AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ

Y A Z A R L A R
"Ein Volk, ein Reich, ein Führer" 'Saf etnik devletler' ve Irak planı

Türkiye, Irak'ın diğer komşuları gibi, Amerika'nın işgal sonrası nasıl bir Irak planladığını hala kestiremiyor. Bu nedenle hem Irak'ın hem de bölgenin geleceğine ilişkin politika belirlemekte zorlanıyor. Ortada korkunç bir belirsizlik, ürkütücü bir sessizlik var. 25 Kasım'da New York Times gazetesinde yayınlanan bir yazı, işgal sonrası Irak planlarının Türkiye'yi ve bütün bölgeyi ne büyük krize sürükleyeceğine ilişkin ciddi ipuçları sunuyor. Washington'daki neo-faşist çevrelerde tartışılan, kamuoyuna kısmen yansıyan tartışmalar, Türkiye'nin ve diğer bölge ülkelerinin akıllarını başlarına almaları için aslında çok da zamanlarının kalmadığına, Irak merkezli genişleyen bunalıma bir şekilde müdahil olmaları için derhal harekete geçmeleri gerektiğine dair açık uyarı niteliğinde.

Amerikan Dış İlişkiler Konseyi'ne (Council on Foreign Relations) başkanlık yapmış önemli bir isim olan Leslie Gelb imzalı yazıda, ABD'nin Irak planlarına ilişkin çarpıcı açıklamalar var: Irak üçe bölünecek. Kuzey'de Kürtler, Güney'de Şiiler, Orta Irak'ta Sünni Araplar. Bütün güçlerini direnişin merkezi olan Sünni bölgeye yoğunlaştıracak olan ABD, bunu Kürtler ve Şiiler'in desteğiyle yapacak, böylece hem işgalin faturasını azaltacak hem de sömürge yönetimini sağlama alacak. Petrol kaynaklarından uzak tutulan ve finans kaynağı kesilen direnişçiler ise kontrol altına alınmış olacak. Irak'ta saf etnik devletcikler kurulacak.

'Saf etnik devletler' ve İsrail'in rüyası

Centre for Research on Globalisation adlı kuruluşun internet sitesinde Michel Collon imzasıyla yayınlanan yazıda ise, söz konusu planın, sadece Irak'ı değil, bütün Ortadoğu'yu hatta dünyanın önemli bir bölümünü "saf etnik devletler"e ayırmaya ayarlı Amerikan planının parçası olduğu belirtiliyor. Türkiye ve Suudi Arabistan'a dikkat çekiliyor. Bunun aynı zamanda İsrail'in rüyası olduğu ifade edilen yazıda, 1982 yılında Oded Yinon adlı bir İsrail dışişleri yetkilisinin yazısından alınan şu ifadelere atıfta bulunuluyor: "Bizim için Irak'ı dağıtmak Suriye'yi dağıtmaktan daha önemli. Kısa vadede Irak'ın gücü bizim için en büyük tehdit. İran-Irak savaşı Irak'ı yıprattı ve çöküşünü başlattı. Araplar arasındaki sorunlar bize yardım ediyor ve Irak'ı küçük parçalara ayırmamızı hızlandırıyor."

Yazıda "saf etnik devletler" planının Irak'ı etnik çatışmalara ve iç savaşa sürükleyeceği belirtilerek, üç bölgenin dışında kalanların göçe zorlanacağı, Bağdat merkezli yönetimin kendi bölgesindeki Kürtler'e ve Şiiler'e baskı yapabileceği, bunun için de Kuzey'e ve Güney'e gitmelerinin gerekeceği, milyonlarca insanın yer değiştirmek zorunda kalacağı ifade ediliyor.

Irak'ın Yugoslavya'ya dönmesi, Ortadoğu'nun Balkanlaşması anlamına gelen bu planın, Hitler'in Ein Volk, ein Reich, ein Führer" (Tek millet, tek devlet, tek lider) teorisinden başka bir şey olmadığı ve aslında Washington'ın yeni küresel düzen inşasında bütün dünyada uygulamayı planladığı "saf etnik devletler" politikasının bir uygulaması olduğuna işaret ediliyor. Bu çerçevede Yugoslavya ve Afganistan örnekleri veriliyor. ABD'li stratejist Zbigniew Brzezinski'nin Rusya'yı üçe ayırıp Moskova'yı petrol kaynaklarından tecrit etme planına, CIA'nin Suudi Arabistan'ı da bu şekilde parçalamayı amaçlayan planlarına işaret ediliyor.

"ABD'nin geçmişte Kürtleri Türkiye içinde kalmaya zorladığı, aynı Amerika'nın şimdi ise kukla bir Kürt devleti kurmak için hazırlıklar yaptığı" vurgulanan yazıda, dünyaya demokrasi getirme teziyle hareket eden neo-con'ların "saf etnik devletler" planıyla aslında faşist teorilerini uyguladıkları belirtiliyor.

Gelb'in, New York Times'da yayınlanan ve Irak'ı uzun bir iç savaşa sürükleyecek olan planla ilgili başka ilginç tespitler de var. ABD'nin kolonyal varlığı ve petrol denetiminin bu iç savaşla daha kolay hale geleceği, ABD'nin bunu sağlamak için Irak'taki direnişi bölmeye çalışacağı, özellikle Şiilerin direnişe katılmalarını engelleme yolunda adımlar atacağı gibi...

Planın önünde üç engel var

Irak'ı bölme planının önünde üç engel gösteriliyor: Şiilerin İran'a katılması, Kürtlerin Türkiye'deki Kürtleri harekete geçirmesi ve Irak'ta direnişin kontrol altına alınamaması. Özellikle direniş konusunda ciddi endişesi olan ABD yönetimi, bu gruplarının birleşmesini engelleyemez, Şii gruplar da direnişe katılırsa bu planı uygulamanın çok zor olacağı, ABD'nin Irak sonrası İran ve Suriye'ye direniş yüzünden saldıramadığı, bunun da ABD'nin gücünün sınırsız olmadığına dair en açık gösterge olduğu belirtiliyor.

Türkiye, terörist olarak gördüğü Irak direnişinin aslında bir açıdan da Türkiye'nin çıkarlarını, hatta bütün bölgenin çıkarlarını koruduğu açıkça ortada değil mi? 'ABD-İngiliz-İsrail cephesi'nin Türkiye'yi ve Ortadoğu'yu kaosa sürükleyen, işgal ve yağmaya ayarlı, Müslümanları sahnenin dışına iten, kardeşliği düşmanlığa dönüştüren, milyonlarca insanı yerinden yurdundan edecek olan, bölgedeki bütün ülkelerin toprak bütünlüğünü tehdit eden, etnik çatışmaları ve mezhep kavgalarını tetikleyen ve bölgeyi yeniden sömürgeleştirmeyi amaçlayan saldırılarını kim hazmedebilir? Hangi devlet, hangi toplum, hangi birey? Önümüzdeki birkaç yılı bile göremiyorsak büyük belalarla yüzleşeceğiz demektir. Süreç, bugüne kadar biraraya gelememiş insanları, kitleleri ve ülkeleri aynı safta birleştirecek gibi. Direniş küçümsenmemeli, güçlendirilmeli. Zira orada sadece Irak savunulmuyor. Terörist olarak mahkum ettiğimiz bu insanlar, Irak'ın bütünleşmesinin adresi olduğu gibi, bölgede yeni cepheler açılmasının önündeki en büyük engel haline geliyor.


27 Aralık 2003
Cumartesi
 
İBRAHİM KARAGÜL


Künye
Temsilcilikler
Abone Formu
Mesaj Formu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Çocuk
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED