T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
İslamcılar "Kar"a neden Kızsın?!

Yazıya başlamadan önce Orhan Pamuk'un kanal kanal dolaşıp son romanı Kar'ı anlatmasından rahatsız olmadığımı, fakat kitabın piyasaya çıktığının ertesi gün konu edilmesinden dolayı yazarından başka henüz hiç kimsenin bir bilgisi ve fikri yokken; kitabın içeriğine dair tartışmaya girilmeden, ayrı kanallarda ama birbirinin aynı cümlelerle konuşulmasının rahatsız edici olduğunu söylemeliyim. Evet kanalların bir şarkıcı ya da futbolcuyu değil de üç yıl evine kapanarak romanını tamamlamış birini konuk etmeleri güzel hatta edebi kamu adına sevindirici bile olabilir. Bütün eserleri yabancı dillere çevrilerek "markalaşmış" yazarın başka yazarlara karşı bir "ayrıcalığı" hak ettiği bile iddia edilebilir, hatta medyanın heryıl bir yazarın markasını tescil edebilecek kadar (geçen yıl Ahmet Altan'ın İsyan Günlerinde Aşk romanıydı) "gönlü dar" olduğu, üstelik bu iki romancının pazarlama tekniklerine uygun yapıda romanlar yazdıklarını iddia edenler de çıkabilir.

Beni asıl rahatsız eden çıktığı her programda yazarın adeta rol verircesine bu romana pek çok çevrelerin özellikle İslamcıların kızacağını ifade etmesi oldu. Şüphesiz bu bir pazarlama tekniği. Başkaları tarafından kızdırılmak ya da başkalarını kızdırmak Türkler için seçici bir unsur. "İsyan Günlerindeki Aşk"ı sırf geri planında o da çok flu bir atmosfer olarak 31 Mart'ı dincilerin çıkarmadığını anlatıyor diye bağırlarına basmış İslamcıların, "Kar"a kızmalarının bu saatten sonra yazarın beklentilerine olumlu cevap yetiştirmenin dışında bir anlam taşıması sözkonusu olamaz.

Eşyayı ve eşyanın mekan içindeki havasını vermekte son derece usta bir kalem olan Orhan Pamuk söz konusu insan olduğunda takılıp kalıyor. Yıllar önce Fethi Naci "yaşaması eksik bir yazar olarak" tanımlamıştı Orhan Pamuk'u. O tanımlamanın üzerinden ard arda romanlar gelmiş olmasına rağmen tanım geçerliliğini korumaya devam ediyor. İnsanı derinden kavrayamayan üstelik dünyayı Nişantaşılı orta sınıf bir burjuva erkeğinin bakış açısının dışından göremeyen Orhan Pamuk; bu zaaf noktasını çok iyi bildiği için anlatıcıyı Romancı Orhan olarak kitabın sayfalarına yerleştirmekle kalmıyor aynı zamanda romanın baş kahramanı Ka'yı da Nişantaşılı orta sınıf burjuva ailesinden ve kendisinin en yakın arkadaşı olarak kurguluyor.

Kendisine sınıf olarak en çok benzeyen Ka olduğu için Orhan Pamuk Ka'nın insani gerçekliğine diğer kahramanlara nazaran daha çok yaklaşıyor. Fakat Kars'ta dolaşıyormuşcasına Kars'ın içinde dolaştığınız satırlarda karşınıza tek bir Karslının çıkmamış olmasını yadırgamamak mümkün değil. Yeşil Çikolata kutusunu bile zumlayan romancının gözü sözkonusu insan olduğunda acemi bir kamera olarak kalakalıyor.

İslamcıların kızacağını boşuna ümit ediyor Orhan Pamuk. Bütün genç kızların, kadınların aşık olduğu islamcı terörist Lacivert tiplemesinden dolayı pek çok yeni hayranı bile oluştu. Üstelik romandaki İslamcı söylem günlük gazete dilinin söylediğinden daha içerikli ve derin değil. Yani kitabın sayfalarında kimselerin görmediği fakat bir tek romancının gördüğü derin aynada kendileriyle karşılaşması lazım İslamcıların Kar'a kızması için. Oysa ne ayna derin ne de rastladıkları bir yüz var ortada. Çünkü Orhan Pamuk karekter yaratamıyor. Batılılar tarafından çok sevilmesinin temel nedeni de bu.


25 Ocak 2002
Cuma
 
FATMA K. BARBAROSOĞLU


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED