|
|
Çağlar: Özel Finans Kurumları atakta
Toplumda faizsiz bankacılık çok iyi tanınmıyor. Sizin bankalardan farkınız nedir? - Fonu kullandırırken bankalar gibi, parayı vatandaşın eline verip de 3 ay sonra ne olacağını beklemiyoruz. Yani para yerine firmanın ihtiyacı olan malı temin ediyoruz. Firmaların gidişatını çok yakından kontrol edebiliyoruz. Örneğin bir tekstil firması, zora giriyorsa yeni bir iplik siparişi vermiyor. Bizde erken tedbir alabiliyoruz. Ya kâr payları? - Ben ÖFK olarak, 'Bir ay sonra sana bunu taahhüt ediyorum' demiyorum. Bankaya gittiğinizde bir ay sonra ne alacağınızı biliyorsunuz. Ben bir hafta sonra ne kâr payı dağıtacağımızı bilmiyorum. Gazetelerdeki verdiğimiz ilanlara bakıldığında kâr payları geleceğe dönük değil, geçen hafta ile ilgili. Şu kadar kâr payı dağıttık şeklinde. Kâr payı faizin diğer adı gibi bir inanış var?!. - Hayır, hayır, hayır, Asla. Paramızı mutlak surette kredi olarak kullandırıyoruz ama asla bu faizli enstürmanlara girmiyoruz. Bizim elde ettiğimiz gelir şöyle oluşuyor. Vatandaş bana 1 milyon dolar para yatırıyor. Bir müşteri Petkim'den hammadde almak için kredi istiyor. Ben Petkim'den hammaddeyi 1 milyon dolara alıyorum, müşterime 1 milyon 100 bin dolara satıyorum. 100 bin dolar kurumun kârı. Bu yüzde 10'luk kârın yüzde 20'si kuruma kalıyor, yüzde 80'i vatandaşa kâr payı olarak yansıtılıyor. Finans kurumları hiç zarar etmiyor mu? - Diyelim 100 milyon doları, 100 kişiye 1'er milyon dolar olarak kullandırdık. Bunlardan biri, ikisi batıyor, geri gelmiyor. Bunların maliyetini ekleyince, vatandaşa yüzde 8 vereceğimize yüzde 7, yüzde 6, yüzde 5 gibi bir oran dağıtıyoruz. Şu anda benim aktif kredilendirdiğim 3 bin 700 tane müşteri var. Bunların yarısından çoğunun parayı batırması lazım ki zarar dağıtalım. ÖFK'lar bankalarla aynı statüde
Devlet üvey evlat muamelesi yapmıyor mu? - Hayır. Önceden ÖFK'lar devletin üvey evladı gibi bir anlayış vardı ancak 1999 yılı Aralık ayından itibaren ÖFK'ların Bankalar Kanunu kapsamına girmesi sürecinden sonra bankalarla, yükümlülükler ve hak açısından farkımız kalmadı. Birliğin kurulması şu an hangi aşamada? - Birlik kuruldu. Oluşumu devam ediyor. Yönetim olarak ben de şu an dönemsel başkanlık görevini yürütüyorum. Güvence fonu da bu paralelde devreye giriyor. Bankalar için TMSF ne ise bizler için güvence fonu o oldu. İlave olarak güvence fonunda biriken kaynakların da reasüre edilmesi anlamında da çalışmamız var. Beşiktaş'ın hiçbir maçını kaçırmam
Hangi futbol takımını tutuyorsunuz? - Tabii ki, herkesin tuttuğu gibi Beşiktaşlıyım. Hatta geçenlerde bir dernek kurduk: Aktif Beşiktaşlılar Derneği. Şampiyonluk şansımız yüzde 90. Ama patronumuzla (Sabri Ülker) bu konuda pek geçinemiyoruz, o Fenerbahçeli. . Mesleki olarak yaptıklarınızı ve hedeflerinizi öğrendik. Meslek dışında yapmak isteyip de yapamadığınız şeyler var mı? - İstediğim iki şey vardı. Birincisi Boğaz'da içkisiz bir balık lokantası. Ben yapamadım ama şu anda bir sürü var. İkincisi muhafazakar eğilimli insanların bütün gününü orada geçirebileceği, içerisinde spor tesisi, yüzme havuzları, eğlence merkezleri falan olan, üyelikleri olan ve sadece üyelerin girebileceği bir kompleks, büyük bir klüp kurmak. Enka gibi böyle tesisler var ama muhafazakar kesime hitap eden bir yer yok.
CAN AKIN ÇAĞLAR KİMDİR?
1962 yılında Sivas'ta dünyaya geldi. Liseyi İstanbul'da Bahçelievler Lisesi'nde okudu. İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi'nden mezun oldu. 1983-1985 arasında Bankacılık Enstitüsü'nde master yaptı. 1985-1995 yılları arasında bankalar yeminli murakıbı olarak görev yaptı. ABD'de Boston Üniversitesi'nde tekrar bankacılık doktorası yaptı. 1997'de döndü ve o yıl Egebank'ta Genel Müdür Yardımcısı olarak göreve başladı. Ege Yatırım'da genel müdürlük yaptı. 1998 Eylül ayında da, Faisal Finans'ta göreve başladı. Family Finans'ta göreve devam ediyor. 31 yaşında evlendi. 6 yaşında bir kızı, bir buçuk yaşında da bir oğlu var.
PRENS FAİSAL'I TÜRKİYE'DEN KAÇIRAN GERÇEK
1985 yılında Prens Faisal tarafından kurulan Faisal Finans 1998'de Kombassan'a devredildi. Sebep neydi? - O da enteresan. Türkiye'ye yabancı sermaye gelmemesinin tipik bir örneği. Portföyümüzde 200 milyon dolar ve bunun içerisinde onbinlerce işlem var. 1996 yılında İzmir'de bir müşteri, a firması b'ye, b c'ye, c ise d'ye satmış. d'den ben almışım e'ye satmışım. Vergi usul kanununda, (şimdi kaldırıldı ama), bu müteselsil zincir üzerindeki herhangi bir naylon fatura, herkesi sorumluluk altına alıyordu. Ta başta, b'nin c'ye sattığı malda sahte fatura kullanılmış. Öncekiler kaybolmuş gitmiş. 5 sene önceki firmaları nereden bulacak. Gelip bize bulmuşlar ve Prens Faisal'ı mahkemeye vermişler. Yönetim Kurulu toplantıları için senede üç kez Türkiye'ye gelen adam 800 milyon liralık bir işlem için halen yargılanıyor. Bu olay nedeniyle burayı satmaya karar vermiş adam. Kurum 3 yıl Kombassan'da kaldı. Geçtiğimiz Mayıs ayından itibaren de kurumun yüzde 98'i Sabri Ülker tarafından satın alındı. Sabri Ülker kişisel sermayesi ile çok kısa süre içerisinde iki sermaye artırımıyla sermayemizi 50 trilyon liraya çıkardı. ondan sonra da herşey çok farklı olmaya başladı. En güçlü sermaye yapısına sahip kurum haline geldik. Sermaye yeterliliği bankalarda yasal olarak yüzde 8 olması gerekir. 0 ile 1 arasında olan bankalar, 1 ile 5 arasında olan bankalar denirken, bizim yeterliliğimiz yüzde 24 oldu.
İstanbul yaklaşımı geç kaldı..
Özel finans kurumlarının (ÖFK) reel sektöre ne gibi katkıları var? - 1994-2001 arası bankaların topladıkları kaynakları krediye dönüştürme oranı ortalama yüzde 45'de kalmış. ÖFK lardaki bu oran yüzde 89 olmuş. Bu da şunu gösteriyor ki; özel finans kurumları reel sektör anlamında bankalardan çok daha iyi bankacılık yapıyor. - İstanbul yaklaşımı konusunda ne düşünüyorsunuz? - Reel sektörü destekleyen her türlü girişimi destekliyorum ancak bu konuşulmaya başladığından beri 8 ay geçti. Reel sektör bu görüşmeleri bekleyecek takatte değil. Ya düşüyor ya da kendine yeni çözümler buluyor, ortaklık vs gibi. İstanbul Yaklaşımı biran önce yapılmazsa ondan sonra yapılmasının hiçbir anlamı olmaz. İstanbul yaklaşımı, bankaların ellerindeki kaynakları reel sektöre aktarması anlamına geliyor. Bankalar şu anda reel sektörü finanse edebilecek durumda değil. Kriz dolayısıyla öz kaynaklarını yitirmiş durumda. Mart sonu itibariyle 5 finans kurumunun elindeki kaynak 1 milyar 470 milyon dolar. Finans sektöründe payımız 15 milyar dolar olsaydı ekonomik kriz bu kadar derin yaşanmazdı. İstanbul Yaklaşımı yerine ÖFK Yaklaşımı'nı ortaya koyabilirdik. Biz kaynaklarımızın yüzde 89'unu reel sektöre aktarıyoruz.
İHLAS KRİZİ 10 YIL YAŞLANDIRDI
"Otobanda giderken, güm diye arkadan bir kamyon çarptı. Ülke olarak Kasım ve Şubat krizleriyle böyle bir kaza yaşadık ama özelde İhlas Finans'ın bu hale gelmesi finans kurumlarının kazası oldu. Siz bütün kurallara uymuşsunuz, arabanızın bakımlarını yaptırmışsınız ama arkadan kamyon çarpmış. İnsanlar paraları çekmek için kuyruklar oluşturdular. 3-4 gün içerisinde finans kurumları yüzde 51 küçüldü. Geçen sene bizi, 10 yıl değil 20 yıl yaşlandıran günler, haftalar, aylar yaşadık. Bireysel anlamda ya da yönetim olarak bir zaafiyetimiz olmadan, sorumluluğumuz olmadan böyle bir şeye maruz kalmak bizi daha çok üzdü." - Kaybı telafi edebildiniz mi? - Finans kurumlarının elindeki rakam, İhlas hariç, 1 milyar 750 milyon dolardı. Bu rakam 1 milyar 50 milyon dolara kadar düşmüştü. Tam 700 milyon bizlerden çıkan para. Şu anda 1 milyar 470 milyon dolar. 700 milyon doların yarısından fazlasını geri kazandık.
YURTİÇİNDE ŞUBE ATAĞINA KALKTIK
Family Finans son dönemde şube atağına geçti. Zamanlama doğru mu? - 19 banka sistem dışı kaldı. Bu bankaların özellikle Anadolu'daki ortada kalmış müşterilerine sahip çıkmak gerekiyordu. Yıl sonuna bir 10 şube daha açmayı düşünüyoruz. İlk 10 şubenin 5'i İstanbul 5'i Anadolu'da. Topkapı, Fatih şubeleri açıldı. Bağcılar'dan sonra sırada Ümraniye, İkitelli ve Sultanbeyli var. Ondan sonra Rize, Van, Karaman ve Gaziantep gelecek. - Neden Family ismini seçtiniz. ? - Yüzde 50 küçüldüğümüzde, mevduatların yüzde 37'sine hiç el sürülmemiş. Müşterilerde böyle bir dayanışma vardı. Çalışanlar inanılmaz bir şekilde kenetlenmişler. Parasını çekmek isteyen müşteriye evimi ipotek edeyim diye teklifte bulananlar bile oldu. Aile gibi olduğumuz için Aile ismini kabul ettik. Yurtdışına işlem yaptığımız için İngilizcesi Family kullanalım dedik.
|
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon| Hayat| Arşiv Bilişim| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür |
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © ALL RIGHTS RESERVED |