T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

R Ö P O R T A J
İşini Ankara'dan bağlamayan çalamaz!

Hayali ihracat yapabilmek için Gümrük Müdürlüğü'nü, ihracatçı birliğini, bir bankayı ve Maliye'yi bağlamanız ve komisyonlarını vermeniz lazım. Ama en başta Ankara'yı... Çünkü, işi Ankara'dan bağlayamayan muhakkak yakayı ele verir.

Hayali ihracat nedir, nasıl yapılır?

İsmi üzerinde gerçek olmayan ihracat demek. Hayali ihracatçılar gerçekte ihracat yapmadıkları halde sahte belgelerle veya şişirilmiş fiyatlarla ihracat yapılmış gibi gösterip devletten haksız KDV iadesi alıyorlar. Burada döviz alım belgesi, Gümrük Çıkış Beyannamesi, faturalar ayarlanıyor. Böyle bir organizasyon için önce ya gümrükle ya da ihracatçı birlikleriyle anlaşmak gerekiyor. Mesela, 10 liralık bir malı 100 lira gösteriyorsunuz, böylece devletten 10 kat yüksek KDV iadesi alıyorsunuz. Türkiye'de genelde bu şekilde hayali ihracat yapılıyor. Size bir örnek hayali ihracat anlatayım. Beş parasız bir firma, 1 milyon dolar kredi buluyor. Hayali bir sistemle her ay 1 milyon dolar ihracat yapmış gibi gösteriyor. Ve her ay devletten yüzde 15 KDV hesabıyla 150 bin dolar alıyor. Dünyanın hiçbir ülkesinde böyle kolay çalmak mümkün değildir.

Balina, Paraşüt, Örümcek gibi operasyonlar hepsi hayali ihracata yönelik operasyonlar. Nedir toplam hayali cirosu?

Geçen yıllarda, özellikle 98-99 yıllarında gümrüklerde kapatılmayan beyanname sayısı 4 binin üzerindedir. Bu beyannamelere göre yapılan hesaplarda ihracatın yüzde 30'a yakın bir bölümünün şişirilmiş ve hayali olduğu anlaşıldı. Son dönemde, bilhassa Keçeciler'in göreve gelmesiyle birlikte organize hayali ihracat olaylarında düşme oldu. Bunun rakamını ortaya koymak zor ama mesela Örümcek Operasyonu'nda ortaya çıkan 5 katrilyon falan, asıl vurgunun yanında çok küçük kalır.

Keçeciler'in gelmesiyle birlikte azaldı dediniz. Demek ki önceden bu işler siyasi himaye görüyordu. ..

Tabiî, şu anda ANAP'ta siyaset yapan önceki bakanlardan biri döneminde, hayali ihracat bakan ve özel olarak atadığı bürokratlar tarafından teşvik görmüştür. Ben bu hayali ihracatları ve yolsuzlukları resmi belgelerle tesbit edip, ilgili kuruluşlarla bakanın kendisine bildirdim. Ama, hayalicileri araştırmak yerine benim firmam için inceleme yaptırdılar. Hayali ihracatta sadece suçlanan Gümrük Teşkilatı değil. Maliye var, Dış Ticaret var, ihracatçı birlikleri var. Çünkü bu bir çete...

Çeteye dahil olmak için ne yapmak lazım?

Önce ihracatçı birlikleriyle bir anlaşma yapmanız gerekiyor çünkü fiyatları orası kontrol ediyor. İkincisi, eğer eşyanız miktar veya kıymet yönünden dikkati çekecek düzeyde düşükse, gümrükle de anlaşmanız gerekiyor. Bunun için işin Ankara'dan hallolması gerekiyor çünkü bu işleri yapan müdürleri belirli gümrüklere tayin ediyorlar. Bunun yanında döviz alım belgesi düzenlenmesi için bir bankayı bağlamanız gerekiyor. Tabiî asıl konu Maliye'de. Çünkü bunların hepsi naylon faturalarla oluyor. Vergi daireleri müdürleriyle anlaşma yapılıyor ve komisyon ödeniyor.

Bu işleri en çok hangi gümrükler yapıyor?

Son yıllarda en çok Haydarpaşa ve Erenköy gümrükleri kullanıldı. İzmir, Bursa ve Mersin kullanıldı. Ama, son dönemde buralarda büyük bir düzelme var.

İşini Ankara'dan bağlamayan, gemisini yürütemez mi?

Yürütür ama bir süre sonra muhakkak yakayı ele verir. İhbar edilir. Ankara'yı bağlayamazsanız hayali ihracatı sürekli yapamazsınız. Şu anda mesela, Ankara bağlanamadığı için organize hayali ihracatlar kesildi.

Dehşet verici bir düzen....

İşin dehşet verici yönü bu değil. Asıl dehşet bu işler tesbit edildiği halde soruşturmalarının yapılmaması veya geciktirilmesidir. Daha dehşet verici olan yönü de yolsuzluklar yargıya intikal ettiği halde oradan bir sonuç alınamamasıdır. Bütün bunlar da bir düzen dahilinde olabiliyor. Mesela, adam devletten 15 milyon dolar KDV iadesi almış. Bu paranın bir kısmını soruşturmayı yapanlara dağıtıyor. Bir kısmını avukatlara, bir kısmını da mahkemeye veriyor ve hiçbir şey olmuyor. Türkiye'deki sistem şu. Eğer çalar da dağıtırsanız başınıza hiçbir şey gelmiyor. Bir müddet işlerden çekiliyorsunuz o kadar. Benim hayali ihracat yapacağını bakana bildirdiğim olay buna çarpıcı bir örnektir. "Bu insanlar, İzmir'den gelip İstanbul'da hayali ihracat yapacaklar ve sana da komisyon verecekler, siz de bu parayla villa yaptıracakmışsınız" dedim. Bakan bunları soruşturtmadı ve o firma hayali ihracata devam eti.

Bu olay yargıya intikal etti mi?

Etti. Balina Operasyonu kapsamında soruşturuldu ama ilgisiz birçok memur açığa alınırken esas organizatörlere dokunulmadı. Çünkü güçlüler. Çünkü, alınan paraların bir bölümünün şu anda iktidarda olan bir siyasi partiye aktarıldığı ve bu bakanın da bu yolla o partiye geçtiği iddia ediliyor. Siyasi güç, hem yargıya hem de soruşturmalara müdahale ediyor. Tantan'ın gücü de bunu önlemeye yetmedi.

Nereye gidecek bu?

Köksal Toptan'a para verildiği ortaya çıkmıştı. Toptan da "ne var bunda" dedi. Dediği çok doğruydu. Maalesef çoğu alıyor. Bir Teftiş Kurulu Başkanı'na benim raporumu neden işleme koymadıklarını sordum. Bana, "Demirel görevde olsaydı, Kasırga Operasyonu yapılamazdı. Gerisini sen anla" dedi.

Siz bazı partileri suçluyorsunuz ama bir yandan da operasyonlar bu partilerin iktidarında oldu. Bu çelişki değil mi?

Bir kere bu operasyonlar bu partiler istedi diye olmadı. Operasyonları tesadüfen bu partilerin arasına girmiş bir bakan yaptı, Tantan yaptı. Eğer Tantan olmasaydı bu operasyonların hiçbirisi yapılamazdı.

Tek başına o mu yaptı?

Tabiî arkasında bazı güçler vardı. Ama bunu söylerken akla hemen askerler gelmesin. Vatanını seven temiz, dürüst birçok bürokrat var ve bunlar da Tantan'a destek verdi.

Yani bir dönemdi. Tantan dürüst davrandı, asker de bir niyetlendi ama hepsi o kadar mı?

Sonuç alınamadı zaten. Yargı devam ediyor ve ben yargının nasıl devam ettiğini de takip ediyorum. Bakın nasıl devam ediyor. Paraşüt işini organize eden şahsın avukatı, bir Yargıtay üyesinin oğlu. Eski Yargıtay Başkanı da "vicdanla cüzdan arasına sıkıştık" diye ifade etmişti. Şu anda yargıda hızlı bir rüşvetleşme eğilimi var. Sonuçta hamamın namusunu kurtarmak için bir-iki kişi cezalandırılır, o kadar. Çaldığını dağıtırsan kurtulursun.

Tekmili birden bir hayali ihracat öyküsü!

1998'de Erenköy ve Haydarpaşa gümrüklerinden yapılacak hayali ihracatları Başbakan dahil, ilgili bakan ve hatta muhalefet liderlerine bildirdim. Bu firmanın adı Balina Operasyonu'nda da adı geçen İTS'dir. O güne kadar küçücük bir firma ama Ağustos 97'de işe başlıyor. Aralık'ta 55 milyar lira KDV iadesi alıyor. Normal bir vergi dairesi bundan şüphelenir ve bu parayı ödemez. Ama ödüyor. Ocak'ta Ege İhracatçı Birlikleri bu firma hakkında ihbarda bulunuyor. Bunun üzerine en tepeden, "İzmir küçük yer dikkat çeker biz bunu İstanbul'a kaydıralım" diyorlar. İstanbul'a buna uygun bir başmüdür tayin ediliyor. Şubat'ta deneme için 6 milyarlık KDV alıyorlar. Mart ve Nisan'da yok. Çünkü o sırada Dış Ticaret Müsteşarlığı Gümrük Müsteşarlığı'na "hayali ihracatı" bildiriyor. Yani büyük olay patlıyor. Normalde devlet çalışsa hemen tedbir alınıp suçlular yakalanacak. Bakın ondan sonra ne oluyor. Mayıs'ta 79 milyar, Haziran'da 223 milyar çekiyor. Temmuz'da yok. Çünkü ben suçu bildiriyorum ama soyguna devam ediyorlar. Ağustos'ta 275 milyar, Eylül'de 835 milyar KDV çekiyorlar. Miktar artıyor çünkü o sırada meşhur Türkbank yolsuzluğu ortaya çıkıyor yani "gidiyoruz, soyun soyabildiğiniz kadar" talimatı veriliyor. Ekim'de 396 milyar, Kasım'da 955 milyar. Ve son hükümetin gideceği ay Aralık'ta da 1 trilyon 538 milyar. Bunların dolar olarak tutarı 15 milyon dolar. Sadece bir firmanın. Bu paranın 5 milyon dolarının da soygunu himaye eden en tepedekilere verildiği önceden de ihbar ediliyor. Balina olayı patladığı zaman Doğan Haber Ajansı'nın haberinde sanıklardan birinin, "Benim hayali ihracat yapmamı DTP'li bir bakan tavsiye etti" ifadesi var. Bakan'ın kim olduğu belli. Bu yolsuzluğu ortaya çıkaran Muhafaza Başmüdürü Ali Balkan Metel'i sürdürdüler.


 
NECATİ CAN
Hayalicilerle uğraşmak hem görevi hem hobisi
NECATİ CAN, 1952 yılında Burdur'da doğdu. A.Ü. SBF'yi 1973 yılında bitirdi. O yıl, Gümrük ve Tekel Bakanlığı'na müfettiş muavini olarak girdi. Uzun süre teftiş kurulunda çalıştıktan sonra, Trakya Gümrükleri Başmüdürlüğü görevinde bulundu. Önemli kaçakçılık soruşturmalarını yürüttü. Görevini sürdüremeyeceğini anlayınca memuriyetten istifa edip, özel sektöre geçti. Yıllardan beri, özellikle gümrük yolsuzlukları ve hayali ihracatların ortaya çıkartılması için yoğun bir şekilde çalışıyor.
'Sakallı olma, dindar olma' dediler 'soyma' demediler!
Bu soygun düzenine 28 Şubat'ın katkısı nasıl oldu?
Etkisini açıkça görmek mümkün, 28 Şubat'tan sonra soygunlarda büyük bir artış oldu. Belgeleri var bende, 28 Şubat'tan sonra hayali ihracat 10 kat arttı. Çünkü, dikkatler başka tarafa yöneldiği için soygun kolaylaştı. "Sakallı olma, dindar olma" sloganıyla hareket edilirken "soyguncu olma" denmedi. Askerler bazı şeyleri düzeltelim derken birtakım insanlara fırsat yarattılar. Siyasi boşluk doğduğu için ve muhalefet ortadan kaldırıldığı için soygun için bulunmaz bir zemin oluştu. 28 Şubat'ı yapan asker kadronun bu işten menfaat temin ettiğine inanmıyorum ama kullanıldılar. 28 Şubat sürecinden sonra, ülkeyi soyan kesime karşı kızgınlıkları da bunu gösteriyor. Sadece hayali ihracat, ihale falan değil bankaların da içi boşaltıldı. "Biz ülkenin geleceği için, irtica ile mücadele için müdahalede bulunduk. Bazıları da bundan istifade ederek memleketi soydu" diye düşünüyorlar ve buna tahammül edemiyorlar.
Bu soygun, 28 Şubat sürecinde siyasi mühendislik faaliyetlerinin finansmanında da kullanılmış olabilir mi?
Buna ilişkin belgelerim yok. Ama finansman zaten nasıl oldu? Şöyle oldu: "Buyurun Gümrük Müsteşarlığı sizin olsun. Orayı da siz soyun" dendi. Parayı vermeye lüzum yok ki devletin imkanını teslim ediyorsunuz.
Bütün bunlara mevzuatın müsait olmasının yol açtığı iddiası doğru mu?
Hayır yolsuzluklar mevzuatın müsait olmasından değil, hırsızların örgütlenmesinden kaynaklanıyor. Türkiye'de sivil denetim yok, Aydın hassasiyeti hiç yok. Basının durumunu anlatmama lüzum yok ama basın olmadan da bundan sonra Türkiye'de hiçbir şeyi yapamazsınız. Bu tabloyu görünce, mevzuat diyorsunuz... Bazıları da gümrüklerin otomasyona geçişi ile yolsuzlukların artık yapılamayacağını düşünüyor. Ben buna gülüyorum. Çünkü o kaydı yapacak olan yine bir memurdur.
Siyasetçi, bürokrat, mafya piramidi nasıl yıkılacak? Çözüm?
17 yıldır gümrük işi yapıyoruz ve kimse bizden para da isteyemiyor. Dürüst, tahammüllü ve güçlü olmanız gerekiyor. Bir de siyasetin finansman ihtiyacının ortadan kalkması yani siyasetçinin soygunu himaye etme pratiğinin bitmesi lazım.
5 Kasım 2001
Pazartesi
 
 
Künye
Temsilcilikler
Reklam Tarifesi
Abone Formu
Mesaj Formu
Ana Sayfa | Gündem | Politika| Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon| Hayat| Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür

Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED