T Ü R K İ Y E ' N İ N    B İ R İ K İ M İ
Y A Z A R L A R 20 ARALIK 2005 SALI
  Ana Sayfa
  Gündem
  Politika
  Ekonomi
  Dünya
  Aktüel
  Spor
  Yazarlar
  Televizyon
  Sağlık
  Bugünkü Yeni Şafak
 
  657'liler Ailesi
  Bilişim
  Çalışanın Sesi
  Diziler
  Düşünce Gündemi
  İzdüşüm
  Kültür-Sanat
  Nar-ı Beyza
  Okur Sözcüsü
  Röportaj
  Sinema
  Yemek
  Zamanda Yolculuk
 
  Bize Yazın
  Abone Formu
  Temsilcilikler
  Reklam
  Künye
 
  Arşiv

  Yeni Şafak'ta Ara
 

Vecdi AKYÜZ

Zekât yükümlülüğü ve nisap

Hocam Merhaba. Ben Din Kültürü ve Ahlâk Bilgisi öğretmeniyim. Zekât konusuna geldim ve anlatırken takıldım. Niye? Çünkü zengin kim? Günümüzdeki nisap ile Resulullah'ın belirttiği nisap değerleri hiç denk görünmüyor. Bu nisap olarak öğrendiğimiz veriler nas mı, yoksa içtihat mı? Değişmez bir ölçü müdür? Yoksa Peygamberin zamanındaki zenginlik ölçüsü müdür? Allah'ın istediği zenginlerin zekât vermesi ve nisap ile peygamber zenginliğe bir ölçü mü getirmiştir? Yoksa Allah kimin zengin olduğunu mu belirlemiştir bu nisap ile? Son dediğim gibi ise, çelişkiler büyüyor o zaman: Nisap: 40 koyun, 30 sığır, 5 deve veya 86-96 gr altın, 500 küsur gr gümüş? Zamanında bunlar birbirine denkmiş. Eğer bunlar değişmez ölçüler ise ki maalesef böyle anlatılıyor. Ben derslerde bunları verdiğimde bunları YTL ye dönüştürmeden anlatıyorum. Bunu yaptığınızda adeta Allah âdil olmayan bir Tanrı konumuna düşüyor. Koyun hesabına göre 40x300= 12000 YTL si olan zekâtla yükümlü iken, 11700 YTL si olduğunda yükümlülükten kurtuluyor ve altın hesabına göre ise 2000 YTLsi olanın zekât vermesi gerekiyor. Bu durum nedir şimdi? Ben derste şöyle dedim: Kendini zengin sayan, zengin sayılan zekât vermelidir dedim ve bu miktarları parasal değerlere dönüştürmeden söyleyip geçtim. Günümüzde bu iş vicdanlara bırakıldığı için din adamları bile bu konuya kafa yormuyor. Altları kuru olan hocalarımız bol olduğu için, halkı dinleri ile vicdanları arasında bırakıyor ve psikolojileri de bozuluyor. Az bir parası olan da vermeli düşüncesinden dolayı. Ve bu 12000=2000 dengesizliğin bir izahı yapılmalı, konu tekrar düşünülmeli. Bu konuda en çok merak ettiğim ise nisap nas mıdır, yoksa içtihat mıdır? Peygamberin de görüşleri içtihat olabileceği ve günün insanları için zenginliği belirleyen bir ölçü olarak düşünülmüş gelecekteki varisleri âlimlerin bu bilgiyi güncelleyeceğini varsayarak bunu ifade etmiş olabilir. Ama maalesef dinî bilginin güncellemesini yapacak âlimlerimiz bulunmuyor ya da bizler bunlardan haberdar değiliz. Hocam bu konuyla ilgili yazarsanız haber vermenizi dilerim. Çalışmalarınızda başarılar... Selâmunaleyküm... (İsmail Lüleci; başka okuyucularımızın da aynı nitelikte soruları var.)

Konunun tartışılan bütün boyutlarını içerdiğinden kısaltmadan verdiğimiz sorunuz biraz uzunca olduğu için, köşemizin sınırları çerçevesinde ayrıntılı bir cevap vermeye çalışacağım. Bugünkü yazıda, nisap kavramını ve dayanağını ele alacağım.

Nisap, "zekatın farz olması için tespit edilen en az miktar" demektir. Nisabı, "asgarî geçim indirimi" veya özellikle "zekâtın istisna sınırı" olarak da ifade etmek mümkündür. Nisap, kişiyi zengin kılar ve ona bazı mükelleflikler yükler. Nisaptan az malı olanlar, zengin sayılmaz ve onların bu malları nisabı bulana kadar aslî ihtiyaç olmakta devam eder.

Nisabın miktarıyla ilgili olarak Kur'an-ı Kerim'de herhangi bir emir yoktur. Bu miktar, sadece A'raf: 7/199, Furkan: 25/67 ve Bakara: 2/219 ayetlerinde "el-Afv", yani "mükellefin ihtiyaç fazlası" gibi çok genel bir ifadeyle açıklanmıştır. Konuya açıklık kazandıran, hadisler ve Hz. Peygamber'in (s.a.) uygulaması ile bunlar ışığında ileriye sürülen fıkıhçıların görüşleridir.

Hz.Peygamber'in (s.a.) uygulaması, kendi döneminin ortalama zenginlik ölçüsünü veren içtihadına dayalıdır. Bağlayıcı değil, yol gösterici niteliktedir. Dolayısıyla, değişmez bir ölçü değildir. Değişmez ölçü, zekâtla yükümlü olmak için bir ailenin yıllık temel ihtiyaçlarını karşılayan varlık ve gelirden artan kısmın belirli bir miktarı bulmasıdır. Bu durumda, ancak ailesinin geçimini sağlayabilenler, zekât yükümlüsü olmazlar. Zekât yükümlüsü olmak için, bunun ötesinde varlık ve gelir olması gerekir ki böylece kişi zengin sayılabilsin. Ancak, ileriki devirlerde Hz.Peygamber'in (s.a.) belirlediği bu nisaplar, yanlış bir değerlendirmeyle, değişmez şer'î ölçüler (mukadderât-ı şer'iyye) olarak kabul edilmiştir.

Nisap, yıllık temel ihtiyaçlar (havâic-i asliyye) karşılandıktan sonraki varlık ve gelir için aranır. Zekât yükümlüsü olmak için gerekli olan tam mülkiyet, temel ihtiyaç fazlalığı, yıllanma (havelân-ı havl) ve artıcılık (nemâ) gibi diğer şartlar da ayrıca geçerliliğini korurlar.

Yarınki yazıda, günümüzde nisap ölçüsü için öne sürülen görüşleri kısaca verip nasıl bir yol izlenebileceğini ele almaya çalışacağım.

Geri dön   Yazdır   Yukarı


ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Aktüel | Spor | Yazarlar
Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak
Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi