Borsada Doğan Holding 'bereketi'

Hafta başında, Hürriyet gazetesinde "Doğan Holding'in 1 Mayıs 1999-30 Nisan 2000 tarihli özel hesap dönemine ait 12 aylık kârı 36.1 trilyon lira" şeklinde bir haber yayınlandı. Aynı gün Doğan Holding'in aldığı Zigana bölgesi enerji dağıtım ihalesi Danıştay tarafından iptal edildi ve borsa çalkalandı. Bütün bu gelişmelerin arkasından "Acaba şimdi ne olacak?" diye beklerken, borsa çevrelerinden çok ilginç bilgiler geldi. Anlatılanlara göre; haberin yayınlandığı günün ilk saatlerinde borsada çok yüksek oranda Doğan Holding hisseleri satılıyor. Daha sonra enerji dağıtım ihalesinin iptal edilme kararıyla birlikte borsa düşüşe geçince Doğan Holding hisseleri düşük fiyattan alınmaya başlıyor. O gün borsada yapılan 292 trilyon liralık alım-satım işleminin 47 trilyon lirası Doğan Holding hisselerinde gerçekleşiyor. Bu gelişmeler doğrultusunda, bizim kadar Sermaye Piyasası Kurulu (SPK) ve İMKB Başkanlığı'nın da sorması gereken bazı sorular ortaya çıkıyor: "Danıştay'ın Doğan Holding'in aldığı enerji dağıtım ihalesini iptal ettiği gün, Hürriyet gazetesinde 'kâr' haberinin çıkması bir tesadüf mü?"

"Doğan Holding, ihalenin iptal edileceğini daha önceden biliyor muydu?"

"Haberin çıkış zamanıyla, borsada Doğan Holding lehine gelişen hareketlilik arasında ne gibi bir bağlantı var?"

Eğer bu anlatılanlar doğruysa SPK'nın devreye girmesi gerekiyor.

'Şişecam'cı Çağlayan'ın meziyetleri

Adnan Çağlayan, sürpriz bir kararla, 12 yıldır genel müdürlüğünü yaptığı Şişecam'daki görevinden emekliye ayrılma kararı aldığını açıkladı. Kimileri için bu karar 'sürpriz' sayılmadı. Anlatılanlara göre; Çağlayan'ın bu kararı almasında, daha önce Şişecam'da koordinatörlük ve yönetim kurulu üyeliği yapan CHP Genel Sekreteri Tarhan Erdem'in etkisi büyükmüş. Erdem'in de Şişecam'da yaşananlara katlanamayarak istifa ettiği söyleniyor. Gelelim Erdem'in istifasında ve Çağlayan'ın emeklilik kararı almasında etkili olan uygulamalara. Çağlayan, şirketin ihracat işlerini, Şişecam'ın nakliye şirketi olan Derya Nakliyat'ın TIR'ları boş dururken, oğlu, gelini ve baldızına kurdurduğu nakliye şirketine yaptırıyormuş. İkinci bir skandal da, Şişecam'a bağlı İstanbul Porselen'in, çok değerli olduğu bir dönemde kapatılmasıyla ilgili. Çağlayan, İstanbul Porselen'i kapattıktan hemen sonra, oğlunun şirketi aracılığıyla porselen ithal etmeye başlamış. Doğal olarak bu konuları Çağlayan'a da sorduk ancak kendisi telefonlarımıza çıkmadı. Dileriz, konuşmama kararından vazgeçer ve bu konulara açıklık getirir.

Ciddiye aldığımız başka iddiaları da olgunlaşınca aktarmaya çalışacağız.

Bürokrat işadamı ilişkisi

Tasarruf Mevduat Sigorta Fonu'na devredilen bankalar arasında yer alan Yurtbank'ın sahibi Ali Balkaner ile bürokratlar arasındaki 'özel' ilişkileri Radikal'de Funda Özkan bütün ayrıntılarıyla yazdı. Bürokratların, görevden ayrıldıktan sonra, görevleri sırasında ilişki içinde oldukları kişilerin şirketlerinde çalışmaları 2531 sayılı yasa ile düzenlenmesine rağmen, kimse bunu dikkate almıyor. Söz konusu ilişkilere benzer birkaç ilişkiyi daha dikkatinize sunmak istiyorum:

Etibank'ın satış döneminde Özelleştirme İdaresi Başkanı olan İsmail H. Karakaya, son seçimlerde DYP Adana 6. sıra adayıydı, şimdi Etibank murahhas azası. Aynı şekilde Ramazan Başak da, Özelleştirme Finans Dairesi Başkanı'ydı, şimdi Etibank Genel Müdür Yardımcısı.

Etibank'ı, bilindiği gibi önce Doğan Kumaşçılık almış, ancak Sabri Doğan'ın parayı ödeyememesi üzerine banka Medya Holding'in sahibi Dinç Bilgin'e satılmıştı.

İkinci bir örnek de; Tasarruf Mevduat Sigorta Fonu Hukuk Danışmanı ve Merkez Bankası avukatlarından Süheyl Donay'la ilgili. Donay, devlet tarafından el konan İnterbank'ın sahibi Cavit Çağlar'la ilgili davaların birinde bilirkişilik yaparak lehte rapor yazıyor. Merkez Bankası ise Çağlar'ın devleti zarara uğrattığı görüşünde.

Evet, bunlar örneklerden birkaçı. Önümüzdeki hafta bu konudaki örnekleri yazmaya devam edeceğiz.