T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Dikişler sökülüyor ve yine yanlış dikişler atılıyor...

ABD Başkanı'nın Ecevit'e gönderdiği mektup ve ardından gelen Telekom zirvesi, Bankacılık Yasası'nı yeterince inceleyemediğinden yakınan Meclis Komisyonu, Yılmaz'ın Gazprom başkanıyla görüşerek devleti bağlayan kararların alınmasına "tam yetkili hiç sorumsuz" bir pozisyondayken karar verebildiğinin ortaya çıkması ve bir yandan yolsuzlukların çözülmesi meselesinin kaçınılmaz bir hayati gereklilik haline gelmiş olması, öte yandan sistem içinde yolsuzlukların çözülmesi meselesi hattından ilerleyen askeri otoritenin etki ve işlevinin artması...

Tüm bunları nasıl algılıyor ve ne şekilde konumlandırıyor cari akıl? Parçalarını siyasetin, medyanın, askeri ve sivil otoritenin oluşturduğu cari akıl, tüm bu gelişmeleri izlerken ne talep ediyor, nasıl bir düzenleme beklentisi içine giriyor?

Gelinen nokta, birbirine zıt tarafları aynı zemin üzerinde sabitleyen bir fotoğraf veriyor.

Aynı zemin üzerinde ama birbirine zıt pozisyonlarda duran taraflar ve kamplar var sadece. Fakat tüm bunlardan gerçek bir Türkiye manzarası çıkarma, geleceğe dönük kuşatıcı ve araçsal olmayan, birilerinin siyasi sistemden tasfiyesine indirgenmeyen ya da salt güç mücadelesi olarak algılanmayan bir perspektif çıkarma iradesi çok zayıf, cılız.

İstikrar fetişizmi adına, sistemi belli kişilerin siyaset yapmasına kapatmaktan ibaret bir model ortaya konulunca, bu model içinde yer alabilenlerin yolsuzluklar konusunda kendilerini alabildiğine cesur hissetmeleri ve siyasi rekabet ortadan kalktığı için sistemin rant vanalarının başında oturmaktan ibaret bir devlet yönetimi kurgulamaları doğal karşılandı bugüne kadar. Şimdi krizle beraber hem istikrar fetişisti modelin dikişleri çözülüyor hem de dünyanın içeriye uzattığı teleskoplar sayesinde bütün temel kurumların iradesini zayıflatan, zeminini tahrip eden gelişmeler boy gösteriyor.

İstikrar adına ve iç tehditleri bertaraf etmek için ortaya konulan model, ABD Başkanı'nın ABD politikasının inceliklerinden bile beklenmeyecek şekilde "Telekom ültimatomu" vermesine yol açıyor Türkiye'ye. Bu ültimatoma konu olan liderler bunu kendilerine duyulan güvenin bir göstergesi olarak algılıyorlar. Bu liderlerin temsil ettiği siyasi pozisyondan bile çok bu liderlere karşı olmaya endekslenmiş cari aklın öbür kutbu ise olan bitenin Türkiye'yi nasıl bir diz çökme durumuna soktuğunu ıskalayarak sadece mevcut hükümetin itibarsızlığının delili olarak konumlandırıyor.

Benzer şekilde, usulsüz işlemlerde bulunduğunu perdelemek için "hukuk ve siyaset mevzisi"ne çekilen Mesut Yılmaz'ın hukuku ve siyaseti araçsallaştırmaktan çekinmeyen tutumu var denklemin bir yanında. Öte yanda ise yolsuzlukların üstüne gidilmesi ve hususen Yılmaz'ın siyasi denklemde haketmediği konumda daha fazla kalmaması için, yolsuzlukların üstüne gidilirken "hukuk ve siyaset" birlikteliğinin zedelenmesinin fiilen ihmal edilebileceğini kabullenen bir mantık var.

Bu tabloda devlet içi güç mücadelesi ve bu mücadelenin dışardaki tarafları var. Dar alandaki güç mücadelesinden bakarak Türkiye'nin bugününü ve geleceğini okuma çabası her yere egemenleşmiş durumda. Yolsuzluklara ismi bulaşmış olanlarla, yolsuzluk karşıtı mücadele içinde olanları, bürokrasinin dar alandaki iç kavgalarının tarafı olmaktan öteye götürmeyen ve o kavganın zemininde "sabitleyen" bir şema bu.

Oysa gerçekçi ve dinamik bir Türkiye fotoğrafından bakıldığında ancak, yapılan her türlü mücadelenin anlamlı bir düzlemde sonuçlanması sözkonusu olabilir. Aksi halde, siyasi tasfiyelere enerji harcamaktan siyasi model kurmaya vakit bulamamış, aklının Makyevelci tarafı güçlenmişken siyaset felsefesi tarafı güdükleşmiş Türk siyasal geleneğinin yeni bir aşamasına geçilmekten öte birşey yapılmış olmaz.

Siyaset ile rant mekanizmaları arasındaki bağları kopararak, eskimiş aklın dikişlerini sökmeye çalışan Türkiye, öylesine bir modelsizlik ve gözü karalık içinde ilerliyor ki, yeni düzenlemeler yaparken Meclis iradesinin devre dışı kalmasını kabullenmenin dikişlerini atıyor. Bu gidiş sonunda ister yolsuzluklar örtbas edilsin, isterse yolsuzlukların ortaya çıkarılması yoluyla kimi siyasetçiler tasfiye edilsin, ortaya çıkan yapı ile demokrasi arasındaki temassızlık devam edecektir ve belki de daha da "derinleşecektir."


12 Mayıs 2001
Cumartesi
 
ÖMER ÇELİK


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | İzlenim | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED