T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Mızrak çuvala sığmıyor

Bugünkü yazımda da Fazilet davasını incelemeye devam edeceğim. Özellikle yasak gelen eski iki milletvekili Ramazan Yenidede - Mehmet Sılay ve son dönemin milletvekili Bekir Sobacı açısından Anayasa Mahkemesi kararını ele alacağım.

Merve Kavakçı

Önce kararın mihverini oluşturan Merve Kavakçı hakkında iddianamede yer alan cümlelere temas etmek istiyorum:

Başsavcı Vural Savaş, TBMM iç tüzüğünde "türbanla yemin edilemez" şeklinde yasaklayıcı bir hüküm olmadığını kabul ediyor. (Resmi Gazete, sayfa 177) Savaş iddianamesinde, tüzükte yasak bulunmamasına rağmen, Anayasa Mahkemesi'nin kararlarının türbana engel teşkil ettiği anlatılıyor: "TBMM iç tüzüğünde, 'türbanla yemin edilemez' şeklinde yasaklayıcı bir hüküm bulunmaması, FP yöneticileri ile Merve Kavakçı'nın eylemine meşruiyet kazandırmaz. Çünkü Anayasa Mahkememiz, yüksek öğrenim kurumları, resmi daireler dahil, tüm kamusal kuruluşlarda, başörtü ve onunla kullanılan belli biçimlerdeki giysilerin giyilebilmesi için yapılacak yasal düzenleme girişimlerinin geçerli olamayacağını ve bu tür eylemlerin Anayasa'nın laiklik ilkesine aykırılık oluşturacağını açık bir biçimde belirtmiştir..."

Vural Savaş, suçun kanuniliği ilkesini, bir başka ifade ile her suçun mutlaka bir kanuna dayanması gereğini hiçe sayarak, Merve Kavakçı'yı başörtüsü ile Meclis'e girdiği için suçlu ilân ediyor.

Peki, Yüksek Seçim Kurulu ona mazbatasını vermedi mi? Meclis Başkanı, yemin etmesi için onun adını, hem de bir çok defa okumadı mı? TBMM, "kamu alanı", kamu görevi yapılan yer. Bu mantığa göre, milletvekilleri, kamu görevlisi mi? Memur mu? Onlar milleti temsil etmiyorlar mı?

Ramazan Yenidede

Beş yıllık siyaset yasağına çarptırılan eski FP milletvekili Ramazan Yenidede, partinin laiklik karşıtı odak haline gelmesinin 5 failinden biri sayılmıştır.

Başsavcı Vural Savaş, Ramazan Yenidede'nin FP'den istifa ettikten sonra yaptığı bir konuşmayı, FP aleyhine deliller arasına koymuştur. Yenidede, FP'nin pasif tavrını eleştirdiği için partisinden ayrılmış, sonra da ısrarlar karşısında yeniden partiye girmiştir.

Yenidede, hayli tartışma yaratan konuşmasında, başörtüsü zulmüne karşı isyanını şöyle dile getiriyordu: "12 Haziran Cuma günü, partiden istifa ettim. Mesele, sadece benim üniversitede okuyan kızımla ilgili değil. Kızım, bu sabır testisini taşıyan suyun sadece küçük bir damlasıdır. Bu hareket (istifasını kastediyor), temelde, zulme karşı isyandır. Zorbalığa karşı bir isyandır. Çağdışı baskılara karşı isyandır. Bu hareket, hukuku çiğneyenlere, demokrasi adına demokrasiyi katledenlere, laiklik adına laikliği hançerleyenlere, insan hak ve özgürlüklerinin üzerine kin ve salya kusanlara, suyu bulandırıp bulanık suda balık avlamaya kalkışanlara, Atatürkçülük ve çağdaşlık kılıfına bürünerek ülkeyi soyanlara, meydanlarda eşitlik naraları atıp, en ilkel kabilelerde bile görülmeyen vahşeti toplumun bir kesimine reva görenlere, medeniyet adına bedeviyet cehaletine düşmüş sözüm ona aydınlara karşı bir isyandır. Ben dinsizin dinsizliğine, donsuzun donsuzluğuna nasıl karışmıyorsam, bir başkası da dinlinin dinine, donlunun donuna karışma hakkına sahip değildir. Birisi çıkar, bunların başörtüleri, siyasi simgedir derse, bir başkası kalkar, bunların kıyafetleri ahlâksızlık ve fahişelik simgesi diyebilir. Bu mantıksız ve o kadar tehlikeli tesbitlerden şiddetle kaçınılmalıdır."

* * *

Ramazan Yenidede'nin sözleri bir isyanı yansıtıyor. Bu isyanını FP'den istifa etmek suretiyle ortaya koyduğunu söylüyor. Belli ki partisini eleştiriyor. Üstelik FP, Yenidede'yi 1999 seçimlerinde aday bile göstermiyor.

Buna rağmen, Yenidede'nin cümleleri, FP'nin aleyhine delil olarak kullanılıyor. İddianamede Vural Savaş, Yenidede'nin 312'nci maddeden yargılandığını belirterek DGM Cumhuriyet Savcısı Nuh Çetinkaya'nın Yenidede hakkındaki iddianamesini de delil olarak Anayasa Mahkemesi'ne sunuyor.

Ama, aradan geçen zaman içinde, Yenidede suçlu bulunmadığı için, DGM'de beraat ediyor. O sözlerinden dolayı DGM'de aklanan Yenidede, Anayasa Mahkemesi tarafından yasak kapsamına alınıyor.

Adaletin bu mu dünya?

Mehmet Sılay

Gelelim Mehmet Sılay'a. Sılay hakkındaki iddialar "sırdaş hesap" gibi. Muhtevası belli değil. Vural Savaş, Sılay'ın 1998 yılında yayınlanan ve mahkeme kararıyla toplatılan "Parlamento'dan Haber" başlıklı kitapta yazdıklarının, laiklik karşıtı delil olarak "özellikle göz önünde tutulmasını" istiyor.

Sılay'ın ismi iddianamede sadece bu kadar geçiyor. Kitabın muhtevası hakkında bir satır açıklama yok. "Parlamento'dan Haber" başlıklı kitapta, laiklik karşıtı cümleler olsa, Savaş, bunları muhakkak özene bezene iddianamesine alırdı. Acaba işin içinde başka iş mi var?

Bekir Sobacı

Bekir Sobacı vakası, şüphelerimizde haklı olabileceğimizi ortaya koyuyor.

Sobacı'nın da ismi diğer 17 eski ve yeni milletvekiliyle birlikte, iddianamede yer alıyordu. Ama hiç kimse, "büyük piyangonun" ona isabet edeceğini düşünmüyordu.

Sobacı'nın cezalandırılması sonucunu doğuran sözleri iddianamede belirtilmiştir. Sobacı'ya yasak getiren o müthiş cümleleri gelin birlikte okuyalım: "Solcu milletvekillerimizin, Meclis'te pankart açan militanları koruduğu bir ülkede, İstanbul'da Çapa'da, Cerrahpaşa'da, doktor olmasına üç ay kalmış kız çocuklarını okuldan attılar. Onlar iki otobüsle Ankara'ya geldiler. Kızılcahamam'da yolları kesildi. Ankara'ya sokulmadılar. Gittik 20 milletvekili o kızlarımızı aldık, Kızılay'da basın toplantısı yaptırdık. Ama biz kızlarımıza destek olurken, partileri izin vermediği için, milliyetçiliği kimseye bırakmayan milletvekilleri Kızılcahamam'a gelemediler. İşte biz bunları Ankara'da yaşadık. Burada milliyetçi sağcı, orada kirli tezgâhın destekçileri."

* * *

Bekir Sobacı, laiklik karşıtı bir eylem içindeyse, onunla birlikte başörtülüleri karşılayan diğer 19 milletvekiline niçin ilişilmiyor?

Başörtülü kızlara destek vermek -üstelik hiçbir kanun başörtüsünü yasaklamadığına göre- ne zamandan beri laiklik karşıtlığı sayılıyor?

Ve Bekir Sobacı'nın eylemi ile FP arasında, nasıl bir illiyet bağı kuruluyor?

Sakın, Bekir Sobacı'nın "28 Şubat'ı sütü bozuk bir düzene" benzeten sözleri, böyle bir kararın alınmasına tesir etmiş olmasın? (Bu cümlelerin iddianamede yer almadığını hatırlatalım)

Acaba Mehmet Sılay ile Bekir Sobacı arasında, bu açıdan bir paralellik mevcut mu?

Sobacı cezalandırılırken, ona çok benzer sözler sarf eden, hatta iyice ileri giderek (!) Merve Kavakçı'yı savunmak üzere bir basın toplantısı düzenleyen Abdüllatif Şener'e niçin ilişilmiyor?

Vural Savaş, Abdüllatif Şener'e, Merve'yi savunup, başörtüsü mücadelesini bir zamanlar ABD'de zencilerin yürüttüğü mücadeleye benzettiği için, "ajan provokatör" bile demişti.

......................

Görüldüğü gibi, mızrak çuvala sığmıyor.


25 Ocak 2002
Cuma
 
NAZLI ILICAK


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED