T Ü R K İ Y E ' N İ N    B İ R İ K İ M İ
Y A Z A R L A R 3 ARALIK 2005 CUMARTESİ
  Ana Sayfa
  Gündem
  Politika
  Ekonomi
  Dünya
  Aktüel
  Spor
  Yazarlar
  Televizyon
  Sağlık
  Bugünkü Yeni Şafak
 
  657'liler Ailesi
  Bilişim
  Çalışanın Sesi
  Diziler
  Düşünce Gündemi
  Hayat
  Kültür-Sanat
  Nar-ı Beyza
  Okur Sözcüsü
  Röportaj
  Sinema
  Yemek
  Zamanda Yolculuk
 
  Bize Yazın
  Abone Formu
  Temsilcilikler
  Reklam
  Künye
 
  Arşiv

  Yeni Şafak'ta Ara
 

Mehmet ŞEKER

Darbe konusunu komediye çevirmeyelim!..

Tartışma büyüyecek, tadından yenmez hâle gelecek. Öyle görünüyor. Daha şimdiden ravak kıvamını buldu. Keşke bayrama denk gelmeseydi.

Demirel'in 35. madde ile ilgili sözleridir konumuz.

Ordu, "gerekli gördüğünde" darbe yapmasın istiyor başta Demirel olmak üzere bütün demokrat düşüncedekiler.

Ancak dedik ya, mümbit topraklardayız.

Emekli bir paşa çıktı, ben anlamam dedi.

"Tehlike varsa, ben siyasi liderleri dinlemem."

İyi de kim nasıl karar verecek tehlikenin cinsine, ebadına?

"Gerekli gördüğünde" gibi bir ölçü geçerli olabilir mi?

*

Ordu içinden bir kesim, baktım ve gerekli gördüm deyip, yönetime el koydu varsayalım.

Altı ay sonra başka bir grup subay gerekli görürse ne olacak?

Öyle ya, darbe bu.

İlle üst kademedekiler yapacak diye bir kaide yok.

Bir kere yapıldı, tekrarı olmaz da diyemez kimse.

Kendi aralarında anlaşarak, albaylar seviyesinde bir grup da çıkabilir pekâlâ.

Örneği mevcuttur nitekim.

Ara sıra birileri çıkıp "gerekli görecek" demektir.

Yalama olmaz mı?

Ve böyle bir rejimin adı nedir?

*

Hani insanın belli bir periyotta anlaşsak bari diyesi geliyor.

Üç yıl mı, beş yıl mı, on yıl mı her neyse...

Biliriz en azından.

Deriz ki darbeye dört ay kaldı, aman dikkat.

Televizyonlarda hangi darbe daha iyiydi konulu açık oturumlar düzenleriz.

- Bak bu yılki daha güzeldi, ekonomik oldu en azından.

- Hayır efendim, ben öncekini daha çok sevmiştim. Dayımın subay damadı, sokağa çıkma yasağı varken beni tankıyla dolaştırmıştı.

- Ben onu bunu bilmem, gelecek sefer daha esaslı olacakmış. Şimdiden müthiş hazırlıklar yapılıyor.

- Efendim hiç unutmam ben küçükken öyle nefis bir darbe olmuştu...

- Dedem anlatırdı rahmetli bir darbe yapmışlar ki...

- Azizim nerede eski darbeler!

- Bu darbelerin hepsi bize dar be!

- Sana dar gelmeyecek darbeyi kimler yapsın?

*

Şakası güzel olabilir de darbenin gerçeğinden kimsenin hoşnut olacağını düşünmeyin.

Bu söylediklerimiz ancak matrak bir oyunda geçerlidir.

Fakat, "Ben anlamam arkadaş" diyenin, ölçü konusunda bir açıklık getirmesi de şarttır.

Yoksa yandı gülüm keten helva.

*

Aynı emekli paşa, "Ülkenin tapusu TSK'dadır" diyor.

Biz tapunun Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde olduğunu sanıyorduk.

Yanlış öğretmişler demek.

Eğer öyleyse, TBMM duvarına "Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir" yazısı yanına bir ibare eklemek gerekir.

*

Neyse ki bu tür konuşmaları yapanlar hep emekliler arasından çıkıyor.

Bendeniz görev başındakilerin söz ve davranışlarına bakılması gerektiğini düşünüyorum.

Oraya bakınca da sivil otoriteye saygıyla bağlı ve demokrasiye inanan bir kadro görüyoruz.


SİLAH GÜCÜ

Elde silah gücü bulunması, yönetime el koymak için geçerli bir dayanaksa, günün birinde polis kadrosu da heves edebilir. Öyle ya onların da elinde silah var.

Halbuki halkın iradesi bütün güçlerin üzerindedir. Adına cumhuriyet derler. Ve sakın aynı isimli gazeteyle karıştırmayın, o başka.


ÖYLEYSE SEÇİM DE FUZULİ

Ordu, milletin ordusu... Meclis, milletin meclisi.

Herkes seçim günü sandığa gitmiş reyini vermiş, üyelerini seçip göndermiş.

İyi yönetir, kötü yönetir.

Çözüm yine demokrasi içinde bulunur. Kötü yöneten gider, bir başka ekip gelir. Normali budur.

Elimde silah gücü var diye asker "gerekli gördüğünde" yönetime el koyarsa, nereye varabiliriz?

Asker kadrosu ülkeyi daha iyi yönetebilir mi?

Eğer öyleyse seçim de yapmayalım.

Niye boş yere masraf ediyor, ne diye tırnaklarımızı yıka yıka çıkmaz Çin mürekkebiyle boyuyoruz?

Darbeyi kaç defa denedik, olmadı. Her seferinde daha geriye gittik.

Hatta utanmadan birkaçını ipe gönderdik. O utanç, bize bin yıl yeter.

Bunca tecrübeden sonra, dönüp dolaşıp yine "ben anlamam" noktasına mı gelecektik?

Ayıptır.

Kötü yönetimlere zaman zaman her ülkede rastlanabilir.

Tek çare darbe mi?

Siz, ABD'nin iyi yönetildiğini mi sanıyorsunuz?

Geri dön   Yazdır   Yukarı


ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Aktüel | Spor | Yazarlar
Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak
Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi