T Ü R K İ Y E ' N İ N    B İ R İ K İ M İ
Y A Z A R L A R 12 ARALIK 2005 PAZARTESİ
  Ana Sayfa
  Gündem
  Politika
  Ekonomi
  Dünya
  Aktüel
  Spor
  Yazarlar
  Televizyon
  Sağlık
  Bugünkü Yeni Şafak
 
  657'liler Ailesi
  Bilişim
  Çalışanın Sesi
  Diziler
  Düşünce Gündemi
  Hayat
  Kültür-Sanat
  Nar-ı Beyza
  Okur Sözcüsü
  Röportaj
  Sinema
  Yemek
  Zamanda Yolculuk
 
  Bize Yazın
  Abone Formu
  Temsilcilikler
  Reklam
  Künye
 
  Arşiv

  Yeni Şafak'ta Ara
 

Kulis
Taha KIVANÇ


BM genel sekreteri kim olur?

Buldum, buldum, buldum... Beynim başkalarından farklı çalışıyor. Bundan dolayı kendime kızmam mı, yoksa böyle bir farklılığa sahip olduğum için şükran hissiyle dolmam mı gerekir, bilemiyorum... Belki de farklı, ama yanlış çalışıyordur, kimbilir?

Konu şu: Kofi Annan’ın görev süresi gelecek yıl doluyor; Birleşmiş Milletlerin (BM) bir sonraki genel sekreteri kim olacak? ABD’de hep önemli görevlerde bulunmuş, dünyaca tanınan ve BM’yi de avucunun içi gibi bilen bir Amerikalı’yla bu konuyu bir yemek boyunca konuştuk; dört meslektaşla birlikte... Bir meslektaş, o konuşmadan, “BM’nin gelecek genel sekreteri Kemal Derviş olabilir” sonucunu çıkardı.

Ben ise aynı söyleşiden iki farklı sonuç çıkardım. İlki, BM’nin bir sonraki genel sekreterinin, büyük ihtimalle, görevini 15 gün sonra halefine devredecek Polonya Cumhurbaşkanı Alexander Kwasniewski olacağını... İkincisi de, literatüre ‘CIA işkencehanesi’ olarak geçen çok nâhoş olaya Polonya’nın nasıl âlet edildiği...

‘CIA uçağı’ ve CIA’nin Avrupa’daki tutukevleri konusunu araştıran ABD merkezli bir insan hakları kuruluşu, önceki gün, ilk bulguları açıkladı. Reuters ajansının verdiği habere göre, araştırmacı Marc Garlasco, bir Polonya gazetesine, “Esas sorumlu sizin ülkeniz” demiş... Evet, işin içinde Romanya da var ama, orası daha çok bir geçiş noktası... “Polonya ise, CIA’nin Avrupa’daki ana sorgulama üssü” demiş Garlasco...

Böyle bir çirkinliğe bir ülke kendisini neden teslim eder? İşte, katıldığım yemeğin Amerikalı konuğuyla söyleşirken, insanın havsalasının almadığı bu sorunun cevabını buldum...

Konuğumuz önemli bir Amerikalı’ydı. Geçmişte diplomat olarak da ülkesine hizmet verdi. Kıbrıs ve Bosna barışı konularında çalıştı. Son seçimde Bush değil de rakibi başkan olmayı başarsaydı, dışişleri bakanlığı koltuğuna onun oturacağına garanti gözüyle bakılıyordu. Amerikan siyasetinde ve diplomatik çevrelerinde etkisi olan bir isim. En iyi bildiği yerlerden biri de BM...

Konuyu masaya “Kemal Derviş BM genel sekreteri olabilir” diye taşıyan kendisiydi. “Olmak ister mi?” diye sorana, gülerek, “BM’nin üç numaralı koltuğundan en tepesine gelmeyi kim istemez?” mukabelesinde bulundu. Masadakilerden birinin verdiği, “Biliyor musunuz, Derviş’in annesi Alman” bilgisine, “O zaman daha da iyi” dedi konuk... “Baba tarafından da Arnavut sayılır” denilince şaşırdı, ama “Ne güzel” demeyi ihmal etmedi. “BM Güvenlik Konseyinin veto gücüne sahip üyesi Fransa genel sekreterin Fransızca bilmesini ister, keşke...” temennisine, hemen “Ana dili gibi bilir, orta öğretimini Fransa’da almıştı...” cevabı verildi...

Konuğumuz, eminim, oylar üzerinde hâkimiyeti olsa, Çırağan Sarayı’nın bize tahsis edilmiş bölümünde, “Bir dahaki genel sekreteri şimdiden açıklıyorum: Kemal Derviş” diye ilân ederdi. O ise, “O zaman Kemal Derviş çok şanslı” demeyi yeğledi...

Yemekte bulunanlardan bir meslektaş konuğumuzun yürüttüğü aklı şöyle özetlemiş yazısında: “Türkiye, Avrupa ülkeleri grubunda... Avrupa’da başka bir İslâm ülkesi yok. ABD de Derviş’in adaylığını destekleyebilir. Ancak... Asya grubundan da bir İslâm adayı çıkabilir. Çin eğer Asyalı bir Müslüman aday için ısrarlı olmazsa, Derviş’in Genel Sekreter seçilme olasılığı büyür. / Avrupalı aday ise, Fransa’nın tavrı ile yakından ilgili. / Fransa, Genel Sekreter’in iyi Fransızca bilmesini şart koşuyor. / Derviş’in Almanca ve İngilizcenin yanı sıra Fransızcayı da çok iyi konuşması, eğitiminin bir bölümünü Fransa’da yapmış olması da artı etken.”

Eh, manzara bu kadar açıkken, ben durduk yerde neden “Polonya’nın görevini bırakmaya hazırlanan cumhurbaşkanı Alexander Kwasniewski daha şanslı” diyorum?

Bir defa ‘durduk yerde’ demiyorum. Çünkü, konuğumuz, iki veya üç kez, “Bush’a kalsa, Kwasniewski’yi seçer” tespitini sofrada bizimle paylaştı. O gerekçesini vermedi, ama son günlerin hayret uyandıran gelişmelerini yakından izlediğim için, ben, Bush desteğinin kaynağını anladım. Bu yüzden, ben de onun gibi düşünüyorum: Sonunda BM işi gelip ABD’nin kapısına dayanıyor; genel sekreter seçimi zamanı erişince, eğer Bush bugünkü gücünü koruyor olursa, ağırlığını Polonyalı adaydan yana koyacaktır...

Söyleşi, Kemal Derviş’in bütün özelliklerinin bilmesi gerekenler tarafından lâyıkıyla bilinmediğini öğretti bana. Derviş’in BM Kalkınma Programı (UNDP) direktörü olmakla girdiği uluslararası diplomaside daha yukarı basamaklara tırmanabileceğini de öğrenmiş oldum. Bunlar çok önemli. Bir şeyi daha: ABD’de bugün iktidarı elinde tutanların ‘ahde vefa’ duygusuna sahip olsalar bile, vefa gösterecekleri kişileri yanlış işlere bulaştırmaktan çekinmeyen bir tabiatları bulunduğu...

Eminim siz de benim gibi BM genel sekreterliği seçimini merakla bekleyeceksiniz...

Geri dön   Yazdır   Yukarı


ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Spor | Yazarlar
Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak
Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi