T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
"Olmaz" demeden önce dinleyin...

Önemli filmlere imza atmış, şimdilerde yeni biri üzerinde çalışan senarist dostum, "Ankara'da ne oluyor?" sorusu üzerine anlattıklarımı dinledikten sonra, "Olamaz" dedi ve ekledi: "Senin anlattıklarını senaryo haline getirsem, inanılır bulunmayacağı için çekecek yapımcı çıkmaz..." Doğru, hayatın gerçeği bir kez daha tahayyül sınırlarını zorluyor...

11 Eylül de böyle 'inanılmaz' bir olaydı. Son iki romanında silâh olarak uçakların kullanıldığı terörist eylemlerle önemli hedeflere saldırılma entrikasını işlemiş siyasi gerilim romanları yazarı Tom Clancy, ikiz kulelerin enkazını gezdikten sonra şunları söylemişti: "Oturup, ayrı istikametlere doğru yol alan dört ayrı uçağın yön saptırılarak ikiz kuleler ve Pentagon'a çarptığı bir eylemin romanını yazsaydım, içinde böylesine 'imkânsız' sahneler yer aldığı için basacak yayıncı bulamazdım..."

Pazar günü, İstanbul'da, adalar vapurunda, birkaç okurla sohbet ederken, birinin ağzından "Komplo teorisi" sözcükleri çıktı. İnsanlar 'gerçek dışı' anlatımlara karşı zihinlerini böyle koruyorlar. "Haklısınız, ama" dedim, "O kadar rasyonel görünen Bülent Ecevit hayatının en büyük komplosuna mâruz kaldığına inanıyor bugün; onu ne yapacağız?.."

Bülent Bey hasta. En az üç yıldır çeşitli hastalıklarla başediyor. Hastalıkları her geçen gün biraz daha ağırlaşan türden. Bunu en iyi kendisi biliyor. Ancak, Bülent Ecevit, son iki aydır bütün toplumu meşgul eden hastalığıyla ilgili haberlerin 'kasıtlı' olduğuna, eve kapatılmasına, "Öldü, ölecek" hissinin yaygınlaştırılmasına "Komplo" teşhisini koyuyor...

Düşünebiliyor musunuz?

Bir gazetede haber olarak çıktı. Başkent Hastanesi yönetimi Hüsamettin Özkan'ın yakınıymış... "Ecevit'in doktoru" diye bilinen ismin geri plana itilmesinden sonra ortaya çıkan yeni hekim ise "Develili", yani Hüsamettin Özkan'ın hemşehrisi imiş... Ecevit, Başkent Hastanesi'nde doktorlarla son buluşmasına bu yüzden gitmemiş...

Davranışlarından, başbakanın, bundan daha ötesine de 'inandığı', ama söyleyemediği anlaşılıyor... Öyle olmasaydı, "Evde iki ay kesin istirahat" tavsiyesinde bulunulan biri tam tersi bir davranış sergiler miydi? Olan bitene "Komplo" teşhisi koyduğu günden beri, Ecevit, evinde daha az oturuyor, başbakanlığa daha çok gidiyor ve ekranlar karşısına çıkmakta da tereddüt etmiyor...

Bir ülkenin başbakanı 'komplolar' söz konusu olabileceğini düşünürse, sıradan insanların aklına neler gelmez? Akıllara gelenlerin senarist dostumu veya Tom Clancy'i rahatsız edecek çapta olmasını yadırgamamak gerekiyor...

"Olmaz, olamaz" sözcüklerinin giderek daha az kullanıldığı bir ülke Türkiye...

Sadece Bülent Ecevit değil, MHP lideri Devlet Bahçeli de 'komplo' sözcüğünü sıkça kullanır oldu. Bahçeli ve kurmayları, Aydın Doğan'ın 25 milyon Euro harcayarak kurduğu Frankfurt'taki matbaanın açılış törenlerini 'komplo' iddialarına delil olarak anıyorlar. Bir MHP sözcüsü, olaya "Frankfurt kriterleri" adını bile taktı...

Biraz da "Frankfurt kriterleri" denilen olay üzerinde düşünün: Bir matbaa açılışı için Frankfurt'a giden politikacıların, orada kaldıkları süre içerisinde, "Dönünce hükümeti devirmeyi de içeren bir süreç başlatalım" mutabakatına varması ne derece 'mantıklı' görünüyor size? Ancak, 'mantıklı' olarak bilinen MHP'liler, artık ne biliyorlarsa, Frankfurt'ta 'başkonuk' durumdaki Mesut Yılmaz'ın tam da bunu yaptığına inanıyorlar... Yılmaz'la aynı hükümette görev alan MHP'li bir bakan, durduk yerde, "Yengesi gâvur" gibi bir lâf bile attı ortaya...

DSPliler ve MHPliler, yani ülkemizi idare eden kadronun ağızlarından düşürmedikleri 'komplo' sözcüğüyle neyi kast ettiklerini biraz daha açayım.

Hükümeti devirip MHP'siz yeni bir hükümet kurmayı hedef alan bir 'komplo' söz konusu... Bunun için başbakanın sağlığı kullanıldı... 'Bir kısım medya', sağlık durumu öncesinden fazla farklı olmadığı halde, "Ecevit çok hasta" türü manşetlerle çıktı... Aynı komplonun bir parçası olan doktorlar, "Ecevit'e evinde kesin istirahat" ile sonuçlanan teşhisler koydular... Rahşan Ecevit'in eşine iyi bakmadığı, temizliğe önem vermediği, gıdasına dikkat etmediği türü yazılar ise, Ecevit Ailesi'ni DSP ile ilgili keskin bir karar almaya zorlama amaçlıydı... Yayınlardan bunalacak Ecevitler'in, "Ne halleri varsa görsünler" deyip DSP üzerindeki ağırlıklarını hafifletecekleri umuluyordu... DSP, bu yolla ele geçirilince, hükümette MHP ile yollar ayrılacaktı...

Allah aşkına, Hipokrat yemini etmiş hekimlerin, 11 yıl liderinin arkasında sesini çıkartmadan durmuş, ya da varlıklarını ona borçlu politikacıların, ülkemizin en büyük medya grubunun, adları iyi bilinen gazeteci ve yazarların çevirdikleri dolaplar ve entrikalarla dolu, bir büyük 'komplo'nun açığa çıkartılmasını konu alan bir senaryo kaleme alsam buna kim inanır?

İktidar sahiplerinin inandıkları 'komploları' değil, bundan sonra olacakları birkaç aşamalı bir plan biçiminde anlattığım senarist dostum da, adalar vapurunda karşılaştığım meraklı okurlar da, "Olmaz, olamaz" derken haklıydılar... Ancak, yine de, "Olamaz" derken, Ecevit ve MHP'lilerin akıllarından geçen 'komplo teorileri'ni de dinlemeliler...

Şu sırada en fazla ihtiyaç duyulan akıl sağlığı...


15 Temmuz 2002
Pazartesi
 
TAHA KIVANÇ


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED