleniyor. Gülen'e çok yakın bir kişi Hürriyet'e, "Hükümet istediği takdirde, yurtiçi ve dışındaki 300'e yakın okulu bakanlığa devrederiz" dedi. Fethullah Hoca kararını, önceki gün biraraya geldiği yakınlarına, "Bu okulları açan arkadaşlarımız, bir fedakarlık yaparak, okulları devreder mi?" sorusunu sordu. Okulları açan ve finanse eden kişilerden "evet" cevabı gelince, karar dün yürürlüğe konuldu.

Özellikle Türk Cumhuriyetleri'nde büyük bir eğitim ordusuna sahip olan Fethullah Hoca yandaşlarının, örneğin Özbekistan'da 3 bini aşkın öğrenciye eğitim veren 17 eğitim kurumu var. Türkmenistan'da ise Fethullahçılar'ın 300'e yakın öğrencisi olan bir üniversitesi, 3 bine yakın öğrencisi olan 13 lisesi bulunuyor.

Gülen ve yakınlarının kontrolündeki okulların yönetimi, Çağ Öğretim İşletmeleri adlı bir anonim şirket tarafından yürütülüyor. Özel Fatih Eğitim Kurumları ismi altında çok sayıda ilk ve orta öğretim kurumu faaliyet gösteriyor.

Fethullah Gülen'in yurt dışındaki eğitim faaliyetleri devlet tarafından da destekleniyor. Örneğin geçen mart ayında da Hoca yandaşlarının Bangladeş'te hizmete soktukları 'Uluslararası Ümit Okulu'nu Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel açmıştı. Fethullah Hoca cemaati önümüzdeki günlerde Belçika'da da bir okul açmaya hazırlanıyor. Yurtdışındaki okullar arasında Rusya, Doğu Avrupa ülkeleri, ABD, Malezya ve Kamboçya gibi ülkeler dahil olmak üzere 200 civarında okul bulunuyor.

Önemli bir medya gücüne de sahip olan Fethullah Hoca'nın kontrolünde olan yayın kuruluşları arasında Zaman Gazetesi, Samanyolu Televizyonu, Burç FM, Sızıntı ve Yeni Umut isimli dergiler bulunuyor.

KAYA ÇEVİK BİR...

Bu haberin iç-yüzünü ve devamını, Fethullah Gülen'e yakınlığı ile bilinen ve Zaman gazetesinin yayıncısı olarak da görev yapan, Alaeddin Kaya, şöyle anlatıyor. Kaya'nın anlattıkları, 28 Şubat'ın ünlü generali Çevik Bir'e, Fethullah Gülen tarafından yazılan ve bizim de yayınladığımız "mektup"a ışık tutuyor.

Kaya'nın anlatımı ile olay şöyle:

-O tarihte, Zaman gazetesinin Genelkurmay'ın basına açık faaliyetlerine alınmamasını görüşmek amacıyla ve Devlet Bakanı Işılay Saygın'ın aracılığı ile, Çevik Paşa'dan randevu aldım..

Tesadüfen, o günkü Hürriyet'in manşetinde, "Gülen okulları devrediyor" şeklindeki haber vardı..

Çevik Bir, sordu..

-Bu okulları almak için kaç para isterler?

Şaşırdım..

-Bu okulları açanlar, vatan, millet için çalışıyor. Buna göre beş para istemezler..

Işılay Hanım söze karıştı.. Şöyle dedi.

-Paşam bu kadar başarılı okulları kapattıracaksınız.. Dillere destan bu okullar da, Milli Eğitim okullarının sorunları ile karşı karşıya kalacak..

Sonra bir formül üretiliyor. Madem askerlerin bir bölümü bu okullardan kuşkulu. Her okula muvazzaf veya emekli bir asker, müdür muavini olarak gönderilsin.

Çevik Bir soruyor..

-Hocaefendi bu okulları gezmemizi kabul eder mi?

Şaşırıyorum..

İşte Fethullah Gülen'in, Çevik Bir'e yazdığı, 1997-98 yılbaşı tarihli mektup, Kaya'nın Gülen'e anlattıkları üzerine kaleme alınıyor..

Hatırlanacağı gibi, Fethullah Gülen, Çevik Bir'e yazdığı mektupta, şunları söylüyor:

-Tamamen Türk eğitim sistemine bağlı olarak faaliyet gösteren bu okullarda eğer, Türkiye Cumhuriyeti'nin lâik, bağımsız ve sosyal bir hukuk devleti özelliğinin aksine bir faaliyet varsa, devletimizden önce ben, bu okulların açılmasını teşvik etmiş biri olarak kapatılmalarını teşvik ederim. Eğer, bazılarının iddia etiği gibi, bu okullarda herhangi bir dış ülkeden veya ülkemize düşman kuruluşlardan alınmış tek kuruşluk destek varsa, zaten hastalıklarla sonuna gelmiş hayatımı bizzat kendi ellerimle noktalarım. Bununla birlikte, devletimiz, zaten kendisinin olan bu okulları dilediği zaman devralabilir. Kaldı ki, bu okullar zaten devletimizin olduğu için, böyle bir devirden söz etmek bile abestir. Türkiye Cumhuriyeti'ni koruma ve kollama vazifesini deruhte etmiş şanlı ve kahraman ordumuzun seçkin ve şerefli bir mensubu ve Genel Kurmayımız'ın İkinci Başkanı olarak, ne zaman, nerede ve ne şekilde arzu buyurursanız bu okulları şereflendirebilir ve her türlü teftişi yapabilirsiniz.

Böyle bir mektupla kıymetli vakitlerinizi işgal etme sû-i edebinde bulunduğum için tekrar özür diler, yeni yılda sıhhat ve afiyet dileklerimle birlikte, en derin saygılarımın kabûlünü arzederim efendim. Fethullah GÜLEN

ÖZKASNAK AÇIKLAMASI...

Böyle bir dönemin tartışmaları sonucu, şimdi Fethullah Gülen, tüm hayatı, düşünceleri, okulları, vakıfları ile yargı önünde..

Ve Alaeddin Kaya'nın Çevik Bir'le yaptığı o görüşmeyi, "28 Şubat"ın diğer bir generali olan Erol Özkasnak, 3 Ekim 2000 tarihli "Sabah"ta şöyle değerlendiriyor:

-EROL Özkasnak, yazacağı kitabın ayrıntılarına girmedi, sadece o günlerden bir anısını aktarmakla yetindi. Muhtemelen kitapta da yer alacak anıyı Özkasnak şöyle aktardı:

"Fethullah Hoca'nın ekibinden belki de sağ kolu olan Alaattin Kaya vardı. Zaman Gazetesi'nin sahibi görünen. İkinci başkanımız Orgeneral Çevik Bir'in yanına geldiğini ve görüştüğünü söylediler. Apar topar yanına çıktım. 'Komutanım ne yaptınız siz? Kim bu adam biliyor musunuz?' diyerek Kaya'nın kim olduğunu anlattım. İzmir'den bir bayan milletvekilinin Çevik Paşamdan aldığı randevuya eşlik etmiş o zat. Hemen gazete ve televizyon yetkililerini aradım. Görüşmenin kapsamını anlatıp bayan milletvekilinden söz ettim. Gazete ve televizyonlar bu haberi görmediler. Ancak daha sonra bir televizyon kanalının gece haberlerinde bu zatı canlı yayında röportajda görünce kan beynime çıktı. Genelkurmay'dan söz ediyor, görüşmeyi anlatıyor, Yazarlar Birliği olarak bazı komutanlarımıza verilecek ödüllerden söz ediyor, askere methiye yapıyor. Sabahı zor ettim. Değişik bir sistem ile alınmış bir randevu idi. Elbette gözümüzden kaçtı."

Görüldüğü gibi gayet karmaşık ilişkiler ve cepheler, karşı-karşıya geliyor Fethullah Gülen olayında..

Alaeddin Kaya-Çevik Bir görüşmesi ertesinde, "Hürriyet"te yayınlanan Ertuğrul Özkök imzalı, "Fethullah Hoca'dan Hükümete Mesaj" başlıklı haber-yorumu hatırlamakta da fayda var.

24 Aralık 1997 tarihli Özkök'ün yazısını da, birlikte okuyalım:

-DÜN Milli Güvenlik Kurulu İslami sermaye konusunu ele alırken, aynı saatlerde ilginç bazı gelişmeler oluyordu.

Hürriyet'in dünkü manşetinde yer alan haber büyük yankı uyandırdı.

Fethullah Gülen'ih kendisine yakın kişilerce açılan okulları, Milli Eğitim Bakanlığı'na devredebileceği haberi, dün Ankara'da en çok konuşulan konulardan birisiydi.

Perde arkasında ilginç bazı gelişmeler var.

Zaman Gazetesi'nin sahibi Alaeddin Kaya, dün Ankara'da ilginç bazı temaslarda bulundu.

Alaeddin Kaya, Fethullah Gülen'in en yakınındaki iki kişiden birisidir.

Temasların tek amacı vardı.

Bu da, dünkü Hürriyet'in manşetinde yer alan haberde anlatılan konuydu.

Fethullah Gülen, kendisine yakın kişilerce açılan okullar hakkında ortaya atılan iddialardan rahatsızdı.

Bunun nedeni okullar ve yurtlar için, "irtica yuvaları" söylentileriydi.

Fethullah Gülen ve çevresi geçen pazar günü sürpriz bir karar alarak, bu okulların Milli Eğitim Bakanlığı'n devredilmesi önerisini götürmeye karar veriyorlar.

Kaya, dün önce Milli Eğitim Bakanı'nı arayarak bunu iletiyor. Ayrıca başkentte hükümete yakın başka çevrelerle görüşüyor ve okulların karşılığında herhangi bir para talepleri olmadığını da iletiyor. Kaya, şunları söylüyor:

"Bu okulların başarısı, teknik altyapıları ve özellikle de öğretmen kadrosundan gelir. ODTÜ ve onun benzeri iyi üniversite mezunlarını öğretmen olarak istihdam ediyoruz. Bu uygulama devam ettirilmeli" diyor.

Sözkonusu okulların başarısı İslami kesimle ilgisi olmayan birçok insan tarafından dahi teslim ediliyor. Bu kişilerden birisi, Bülent Ecevit.

Yurtdışındaki okullarda, o ülkelerin önde gelen yöneticilerinin çocukları bile eğitim görüyor.

O nedenle bu okulların özelliğini bozmayacak bir sistemin bulunmasında yarar olabilir. Sanıyorum bu konuda bir çalışma yapılacak.

Dün öğleden sonra, bir bakan aracılığıyla Gülen'in kararı Bakanlar Kurulu'na iletiliyor.

Gülen ile Refah Partisi arasındaki ilişkiler de iyi değil. Önceki gün konuştuğum, Fethullah Hoca'ya çok yakın bir kişi, "İslam'ın partisi olmaz" diyor.

Ama Refah Partisi'nin kapatılmasını da doğru bulmuyor.

Fethullah Gülen'in Çiller Ailesi ile ilişkisi de eskisi gibi değil. Tansu ve Özer Çiller, üç-dört aydan beri Gülen'le ilişki kurmak istiyor. Ancak bunu başaramıyor.

Bu arada çok tanınmış bir reklamcıyı devreye sokup bu ilişkiyi yeniden kurmak istediler. Ama sonuç alamadılar.

Gülen, Samanyolu TV ve Zaman Gazetesi'nin imajı için Nail Keçili ile bir görüşme yaptı. Fethullah Hoca için bir imaj yenileme dönemi başlıyor.

Son gelişmeler Gülen'in Amerika ziyaretindeki bazı ilginç gelişmeleri de ortaya çıkardı.

Fethullah Gülen, geçirdiği kalp rahatsızlığı nedeniyle New York'a gittiği sırada, dünyanın en önemli Musevi örgütü olan ADL (Anti Difamation League) Başkanı ile görüştü.

Söz konusu örgüt, geçtiğimiz hafta Başbakan Mesut Yılmaz'a önemli bir ödül verdi.

Bu görüşme sırasında ikisi arasında sıcak bir ilişki kuruldu.

Şimdi bu görüşmelerin ilginç bir devamı geliyor.

ADL adlı Musevi örgütü, Fethullah Hoca'nın bir kitabını ABD'de İngilizce olarak yayınlatacak.

Şu günlerde kitabın çevirisi yapılıyor.

Görüldüğü gibi, devletin ve siyasetin yoğun ilişkiler ağında, çoğunu kamuoyunun pek bilmediği pazarlıkların konusudur "Gülen Olayı"..

KARAR TARİHİN

"Hocaefendi Sendromu"nu hazırlarken, değişik zamanlarda yayınlanmış, ama birbirlerini tamamlayan haber ve yorumları biraraya getirdik..

Karar, tarihin, toplumun ve şimdilik yargının olacak..

Son sözü, kendisini anlatmak için o dönemde sürekli çaba gösteren Fethullah Gülen'e bırakmanın doğru olacağını düşünüyorum..

"Okullar"ını şöyle anlatıyor NTV'deki söyleşisinde:

F.G- Ben bu hususa girerken evvela bir meseleyi açıklamak, vuzuha kavuşturmak istiyorum. Bu okullarla münasebetimin çok değişik platformlarda ifade ettim. Sadece bir teşvikçi olmadan öte değildir. Fakire inanan, itibar eden insanların var olduğunu gördüm. Bunu bir kredi gibi kabul ettim. Böyle bir şeyi israf etmemeye çalıştım. Madem insanımız çok civanmert. Güvendiğine itimat ettiğine dayanıyor. Onun bu itibar kredisini çok isabetli yerlerde kullanmak lazım. Bazıları da öyle bir teveccühe hakkım yoktu ama bir büyüğün dediği gibi "Değildir bu bana layık bu bende, bana bu lutf ile ihsan nedendir" der kendi hakkında hayretini ifade eder. O vaazlar o kadar teveccühe esas teşkil etmemeliydi. Fakat millet geldi dinledi. Ben de baktım dinliyorlar. Bunlara ne demeliyim ki hakikaten büyümesini arzu ettiğim milletimin büyümesine yardımcı olsun bu millet. Ve bu millet verdiği şey hakikaten yerine gitsin. Bu açıdan netice itibariyle herşey ilme bağlıdır. Gelecekte zimamı ele geçirecek ilimdir. İlimsiz hiçbirşey yapılamaz. İlimsiz hiçbir yere varılamaz. Bunu batılıların bir yönüyle elimizden herşeyi aldıktan sonra aynı zamanda bizi hiçbirşey yapamaz insanlar gibi gösterip ademe mahkum etmelerinde anladım. Sanki biz hiçbirşey yapamayız gibi elimizden hiçbirşey gelmezmiş gibi hatta biraz da dışa mazaret bulmak için bu iş gavurların işi, biz onlar yapsınlar onu kullanalım gibi mülahazaların çok tekrar edildiği bir ortamda yaşadım ve bunların hepsi bana dokunuyordu. Bir dönemde dördüncü hicri asırda rönesans gerçekleştirmiş bir millet niçin bunu tekrar etmesin? Tarihi tekerrürler devri daimi içinde değişik fasılalarla belli şeyler hep tekerrür edip durmuştur. Bir kere daha niye tekerrür etmesin? Bu mülahazalar, diğer taraftan da halkımızda gördüğüm o civanmertlik, o cömertlik, o milletimizi büyütme mevzuundaki azim ve kararlılığı cami kürsülerinden, konferanslarda değişik platformlarda hep ifade etmeye çalıştım. Bu teşvik gönlüme göre oldu mu olmadı mı o mevzuda birşey demiyeceğim. Demek ki gönlümün derinliği o kadardı, ancak o

kadar müessir olabildim. Ama milletimizin civanmertliğine, milletimizin vefasına gelince o derindi. Hiçbir söz adeta yere düşmedi. Evvela bunu tesbit etmek lazım. Ben sadece civanmert bir milletin yanında, sağında, solunda, arkasında-önünde hiç olamadım -teşvikçi gibi oldum. Okulları milletimiz açtı. İstiklal mücadelesini gerçekleştiren milletimiz.. yoklukta varlık cilvesi gösteren milletimiz.. bir batılının ifgade ettiği gibi her milletin müdafaadan ümidinin kesildiği yerde taarruz başlatan milletimizin yaptığı şeylerdir. Topyekün milletimizi şükranla yadediyorum. Şu anda onların yaptıkları okulların sayısını bilmiyorum. Onu milli eğitime sormak lazım. Onların bütün kayıtları milli eğitimde vardır çünkü milli eğitim, o da onun civanmertliği her sene dünyanın değişik yerlerindeki müdürleri, genel müdürleri çağırdılar. Onlardan brifing aldılar. Bir yönüyle yabancı misyonlarımız gibi arkadaşlarımız döndü. Dünyanın değişik yerlerinde vazifelerini yaptılar.

Ve Gülen, bir şiiri ile bitiriyor anlatımını:

YARINLARIN MEŞKİ

Her yerde bahar ve çiçeklerde naz,
Bülbül seslerinde sırlı bir niyaz,
Tül tül emarelerle apak bir yaz,
Meşk ediyor yarını avaz avaz...
Her yanda İsrafil'in gür sadası,
Her ufukta bir diriliş edası
Ve ruhlarda geleceğin sevdası,
Meşk ediyor yarını avaz avaz...
Gerçi tasa hep bizleri seçiyor,
Ne gam, her şey bir bir gelip geçiyor,
Kader bizi bir ikbale çekiyor,
Meşk ediyor yarını avaz avaz...
Başladı, ruhlara ilham iniyor,
Sinelerde hafakanlar diniyor;
Her yanda sanki Hızır geziniyor,
Meşk ediyor yarını avaz avaz...
Şimdi artık her şeyde bir neşe var,
Güller açmış bülbül sesini arar;
Masmavi bir vuslat çağıyla bahar,
Meşk ediyor yarını avaz avaz...
28 Şubat'ın öfkesi, Refah'ı ve Erbakan'ı olduğu gibi Fethullah Gülen'i de vurdu.

 

BİTTİ.

 


Kağıda basmak için tıklayın.



 


Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar | Spor | Bilişim | Dizi
İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV


Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED

Bu sitenin tasarım ve inşası, İNTERNET yayını ve tanıtımı, TALLANDTHIN Web tarafından yapılmaktadır. İçerik ve güncelleme Yeni Şafak Gazetesi İnternet Servisi tarafından gerçekleştirilmektir. Lütfen siteyle ilgili problemleri webmaster@tallandthin.com adresine bildiriniz...