T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
El Kaide'nin gücü

Bugüne kadar "Afganistan'ın Amerika için bir bataklık olacağı" yolunda bir yazı yazmadım. "Taliban'ın veya El Kaide'nin gücü" üzerine de bir değerlendirmede bulunmadım. Çünkü bunlar gerçekten bir bilmece niteliği taşıyordu. Öncelikle, üniversite öğrencilerinden oluşan Taliban'ın Afganistan gibi Amerika'nın dün Sovyetler'i kovmak için mücahitlere destek yolunda büyük yatırım yaptığı son derece stratejik bir coğrafyaya, hem de yıllarca nasıl egemen olduğu bir bilmece idi. Taliban'ın tırmanışında Amerika varsa, bugün Amerika ile Taliban'ın düşman kamplara düşmesi de bir bilmece idi.

Sonra 7 kollu ahtapotu andırır biçimde tasvir edilen "El Kaide canavarı" da bir bilmece idi.

Bilindiği gibi 11 Eylül saldırısının Üsame bin Ladin ve El Kaide örgütünde yer alan adamları tarafından yapılmış olacağına İslâm dünyasında genellikle inanılmadı. Gerekçe olarak da hem İslâm'ın böyle bir saldırıya meşruiyyet tanımayacağı, hem de birileri kendilerine meşruiyyet zemini bulsa bile, İslâm dünyasında böyle komplike bir saldırıyı dünyaya dal budak salmış Amerikan-İngiliz-İsrail istihbaratından habersiz biçimde organize edecek bir örgüt bulunmadığı görüşünden yola çıkılıyordu.

Buna mukabil, Amerikan tezlerine birebir sadakat gösteren çevreler, Üsame'nin ve El Kaide'nin 11 Eylül saldırısının arkasında bulunduğundan emin olmanın ötesinde, buna kuşku ile yaklaşanları da teröre yeterince tavır koymamakla suçlamayı tercih etmişlerdi.

Amerika İslâm dünyasında hâlâ varolan kuşkuyu dağıtmak için en son CIA üretimi bir kaseti devreye soktu.

Peki kuşkular dağıldı mı?

Pek sanmıyorum.

Bakınız, "İslâmî" bir önyargısı bulunduğundan hiç şüphe edilmeyecek, artı terör ve islâmî örgütler konusunda suçlamalar yapmakta hiç duraksamayacak bir isim, meselâ Metin Toker, 15 Aralık 2001 tarihli Milliyet'teki yazısını şöyle iki soruyla bitiriyor:

"Amerika'ya inanmayanlar hemen, "Kaset sahtedir!" itirazını yükseltmişlerdir. Sahte veya değil. İnanmayanların bir kısmının ileri sürdükleri 'Amerika kendi kendini vurdu' deli saçmasını kabul etmek 'akla aykırı' da olsa kasedi seyredince aynı akla iki sorunun takıldığı bir gerçektir:

"1- Dünyanın gördüğü bu 'en mükemmel terör planının kusursuz uygulaması'nı, plan dedikleri gibi kendilerine 'nazil edilmiş' de bulunsa, o sakallı cahil softa takımı mı gerçekleştirmiştir? Olacak şey değil. Olayı, ellerindeki tek haber alma aleti bir radyodan duymuşlar!

"2- Böyle bir darbenin Amerika tarafından mukabelesiz bırakılmayacağı kesin olduğu halde ona karşı aynı şaşırtıcılıkta bir ikinci dehşet olayı hazırlanıp hiç yedekte tutulmaz mı? Yani 'alternatif'leri tüymek, ortadan kaybolmaktan mı ibaretti?"

Toker'in sorduğu sorunun birincisi, işin taa başından beri seslendirilen sorudur: "Bin Ladin ekibi böyle komplike bir olayı yapabilecek güce sahip mi?" Bu, Afganistan'daki Taliban iktidarının ve varsa El Kaide direnişinin 70 gün gibi kısa bir sürede bitmesiyle birlikte daha çok önemsenecek bir sorudur. Birileri vakıayı sadece "Amerikan hamaseti" noktasından alsa da, çıplak gerçek, Taliban'ın ve El Kaide'nin gücünün neden abartıldığı sorusu içinde saklıdır.

Toker'in ikinci sorusu daha da anlamlıdır. Soru şöyle genişletilebilir: Siz Amerika gibi bir dünya gücünün askeri simgesi olan Pentagon'una, ekonomik güç sembollerine, üstelik alay edercesine bir planla saldırıp onun onuru ile oynayacaksınız, ondan sonra da sadece ondan dayak yemeyi bekleyeceksiniz. Amerika mukabele edince ikinci bir oyun planınız olmayacak. Savaşı, savaşın kademelerini hiç düşünmeyeceksiniz.

Yok böyle bir şey.

Afganistan'a günlerce bomba yağıyor. Ne Üsame var ortada, ne El Kaide, ne Taliban... Planlısından vazgeçtik, kafası bozulan bir El Kaide militanı çıksın da, tepki bâbından bir eylem ortaya koysun, yok!

ABD Savunma Bakanı Rumsfeld daha dün AB üyesi ülkeleri uyarıyor: "Aman dikkat edin Paris, Londra gibi şehirlerde de köprü vs gibi tarihî mekanlara 11 Eylül benzeri saldırılar olabilir!"

Normalde makul olan Rumsfeld'in beklentisidir. Ama herhangi bir şey olacak gibi gözükmüyor. Çünkü olsaydı 70 günden beri Afganistan bombalanırken olurdu.

Meselâ Filistin'de olan bitenin bir mantığı var. Bir Filistinli lider İsrail tarafından meşrulaştırılmış suikastle öldürülüyor, bunun cevabı bir intihar saldırı biçiminde geliyor. Filistinli yapabileceğini yapıyor.

11 Eylül gibi, sivillerin öldürülmesi dahil her şeyi meşrulaştırmış ve bu komplike eylemi başarmış bir örgüt Afganistan'da başlayıp bitiyor, nasıl oluyor bu iş?

Burada gerçek soru şu:

Toker gibi "Amerika kendi kendini vurdu" iddiasını deli saçması bulsak bile, "Acaba Amerika gerçekten çözdü mü 11 Eylül saldırısının kim tarafından gerçekleştirildiğini?" sorusu anlamsız mıdır? Aynı şekilde "Acaba Amerika gerçekten inandı mı el Kaide'nin korkunç gücüne? Yoksa Asya'yı kontrol etmek ve oradan yola çıkıp öncelikle İslâm coğrafyasını yeniden tanzim etmek için bizleri, dünyanın saf çocuklarını, yürüteceği savaşın meşruiyyeti istikametinde motive etmek için miydi bunca şey?" sorusu sorulamaz mı? El Kaide 70 gün içinde Taliban'la birlikte Afganistan topraklarına gömülecek güçsüzlükte ise kim gerçekleştirdi 11 Eylül saldırılarını? Yâr bana bir CIA kaseti daha medeeet!


20 Aralık 2001
Perşembe
 
AHMET TAŞGETİREN


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED