T Ü R K İ Y E ' N İ N    B İ R İ K İ M İ
Y A Z A R L A R 12 ARALIK 2005 PAZARTESİ
  Ana Sayfa
  Gündem
  Politika
  Ekonomi
  Dünya
  Aktüel
  Spor
  Yazarlar
  Televizyon
  Sağlık
  Bugünkü Yeni Şafak
 
  657'liler Ailesi
  Bilişim
  Çalışanın Sesi
  Diziler
  Düşünce Gündemi
  Hayat
  Kültür-Sanat
  Nar-ı Beyza
  Okur Sözcüsü
  Röportaj
  Sinema
  Yemek
  Zamanda Yolculuk
 
  Bize Yazın
  Abone Formu
  Temsilcilikler
  Reklam
  Künye
 
  Arşiv
Gökhan ÖZCAN

Kim bir bilgisayarın tetiğini çeker?

Pek çoğunuzun bildiği gibi bu benim Yeni Şafak’taki ikinci yazı dönemim. İlkini hatırlayanlar benim zaman zaman dalgacı ve matrak biri olabildiğimi de hatırlarlar. İkinci dönem, şu ana kadar oldukça kasvetli geçti. Esasen hayata böyle kasvetli bir yerden bakmak benim tercihim değil. Duyguları, kime ait olurlarsa olsunlar gerçek olmaları şartıyla ciddiye almayı her zaman önemseyeceğim. Öte taraftan şu fani dünyanın topluca görmekte olduğumuz bir serap olduğunu da aklımdan çıkarmayacağım. Ne kadar gerçek gibi görünseler de, yaşamakta olduğumuz her şeyin bir rüya, bir aldanış olduğunu hatırlatacak küçük anlam taklaları attırmak isteyeceğim kelimelere. Ciddi olan şey baki olandır. Öyleyse, fani olanı bir avuç çöl kumu gibi etrafa savuracak cesareti benliğimizde toplamalıyız. Mevlânâ ne diyor bakın:

“Arı duru tatlı sudan haberi olmayan kuş

Bütün yıl acı suya gagasını daldırır durur.”

Bizimki de o hesap! Acı suya alıştık alışmasına; ama hiç değilse acı suyla muhabbetimizi ciddiye almamayı öğrenebilelim.

Yani dalga geçilecek şeyle ciddiye alınacak şeyi ayırmaktan vazgeçmeyelim. Böyle bir çabayla bendeniz de bütün bu karanlıkları örselemek adına, bir tek minik tebessüm ihtimalini başımın üstüne koymayı görevim biliyorum, bileceğim.

Ama bugün değil!

Bugün yine medyanın kıyı köşesine sürgün edilmiş bir habere gündemimizde hakettiği yeri açmakla meşgul olacağız. Aslında sonuna kadar okumasak, bu haber insanda bir matraklık beklentisi uyandırabilir. Ama aslında hadise oldukça dramatik ve hatta dehşetengiz bir hadise...

Seul’un batısında bulunan İnçeon’daki bir kafede on gün boyunca internette hiç ara vermeden oyun oynayan 38 yaşındaki Koreli, onuncu günde yorgunluktan fenalaşıyor, hemen hastaneye kaldırılıyor ve fakat kurtarılamıyor. Haberin devamında Ağustos ayında Taegu kentinde 28 yaşındaki bir başka oyunbazın da benzer bir akıbete uğradığı ifade ediliyor. Yani tek kişilik bir ölüm oyunundan, bireysel bir ruh sapmasından bahsetmiyoruz, aksine bireylerde zemin kazanan bir toplumsal iltihaplanmadan bahsediyoruz.

Hadise bu... Benim ruhumu kasvetle dolduran modern zaman akıntısının aktığı dehşetengiz mecra işte bu. Çoğumuzun anlam veremeyeceği bu bağımlılık, eğer sadece basit bir oyun bağımlılığı ile açıklanabilseydi, ortada büyütecek çok fazla bir şey olmadığını söyleyebilirdim. Ama bunu yapamıyorum. Bunu hiçbirimiz yapamayız. Çünkü biz esaslı kitaplar okuduk, içimize akan filmler izledik, insan olmaya doğru attığımız her adımda aklımızı gönüllü olarak kurcaladık. Pek çok şey öğrendik, bilinebilir bilginin pek çoğunaysa henüz erişemedik. Ama yine de yol boyu heybemizde insan varlığının en ağır, en ölümcül yarayı neresinden aldığına dair çok kıymetli bilgiler biriktirdik. Sonra “mânâ” dediğimiz o berrak tomurcuğun nasıl açılıp bir gül olduğunu ve sonra nasıl bir anda sararıp solduğunu öğrendik. İşte mânâ gülü sararıp soluyor yine. İnsanlar dünyanın her yerinde kendi kahırlarınca modern hayatın duvarlarına çarpıyor ve düşüyorlar. Tıpkı camlara çarpıp eksilen kuşlar gibi...

Bir insan, bir bilgisayarla neden ölümcül bir oyun oynar? Tutunacak bir başka heyecanı olmadığı için olabilir mi? Ya da gerçek olandan kaçmak adına sanal olanla bütünleşme histerisi diyebilir miyiz buna?

Tamam burada duracağım!

Size yazar sözü, çok yakında kasvete ara bile vereceğim.

Geri dön   Mesaj gönder   Yazdır   Yukarı


ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Aktüel | Spor | Yazarlar
Televizyon | Sağlık | Bilişim | Dizi | Künye | Arşiv | Bize Yazın
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak
Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi