T Ü R K İ Y E ' N İ N    B İ R İ K İ M İ
Y A Z A R L A R 12 ARALIK 2005 PAZARTESİ
  Ana Sayfa
  Gündem
  Politika
  Ekonomi
  Dünya
  Aktüel
  Spor
  Yazarlar
  Televizyon
  Sağlık
  Bugünkü Yeni Şafak
 
  657'liler Ailesi
  Bilişim
  Çalışanın Sesi
  Diziler
  Düşünce Gündemi
  Hayat
  Kültür-Sanat
  Nar-ı Beyza
  Okur Sözcüsü
  Röportaj
  Sinema
  Yemek
  Zamanda Yolculuk
 
  Bize Yazın
  Abone Formu
  Temsilcilikler
  Reklam
  Künye
 
  Arşiv
Yasin AKTAY

Mesnevi’yi Anlama Kılavuzu

Her yılın Aralık ayının ikinci haftasından itibaren, Konya’da, Mevlana’nın Şeb’i Arus olarak adlandırılan vuslat (vefat) gecesi finale eren anma toplantıları yapılır. Son yıllarda yeni inşa edilen Kültür Merkezi sayesinde spor salonlarından kurtularak daha fazla sayıda ziyaretçinin izlemesine olanak verdiği halde, bu törenlere gittikçe artan ilgi dolayısıyla, anma günleri 7 günden 11 güne çıkarıldı. Mevlana’ya olan bu ilgi, başlıbaşına incelemeye değer bir konu.

İnsanların Mevlana’da ne aradıkları, ne buldukları, gerek Türkiye’den gerek dünyadan Türkiye’ye gelip ziyaret edenlerin genel eğilimine bakılabildiğinde bir çok mülahaza götürür bir konu. “İnanç turizmi” başlıbaşına inancın küresel düzeyde pazarlanması ve bütün farklı inançların cazibe noktaları haline getirilmesini gerektiriyor. Tüketim kültürünün inanç alanını da kapsamasını gerektirir bu durum. Mevlana ilgisinin büyük bir kısmının bununla ilgili olduğu belli.

Mevlana Anadolu’da ortaya çıkmış ve mesajı küresel ölçeklerde yankı bulabilen belki de tek kişi. Yurt dışında Rumi olarak bilinen Mevlana’nın ve onunla özdeşleşmiş semazen figürünün, Türkiye’nin her türlü tanıtım çalışmasının vazgeçemediği bir sembol olması bu yüzden.

Mevlana’nın etkisini büyük ölçüde Mesnevi’sine borçlu olduğunu biliyoruz. Mesnevi’nin yorumları ise her zaman büyük tartışmaların kaynağı olmuştur. Eser her türlü yorumun yapılabilmesine imkan tanıyan canlı, dinamik bir özelliğe sahip. Bunun en önemli sebeplerinden biri Mevlana tarafından kendi dünyasına kapanılarak yazılmış olmamasıdır. Hatta kitap olarak telif edilmiş bile değil. Kitap günübirlik yaşanan olaylar üzerine söylenmiş sözlerin Hüsameddin Çelebi tarafından, Mevlana’nın tasdikiyle, kaleme alınmasından oluşuyor. Bu yüzden tamamlanması uzun yıllar almış. Mevlana’nın hayatının önemli bütün anlarının tanıklığını, dolayısıyla döneminin en önemli tarihi belgelerinden birini oluşturuyor.

Mevlana’nın yaşadığı hayatı bütün çatışmalarıyla, uzlaşmalarıyla yansıtırken, yaşadıklarına derin bilgeliğiyle verdiği bir karşılığı da ifade ediyor Mesnevi.. Bu yanı, içinde geçen ve günümüzde bir çok spekülasyona yol açan bazı bölümlerin anlaşılmasında dikkate alınmalıdır. Mevlana bugün sahip olduğu imajın belki tam aksine, yaşadığı dönemde herkesle hep iyi geçinen, tamamen barışçıl bir tip değildir. Ona düşmanlık edenler olduğu kadar kendisinin de düşmanlık ettikleri var. Mesnevi bu düşmanlara karşı sergilenen mücadelenin hikayelerini ve felsefesini de içerir. Düşmanlık ettiklerini hicvetme yollarından biri de onları erotik hikayelerle temsil etmesidir. Kıssanın özel bir nedene sahip olması genel için bir hisse çıkarımına engel oluşturmamış. Ama bu hikayeler çoğu kez ya çok sırlı anlamlar atfedilerek gizem perdesini kalınlaştıracak şekilde yorumlanmış veya müellifine saldırmanın ve onu harcamanın bir yolu olarak görülmüştür.

Oysa Mesnevi’nin tam da bu gerilimli ve diyalojik niteliği, onun klasikleşmesinde önemli bir paya sahip (Tabii ki bu diyalogların bir tarafı olarak Mevlana’nın belirleyici rolünü asla azımsamamak gerekiyor. Yoksa her türlü diyalojik çalışmadan klasik bir eser çıkmıyor). Bu yanıyla Mesnevi Platon’un meşhur Diyaloglar’ıyla karşılaştırılabilir. Platon’un da zamana karşı bu kadar direnebilmesinin en önemli nedeni eserini diyaloglar şeklinde ifade etmiş olmasıdır.

Monologtan farklı olarak diyalogda insanlar her zaman kendilerine hitap edecek daha fazla şey bulur. Çünkü bu tür eserler monolitik bir yazıda dile getirilebilecekten çok daha canlı bir şekilde insani bir kesit sunarlar. Kaynağı bizzat hayatın kendisidir çünkü. Onun yorumları da doğal olarak birbiriyle çatışan bir çok farklılığa imkan verir.

Şu halde Mesnevi’yi herkesin anlayabilmesi için bir kılavuz oluşturmak mümkün müdür? Tabii ki mümkündür, tarihte herkes bu tür kılavuzlar yazmaya teşebbüs etmiş zaten. Ama bütün okuma kılavuzları, daha çok kendi geçtikleri yolları tasvir ederler ve isteseler de herkesin kendine göre bir şeyler anlamasının önünü ilelebet kapatamazlar.

Geri dön   Mesaj gönder   Yazdır   Yukarı


ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Aktüel | Spor | Yazarlar
Televizyon | Sağlık | Bilişim | Dizi | Künye | Arşiv | Bize Yazın
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak
Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi