AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ
Bugünkü Yeni Şafak
Y A Z A R L A R
Lord Wimsey böyle çözerdi

Ramazanın gevşeten etkisiyle olmalı, yoksa olan-bitenin farkına çok daha önce varırdım. 'Sakal-ı Şerif' olayı çıktı, uyanmadım. Ardından Kanal-7'ye saldırı da uyandırmadı. En son 'kuş gribi' olayı sarsmalıydı, yine nâfile. Neyse ki, Deniz Baykal imdadıma yetişti de gözümün önünde cereyan eden olaylara başka bir gözlükle bakmayı becerebildim...

İngilizlerin ünlü cinayet romanları yazarı Dorothy L. Sayers da yardım etti... Daha doğrusu, 1930'lar İngiliz kırsalında geçen romanlarından BBC'nin dizileştirdiği 'Have His Carcase' adlı eseri... Orada, bir sahilde boğazı usturayla kesili bir ceset bulur eserin kahramanı Harriet Vane; amatör dedektif dostu Lord Peter Wimsey'le uğraşarak intihar sanılan olayın cinayet olduğunu ispata çalışırlar. Şüphelinin olay saatiyle ilgili tanığı vardır. Sonuca, maktulün kanı pıhtılaşmayan bir 'hemofili' hastası olduğu keşfiyle ulaşırlar: Olay saati değişince kâtil de tanıksız kalır çünkü...

Gözümün önündeki perdeyi açan, Deniz Baykal'ın 'kuş gribi' açıklaması oldu. Gazetelerin çoğunun itibar etmediği şu açıklama: "CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, kuş gribinin geçen yıl da yaşandığını, ama kimsenin fark etmediğini savundu. Kızıksa'da incelemelerde bulunan CHP heyetiyle görüştüğünü belirten Baykal, 'Geçen yıl aynı bölgede sessizce bir kuş gribi tehlikesini aynen yaşamışız. Kimse farkında değil. Arkadaşlarımız çiftlik sahibiyle görüştü. Geçen sene de binin üzerinde tavuğu telef olmuş, ama kimse incelememiş, ilgilenmemiş' dedi."

Geçen yıl aynı bölgede çok daha fazla sayıda tavuk 'kuş gribi' yüzünden telef olmuş, kimse ilgilenmemiş; bu yıl ise kopan gürültü yüzünden soruna Avrupa Birliği müdahale etmek zorunda kaldı. Tavukçuluğumuz batma noktasına geldi, ekonomi etkilendi, ilâç yetiştirilemez oldu...

İşte bu garip. Konunun bu yıl sessizce geçiştirilmemesinin sebebi ne ola ki?

Bu soruyu sorunca hemen eşzamanlı öteki olayı da farklı bir gözle görebileceğimi anladım: Kanal-7'ye yönelik saldırı... 1990 yılı başlarında, birileri Almanya'ya gidip kurulacak bir tv için işçilerden para toplamış... '32. Gün' programı yapımcıları para toplama eylemini sergileyen bir video kaset bulmuş; bununla ilgili programı, herhalde daha fazla kişi tarafından izlensin diye, her zamanki gibi CNN-Türk'te değil, Kanal-D'de yayınladılar. Ertesi gün de, yine Doğan Medya Grubu'nun Radikal gazetesi, toplanan paraya adres kazandırarak, bütün Türkiye'ye "Kanal-7 böyle kurulmuş" diye duyurdu.

"Durduk yerde, Kanal-7'ye bu saldırı neden?" diye sormaz mısınız? Ben sorarım. Önce, "Herhalde her akşam Haber Saati'nde yorumlara başladım diye" bencil düşüncesi geçti aklımdan. Sonra, "Kanal-7 bir ara ihmal eder olduğu gerçek kulvarına geri döndüğü için mi?" kuşkusu. Bazıları, "Star'ı aldı ya Aydın Doğan, tekel oluştuğu iddiasıyla ihalenin iptal edilme ihtimaline karşı tedbir alıyor" dedi...

'Kuş gribi' olayına farklı gözle bakmayı becerince, Kanal-7'ye saldırı da gözüme değişik görünmeye başladı. "Nasıl?" sorusunun cevabını ise son günlerin en popüler 'skandalı' olan 'Sakal-ı Şerif' üzerinden vermek daha kolaylaşıverdi. Birbiriyle bir biçimde irtibatlı bu üç olay iyi anlaşılırsa, bundan sonra meydana gelecek yeni gelişmelerin neler olabileceği de öngörülebilir. Çünkü, bu üç olayın medyada ele alınış biçimi, bir 'gerilla savaşı'nın ufaklı-büyüklü saldırılarının öncüsü gibime geliyor.

Her savaşın bir amacı vardır; başlatılan şimdiki savaşın amacı da "Ak Parti iktidarını 2007'ye ulaştırmayacak biçimde 2006'yı cehenneme çevirmek" olarak özetlenebilir...

Türk medyası için her türlü sıfat kullanılabilir de, 'dindar' veya 'dini duyarlılığı olan' sıfatlarının hiç yakışmadığı medya herhalde bizimkidir. Tuhaf örnekleri sıralamaya değmez. Oysa, 'Sakal-ı Şerif' olayında, dindarlara dindarlık dersi veren farklı bir medya tablosuyla karşılaştık. "Densizlik" diye başlıklar attı gazeteler; televizyonlar Ak Parti kadrosunun 'dine karşı duyarsız' olduğunu vurgulama derdine düştü. 'Şeriat ülkesi' olsak, toplumda ancak bu kadar merkezî bir rolü olabilirdi dinin ve dinî duyarlılığın...

Bizim medya mı hidayete erdi, yoksa medyanın yapısı değişmişti de biz mi şimdiye kadar fark edememiştik? Hidayet de söz konusu değil, medyada yapısal bir değişme de... 'Sakal-ı Şerif' konusunda yapılan yayınlar, üslubu hayli farklı olsa da, medyada hiçbir özelliğin değişmediğinin kanıtı zaten... Yine en iyi bildiği şeyi yapmaya başladı bizim medya: Sivil iktidarın elini zayıflatıyor... Bu tür gerilla saldırıları önümüzdeki günlerde artarsa beni hatırlarsınız...

Bu konu ne zaman açılsa, birileri "Ama Ak Parti 3 Ekim'i sağladı" diyorlar. Bazıları da, "Medya dediğin, Ak Parti sayesinde servetleri üç yılda beşe katlanan patronların" itirazını yükseltiyorlar... İtirazlara cevap vermem gerekiyor tabii; ama yarını bekleyeceksiniz...


17 Ekim 2005
Pazartesi
 
TAHA KIVANÇ


Künye
Temsilcilikler
Abone Formu
Mesaj Formu
Online İlan

ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi
Dünya | Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon
Ramazan | Arşiv | Bilişim | Dizi
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED