|
|
Savaş Ay'dan bir 'uzlaştırma' klasiği
Yeni programını 'küskünleri barıştırmak' üzerine kuran Savaş Ay'ın A Takımı'nda, dövülen Yıldız Tilbe'nin 'hakkına razı olmayan' kadınlık gururunu ve bu gururun dağıttığı program formatını izledi seyirci. Nicedir toplumsal ve siyasal hayatımızda, "uzlaşma" lafzı, ilahi bir anlama büründürülerek kulaklarımıza çalınmakta. Ancak eşitler arasında olabilen uzlaşmanın, eşitsizliklerin bu denli hüküm sürdüğü Türkiye'de nasıl hayat bulacağı bir soru olarak değil ama, bir merak konusu olarak yanıbaşımızda duruyor. Siyasetteki uzlaşmalar ve ittifaklarla eşgüdümlü hareket eden medya da bu misyona çoktan soyunmuş bile. Birilerinin "Abisi" olma misyonunu 10 yıldır sürdüren Savaş Ay, "bu başarıları" başka bir kulvarda da sürdürüyor. Kanlı bıçaklı sokak haberlerinden tanıdığımız Ay, daha sonraları magazin dünyasının kavgacısı olarak karşımıza çıktı. Daha iki yıl önce, stüdyolara taşıdığı güruhu birbiriyle kavga ettirerek bizlere sosyolojik dersler veren Ay, bu kez kavgalıları barıştırma misyonunu yüklenmiş görünüyor.
Bu nasıl abi?
Geçtiğimiz hafta programına konuk denek olarak Yıldız Tilbe'yi seçmişti Ay. Kameranın zumladığı yüzündeki dramatık replikler eşliğinde Tilbe'nin hayatı pazarlanıyordu bu kez, "Yıldız'ı sevin sloganıyla". Tilbe'nin hayatı, Savaş Ay'ın el kamerasından bize yansıyan "polis sorguları ya da gizli kamera görüntüleri" eşliğinde servis edilirken programın bombası sona saklanıyordu. Tilbe'yi döven FB'nin eski yöneticisi Aziz Yılmaz'ın programa katılmasıyla çıkıyordu herşey açığa. Ay, önce bir ihbarla başlıyor; bütün basının bu olayın faillerini bilmesine rağmen olayın üzerine gitmemesini bize ihbar ediyor, kendi takımının "delikanlı gazeteciliğini" övdükten sonra muhatapların konuşmasına geçiliyor. Bu konuşmalarda insanın içini burkan, bir diyalog çıkıyor karşımıza. Yılmaz, dayak ve küfürleri kabul ettikten sonra olayı "bir kere olmuşa getirmek" istiyor. Aynı kanıda olduğunu zikreden "Savaş Abi" Yılmaz'ın bu sözlerinden sonra Tilbe'nin ikna olduğuna kani. Türkiye'ye yeni bir Savaş Ay "Abiliğini" göstermenin heyecanıyla sözü hemen Tilbe'ye veriyor. Ancak Tilbe şaşırtıcı bir şekilde incinen kadınlık gururunun izinden giderek kendisine uzatılan "zeytin dalı"nı tutmuyor. Programının formatı dağılınca Ay, paniğe kapılıyor ve birden aklına eski günler gelmiş olacak ki sözleriyle niyetini ortaya koyuyor: "Eskiden olsaydı bir şey demezdim. Ama şimdi olayı yatıştırmak istiyorum. Bir yayıncı olarak beni zor durumda bırakmayın." Bu sözler gerçekleri sunuyor izleyiyiciye. Ay, Türkiye'nin abisi değil bir yayıncı. Ay'ın uzlaşma arayışı "bir format"tan başka bir şey değil.
Elbirliği ile Tilbe'yi "razı" edelim
Tilbe, en yerel tavırlarla "biliyon mu"larla bitirdiği cümlerinden birisinde "kalbim razı olmuyor" diyor. Ay ve Yılmaz, Anadolu'da kullanan bu sözü İstanbulca anlıyor olacaklar ki ikisi bir ağızdan "bir araya gelir seni razı ederiz" diyorlar. Ay'ın yüzünde "sen de uzattın artık" gibi bir ifade. Belki utanmasa "susmak için ne kadar istiyorsun" diye soracak. Tilbe, o bildik saflığı ile bir anda şu sözleri sıralıyor: "Ben bir kadınım ve siz bana vurdunuz. Kadınlara vurmam diyorsunuz ama bana vurdunuz. Ben sizin gözünüzde kadın değil miyim diye sormak istiyorum. Kadınlık grurum ne olacak? Ben affettim ama yüreğim affetmiyor." Bu sözler Tilbe'nin en iç parçalıyıcı sesiyle dramatikleşiyor. Ay'ın 'uzlaşma' program formatı kadınlık gururunun içinde parçalanıyor.
Yılmaz, Tilbe'yi razı etmenin yollarını arıyor. Tilbe, ikisini ve bizleri de şaşırtarak kadınlık grununun izini sürüyor. Ve eşitsizliklerin uzlaşmasında kölece bir boyun eğme ve "hakkına razı olmanın" yattığı bir kez daha ortaya çıkıyor. Savaş Ay, Tilbe'yi hakkına razı edemiyor.
|
|
|