AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ
Bugünkü Yeni Şafak
Y A Z A R L A R
Çaresi yok, 'göklerden gelen bir karar vardır'

Çoğu zaman hayatın "anlamı"nı es geçip, yine hayatın farklı mecralarında hiç sonu gelmeyecek hayallere kapılıp gidiyoruz. Dünyanın cezbeden o rengarenk yüzü, bizi zaman zaman varoluşumuzun çok uzağında, "haddi" aşan sınırlara götürüyor, zaman zaman da eşyanın ve zamanın tek hakimi olduğumuzu sanıyoruz.

Oysa hayat kısa ve ölüm hemen yanıbaşımızda... İçimizdeki fay kırığını kontrol etmek için belki de çok az zamanımız var. Çünkü hayat, her zaman "kalbin zamanı"na göre ayarlanmıyor. Biliyoruz, bir gün "büyük deprem" gelecek, hiç ölmeyecek gibi sevdalandığımız dünyanın bütün limanlarını, içimizdeki aşk denizlerini arkamıza bakmadan terkedip gideceğiz...

Bir gün gelecek, Uzak ve Güney Asya'nın sakin denizlerinde binlerce insanı ansızın tsunami dalgalarının içine alan "büyük kudret", bizi de kendi gönül kırığımızın altında bir başka dünyaya alacak. Çaresi yok, nereye kaçsak, hangi limana sığınsak o büyük tsunami bizi de bulacak. Çünkü, o büyük yaratıcıdan başka sığınacak bir başka limanımız yok...

O an geldiğinde, ne bir saniye önce ne de bir saniye sonra... Her şey "büyük varlık"ın ummanına karışıp gidiveriyor. Tıpkı, 1894 depreminde dalgaların surları aşması, 1999 depreminde binlerce insanın yeraltından gelen o büyük çağrıya karışıp gitmesi gibi...

Belki de bütün bu yeryüzü ve gökyüzü afetleri, o büyük kıyametin habercisidir. Ama insanoğlu, her seferinde büyük afetleri hep kendi gündeminden uzak tutmuş ve sanki bunları başkalarının kıyametiymiş gibi algılamıştır. Dünyanın uzak bölgelerinde yüzbinleri içine alan büyük tsunamilerin kendisine ulaşamayacağını sanmıştır.

Oysa, Uzak ve Güney Asya'yı dalgalara karıştıran, adaları buruşturup götüren "karar" da, Ebabil kuşlarıyla Ebrehe'yi yokeden de aynı güçtür. Sezai Karakoç'un o muhteşem şiirinde olduğu gibi:

/Ülkendeki kuşlardan ne haber vardır
Mezarlardan bile yükselen bir bahar vardır
Aşk celladından ne çıkar madem ki yar vardır
Yoktan da vardan da ötede bir Var vardır
Hep suç bende değil beni yakıp yıkan bir nazar vardır
O şarkıya özenip söylenecek mısralar vardır
Sakın kader deme kaderin üstünde bir kader vardır
Ne yapsalar boş göklerden gelen bir karar vardır/

Evet, bir gün bu dünya sona erecek, bugün dünyanın hakimi olduğunu zanneden zalim diktatörlerin de sonu gelecek ve bütün "küresel strateji hesapları" o büyük "hesap günü"ne teslim olacak. Ve sonra bir başka dünya kurulacak, herkes kendi hesabıyla başbaşa kalacak... İnsanoğlu inanmasa da, inkar etse de her şeyin "büyük kudret"in tasarrufunda olduğunu öğrenecek...

Bugün çok uzağımızda olsa da, bastığımız toprağın yarılmaya başladığını, yüzbinlerce insanın fay kırıkları tarafından yutulduğunu gördüğümüzde acaba ne hissediyoruz? Adeta bir "kıyamet provası" niteliğindeki bu afetler acaba bize nasıl bir kıyameti hatırlatıyor?

İşte geldik gidiyoruz, "büyük çağrı" geldiğinde, belki de bu dünyaya ait hikayemizi bile tamamlayamadan o büyük yolculuğa çıkacağız. Yani o an geldiğinde, gökler dürülüp, dağlar savrulduğunda...


29 Aralık 2004
Çarşamba
 
MEHMET OCAKTAN


Künye
Temsilcilikler
Abone Formu
Mesaj Formu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Çocuk
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED