T Ü R K İ Y E ' N İ N    B İ R İ K İ M İ
A K T Ü E L 27 ARALIK 2005 SALI
  Ana Sayfa
  Gündem
  Politika
  Ekonomi
  Dünya
  Aktüel
  Spor
  Yazarlar
  Televizyon
  Sağlık
  Bugünkü Yeni Şafak
 
  657'liler Ailesi
  Bilişim
  Çalışanın Sesi
  Diziler
  Düşünce Gündemi
  İzdüşüm
  Kültür-Sanat
  Nar-ı Beyza
  Okur Sözcüsü
  Röportaj
  Sinema
  Yemek
  Zamanda Yolculuk
 
  Bize Yazın
  Abone Formu
  Temsilcilikler
  Reklam
  Künye
 
  Arşiv

  Yeni Şafak'ta Ara
 

Sarık poşete girmez

Sarık, İslam'ın önemli simgelerinden biri. Ancak yapımı ve kullanımı uzmanlık isteyen bir iş. Üzerine poşet sarmak ya da makinede hazırlamak, sarığın mantığına aykırı.

Sarık sarmak eskiden beri Müslümanlar arasında yaygın bir gelenek olmasına rağmen, ustalık ve el becerisi gerektirdiğinden, herkes sarık saramıyor. Günümüzde sarık ustalarının sayısı azalırken makine sarıkları çoğalıyor. Ancak el sarığı makina sarığından çok daha değerli. Sarığın kalitesi, üzerine sarılan beyaz tülbentin inceliğiyle ölçülüyor. Tülbent ne kadar inceyse sarık o kadar kaliteli oluyor.

Emekli imam Musa Yıldız, toplumda sarık sarmayı bilen az sayıda kişiden biri. Sarık sarma ustası Yıldız, iyi bir sarığın diz üzeride sarıldığını söylüyor. Sarma işleminin diz üzerine dolanan havlu ve bu havlu üzerine bir fesin oturtulmasıyla başladığını anlatan Yıldız, tülbentin sarığın üzerine sarma işlemine, sarıktaki püskülün hizasından başlandığını ve aynı yerde bitirildiğini, sarığın üzerine sarılan tülbentin boyunun 5 ile 7 metre arasında değiştiğini söylüyor. Yıldız, "Tülbentin boyu uzadıkça, sarığın değeri de artar" diyor.

POŞETLEMEK YASAK

Eskiden, sarığın üzerinin, şeffaf naylonla kapatılıyordu. Sarığın kirlenmemesi ve daha uzun ömürlü olması için yapılan poşet uygulaması, sarığın şık görünümünü bozduğu için konunun uzmanlarından tepki gördü. Bunun üzerine Diyanet İşleri Başkanlığı, sarığın poşete sokulmasını yasakladı.

Emekli imam Musa Yıldız, sarığın üzerinin poşetle kaplanmasının, sarık mantığına ters düştüğünü belirterek, "Hiç hoş durmuyor. Tasvip etmiyorum" dedi. İstanbul Müftülüğü, sarığın üzerine naylon poşet uygulaması ile ilgili şu açıklamayı yaptı. "Sarığın üzerine geçirilen ince naylon görüntüyü çirkinleştiriyordu. Bazen de aydınlık havada parlayarak cemaatin gözünü alıyor, dikkatleri dağıtabiliyordu. Bundan dolayı takılmamasının daha uygun olacağı kanısı hasıl oldu ve uygulamadan vazgeçildi"

SARIK BEZİ 7 METRE

Gününüzde imam ve müezzinler hafif ve pratik olması nedeniyle, genellikle makine sarığını tercih ediyor. El sarığı bozulduğunda, tekrar sarılarak eski haline getirilebiliyor. Makina sarığı ise bozulunca bir daha kullanılamıyor. Bir rivayete göre eskiden deve kervanlarıyla yolculuk yapanlar, başlarına sarık sararlardı. Sarık insanı çölün kumundan, sıcak ve soğuktan korurdu. O dönemde sarığın üzerinde sarılı bezin kefen bezi boyunda, yani yedi metre olmasına dikkat ediliyordu. İhtiyaç duyulduğunda sarığın üzerindeki bez kefen bezi olarak da kullanılabiliyordu.

Osmanlı'da ise sadece Müslümanlar başlarına sarık sarabiliyordu. Gayrımüslimlerin sarık sarması yasaktı.

  • OKTAY MEHMET

    Geri dön   Yazdır   Yukarı


  • ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

    Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Aktüel | Spor | Yazarlar
    Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın
    Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak
    Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi