T Ü R K İ Y E ' N İ N    B İ R İ K İ M İ
R Ö P O R T A J 6 ARALIK 2005 SALI
  Ana Sayfa
  Gündem
  Politika
  Ekonomi
  Dünya
  Aktüel
  Spor
  Yazarlar
  Televizyon
  Sağlık
  Bugünkü Yeni Şafak
 
  657'liler Ailesi
  Bilişim
  Çalışanın Sesi
  Diziler
  Düşünce Gündemi
  Hayat
  Kültür-Sanat
  Nar-ı Beyza
  Okur Sözcüsü
  Röportaj
  Sinema
  Yemek
  Zamanda Yolculuk
 
  Bize Yazın
  Abone Formu
  Temsilcilikler
  Reklam
  Künye
 
  Arşiv

  Yeni Şafak'ta Ara
 

Hal bu ki
Fadime ÖZKAN

Diyanet iyi niyetli ama gayretli değil

Hidayet Ş. Tuksal'a göre Diyanet'te, kadın sorunlarıyla ilgilenen, kadın kuruluşlarıyla çalışan bir kadın masası kurulmalı.

Diyanet İşleri Başkanlığı'nın illere kadın müftü yardımcısı atama kararının açtığı "kadından müftü olur mu, kadınlar fetva verebilir mi?" tartışması din alimlerinin "elbette olur" onayı ile sonuçlandı. Bu açılım bile, uzun süredir tartışılan İslam'ın günümüze uyarlanması talebine dinin kadına bakış açısının güncellenmesi talebini dahil etti.

Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi'nde Hz. Peygambere atfedilen hadislerdeki kadın karşıtlığını ele alan, çalışmasını daha sonra kitaplaştıran Dr. Hidayet Şefkatli Tuksal, hem ülkemizde hem İslam aleminde eşine az rastlanır bir çalışmanın sahibi. Kadın karşıtı anlayış ve tutumları feminist/dindar bir perspektiften tartışan, Tuksal, dindar kadınların seküler çevrelerde uğradıkları ayrımcılık ve haksızlıkları da eleştiriyor ve başörtüsü için özgürlük mücadelesi veriyor. Tuksal, Başkent Kadın Platformu, Barış İçin Sürekli Kadın Platformu ve CEDAW Yürütme Kurulu üyesi.

Gündemden hiç düşmeyen İslam ve kadın konusunu konuşmak için evine misafir olduğumuz Hidayet Hanım aynı zamanda 'taze anne'..

* * *

Diyanet'te kadın sorunlarına karşı gerçek ve esaslı bir hassasiyetin olduğuna inanıyor musunuz?

Diyanet bugüne kadar kadın sorunlarına pek ilgi göstermemişti ama yeni yönetim kadın sorunlarına cevap veren, kadınların da mutlu olabileceği bir din anlayışının üretilmesi konusunda iyi niyetli. Ama bu yeterli değil. Daha gayretli olunması gerekiyor.

Diyanet kadın müftü yardımcıları alıyor. Normal bir ilerleyiş yaşanırsa kadın ilahiyatçılar müftü ve hatta Diyanet İşleri Başkanı da olacaklar.

Bürokratik olarak Diyanet İşleri Başkanlığına bir kadın da gelebilir ama toplumun hassasiyetleri açısından Genel Kurmay Başkanının kadın olması ne kadar doğal kabul edilebilirse Diyanet İşleri Başkanının kadın olması da o kadar doğal kabul edilebilir. Kadın müftü yardımcısı atanmasının en önemli faydası, kadınların sorularını ulaştırabilecekleri bir kadın muhatap bulmaları olacak.

Günün birinde bir kadının Diyanet İşleri Başkanı olması, kadın sorunlarının çözümüne katkı sağlamaz mı?

Bu çok önemli bir gösterge değil. Ben bu tür keskin uygulamalardan ziyade, toplumun benimseyebileceği şekilde kalıcı çözümlerin üretilmesinden yanayım. İlahiyatçı kadın arkadaşlarımdan pek çoğu da zaten böyle bir göreve talip olmak istemiyorlar. Çünkü görev alsalar bile, oradaki mevcut zihniyet içinde ve otoriter müftülerle çalışmak gerekecek ve bu bir şeyi değiştirmeyecek diye düşünüyorlar.

Peki ne yapılması gerek?

Diyanet İşleri Başkanlığında kadın sorunlarıyla ilgilenen, kadın kuruluşlarıyla birlikte çalışan, yapılan çalışmalardan ve bu kanattan yöneltilen saldırılardan haberdar bir kadın masasının kurulması lazım. Bu, Diyanetin feministleşmesi anlamına gelmez.

POZİTİF AYRIM ONUR KIRICI DEĞİL

Prof. Ali Bardakoğlu, müftü yardımcılarından birinin kadın olacağını belirterek, pozitif ayrımcılığın süreceğini söyledi. Pozitif ayrımcılık doğru ifade mi, eşitlik isterken ayrımcılığa fit olmak onur kırıcı değil mi?

Ben pozitif ayrımcılığı onur kırıcı bulmuyorum. Pozitif ayrımcılık, ırk, cinsiyet, sosyo-ekonomik statü gibi sebeplerle sistem içinde sürekli eşitsiz bir konumda kalan insanların mağduriyetlerini gidermek için üretilmiş "kestirme" bir çözümdür. Eşit fırsatlara ulaşamayan insanlara bir yol açıyor. Denenmiş ve başarı sağlanmış bir yöntem.

Pozitif ayrımcılık yerine şartların eşitlenmesini istemek gerek o halde.

Başından itibaren böyle olmalıydı. İlahiyat fakültelerine giren kız öğrencilerin modeli Kuran kursu hocası ya da vaizelerdir. Erkek öğrencilerin modelleri ise müftü yardımcısı, müftü, hatta Diyanet İşleri Başkanıdır. Problem model aşamasından başlıyor. Şimdi kadınlar için yeni bir model daha var: Müftü yardımcılığı. Bu, dinin sadece erkekler tarafından ve erkek egemen bakışın pekiştirilerek yorumlanmasını bir ölçüde kırabilir. Aslında tam da pozitif ayrımcılık değil yapılan; çünkü arkadaşlar bu görevlere yapılan sınavları kazanarak geldiler.

DİNDE AÇILIM GEREK

İslam teolojisiyle ilgili çalışmalar, asırlardır hep aynı malzeme ile yapılıyor. Sizin vardığınız sonuçlara neden daha önce çalışanlar varamamış da, bir kadının varmasını beklemek gerekmiş?

Benden önce Mısır'da Abdülhalim Ebu Şakka adında bir ilahiyatçı aynı alanda, aynı hadisleri inceleyerek bir çalışma yaptı. Fakat o hadisleri bağlayıcı olarak gördüğü için "bu malzemeden kadınları daha az incitecek bir sonucu nasıl çıkarabilirim", diye bakmış. Ben de hadisleri tek tek değil, bir bağlam içinde ele aldım. Bu bağlam içinde kadınların nasıl konumlandırıldığını, kadın karşıtı anlayışın hadis rivayetlerinin şekillenmesinde nasıl bir rol oynadığını göstermeye çalıştım.

Çalışmanızın yeni bir bakış açısına kapı araladığını düşünüyor musunuz?

Bazı açılımlar sağladı sanırım. Bazı kadınlar daha önce mutsuzken, şimdi bazı şeylerin dinden olmadığını, farklı yorumlanabileceğini gördüler ve dinleriyle barışık oldular.

İsminizin etrafında oluşmuş bir hassasiyet var. Eleştirilere hatta hakarete maruz kalabiliyorsunuz. Direnç noktanız ne?

Direnç noktamı, araştırmalarım sonucunda ulaştığım bu görüşlerin doğruluğuna dair kanaatim oluşturuyor. Kanal 7'deki bir İskele Sancak programında söylediğim her şeyi emin olarak söyledim. Programa katılanlarınbu kadar ağır ve dinden çıkarıcı bir üslupla davranacaklarını düşünmemiştim. Gafil avlandığımı, öyle bir tartışmaya katılmakla hata ettiğimi düşünüyorum şimdi. Benim de acemiliklerim var tabii. Ben de kendimi orada çok fazla beğenmiyorum. Ama Daha dikkatli olmam gerektiğini öğrendim. Jean Dark ya da bir şeylerin öncüsü olmak gibi bir isteğim yok benim.

Evde ütüyü ben yaparım

Eşiniz sizin eşitlik arayışınıza nasıl yaklaştı, hiç problem yaşadınız mı?

Eşim kadınları eksik ya da ikincil gören anlayışa prim veren bir insan değildir. Ayrıca, ben eşitliğe inanıyorum diye de tutup, benden ailenin geçiminin yarısını sağlamamı istemedi. Bunun için eşime her zaman minnet duydum. Ben kadının sırf ekonomik özgürlüğünü kazansın diye asgari ücretle sekreterlik yapması gerektiğini savunuyor değilim. Geleneksel hayatın her şeyi kötüdür diye bir anlayışım yok.

Çocukların bakımı, ev işleri gibi konularda hiç talebiniz olmadı mı eşinizden?

Oldu tabi ki ama, eşim o konuda isteksiz olduğu için kadın akrabalardan veya profesyonellerden yardım alıyorum.

Reçel yapıyor musunuz?

Reçel yapamıyorum ama yemek, börek yapıyorum. Karnıyarık ve Rumeli böreğini çok güzel yaparım. Yemek yemeyi sevdiğim için yapmayı da çok seviyorum.

Evde ütüleri kim yapıyor, siz mi?

Tabii canım. Başka şansım yok, ben yapmasam eşim ütüsüz giyer gider.

Henüz iki aylık ama kızınız ileride sizin bu feminist görüşlerinizi paylaşmazsa ne olacak?

Kendisi bilir. 9 ay boyunca karnımdayken konuşmalarımı dinledi, şimdi sizinle konuşurken kucağımdaydı ve sonrası da böyle olacaktır muhtemelen. Çok fazla şansı yok gibi.

Hem dindarım hem feminist

Kendinizi dindar feminist olarak tanımlıyorsunuz. Dindar feminist ne demek?

Dinin tarih boyunca farklı insanlar tarafından farklı şekillerde yorumlandığını biliyor, erkek egemen yorumlarla uğraşan bir ilahiyatçı olarak "dindar feministim" diyorum. Kadın hareketine de ilgi duyuyorum ama bu kadın hareketine teslim olduğum anlamına gelmiyor.

Kadın sorunlarıyla ilgilenen ama feministliği kabul etmeyen dindar kadınlar da var. Onlarla ayrıştığınız nokta ne?

Pratikteki yaşam tarzlarımızda ayrıştığımız bir nokta yok. Belki kadın hareketiyle ilişkilerimizde bazı farklılıklar var. Bir de feminizm hakkında ben daha olumlar bir tarzda konuşuyorum. Bir farkımız da bu.

Başka bir ülkede yaşamak istemezdim

Türkiye diğer müslüman ülkelerle karşılaştırıldığında daha yaşanabilir bir ülke mi?

Okumak ve çalışmak isteyen başörtülü kadınlar için Türkiye eziyet çektikleri bir ülke. Bunun dışındaki özgürlükler ve fırsatlar açısından Türkiye'den başka bir ülkede yaşamayı tercih etmezdim.

İslam ve kadın konusu medyanın gündeminden hiç düşmüyor. Hatta birkaç yıldır kılık kıyafetiyle, makyajıyla ilgilenilen başörtülü kadınlar şimdilerde cinsellik başlıklı haberlere konu ediliyor ve "türban hormon dinlemiyor" deniyor. Medyanın yaklaşımını nasıl buluyorsunuz?

Medyanın tutumu tamamen sansasyonel. Dindar kadınları anlamak ve sorunlarının çözümüne katkıda bulunmak yerine bunu tercih ediyorlar.

  DİĞER BÖLÜMLER
  • 2. Bölüm : Bugünün din anlayışı kadını tektipleştiriyor
  • Geri dön   Yazdır   Yukarı


    ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

    Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Aktüel | Spor | Yazarlar
    Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın
    Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak
    Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi