T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Ne kadar siyaset o kadar ekmek!

Bakın ne diyor yazar: "Türkiye'nin yol almasının, Cumhuriyet'in kurucusunun adını taşıyan bir 'düşünce ve siyaset kalıbı'ndan kurtulmakla mümkün olabilmesi, tarihte az rastlanan bir paradoks olsa gerektir..."

Bu "paradoks"a dikkat çekenlerden biri de, rahmetli İdris Küçükömer'di.

"Önce siyaseten, sonra akademik, nihayet biyolojik olarak" ortadan kaldırılan o namusu mücessem adam.

Tarihi yeniden yazmak gerektiğini dillendirdiği, bozkır politikacısının sandığı ve ileri sürdüğü gibi Milli Mücadele'nin "anti emperyalist" bir savaş olmadığını, Türkiye'nin yol almasının Cumhuriyet'in kurucusunun adını taşıyan bir düşünce ve "düşünce ve siyaset kalıbı"ndan kurtulmakla mümkün olabileceğini ortaya koyduğu ve tarihte pek az rastlanan bu paradoksa dikkat çektiği için ölüme terkettiler onu.

Kimler?

Karar mekanizmalarında söz sahibi olanlar; kendilerinden bağımsız ve boyun eğmeden yaşayıp düşünmeye çalışan insanlara tahammül edemeyenler; kendilerinde "toplumu kurtarma" misyonu vehmedip eylemlerine meşruiyet sağlayanlar.

Onlar...

Küçükömer, Türkiye'de görünmeyen, görününce de söylenmeyen bir "nihai karar odağı" olduğunu düşünürdü.

Asaf Savaş Akat'ın da altını çizdiği gibi, "Sanki bütün bir elit ve okur-yazar kesimin ya inandıkları, ya da korktukları için katıldıkları sessiz, ama etkin bir komplo, Doğu Devleti'nin özü idi onlar..."

Ve toplum, "toplum" olmaya doğru her adım attığında karşısında onları bulurdu. "Bu memleket sahipsiz değil" derler, tıkır tıkır işleyen mekanizmalarını devreye sokarlardı.

Türkiye'nin gelişmesi ve yol alması, bugün "onlar"ın devre dışı bırakılmasıyla mümkün görünüyor.

Onların, yani "CHP-bürokrasi-resmî ideoloji" ekseninin...

Şimdilerde buna "statüko" tabir ediyorlar.

Kemal Derviş'e göre ise, "askerî laisizm..."

Ya toplumda oluşmaya başlayan "toplum bilinci"ni özümseyip, toplumun kendine dönme çabalarını hazmedecekler, yani "siyaset"in önünü açacaklar, ya da yok olup gidecekler.

Toplumun yönsemelerini dikkate almaz ve "tutucu" kalıplar içinde donup kalmayı sürdürürlerse, tarih zaten kaçınılmaz olarak tasfiye edecektir onları.

Çünkü, toplumuna bu kadar yabancılaşmış bir yönetici sınıfın, "tek parti diktatoryası" sırasında ürettiği köhne ve yarınların dinamizmini taşımaktan uzak bir "örgütsel-kültürel" yapının daha fazla sürdürülmesi düşünülemez.


16 Mart 2001
Cuma
 
MEHMET E. YAVUZ


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | İzlenim | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED