Tabip olmadığımdan sadece sağlık ekonomisi konularında yazmaya başladığımdan beri okuyucularımın e-posta mesajları beni bazı tedavi konularının içine çekti. Ve yazınca da devamı geliyor. Çünkü yazılar, bilgi borçlanması oluşturabiliyor. İşte şimdi bunun için yazıyorum. Bir okuyucum, İzmir'den şöyle yazdı: "Ben, D. Özlem Hurkal. İnternette Yaşar Gören'in 'Kanser Cinayetleri' kitabı üzerine yazınızı okudum. Bundan 1 ay önce anneme akciğer kanseri teşhisi kondu. Yapılan tüm tetkiklerin ardından kanserin henüz metastaz yapmadığı, sadece akciğerde 1.5 cm'lik tümör ve bazı yara oluşumları saptandığı ve bu hafta kemoterapiye başlamamız gerektiği söylendi. Fakat henüz başlamadık. Yaşar Bey'in kitabına rastlayınca kafamız karıştı. Biz, simdi Yaşar Gören'e ve Op. Dr. İlhami Guneral'a ulaşmaya çalışıyoruz. E-mail adreslerini veya kendilerine nasıl ulaşabileceğimizi biliyorsanız, bana cevap yazarsanız çok seviniriz. Teşekkürler ve iyi çalışmalar." Bu okuyucuma adresleri eklemeden gelen e-postalardaki mesajları toplu olarak iletmek suretiyle cevap verdim.

Okuyucularım biliyor ki, bu konuda epeyce yazdım ve sağlık ekonomisi cihetinden kemoterapi ve radyoterapi konularındaki araştırmalarım sonuçlanana kadar bir daha yazmamayı kararlaştırmıştım. Ama bu e-posta mesajı, acilen borçlandığımı ortaya koydu. Nitekim bu hususu okuyucularımdan Aziz KARAOĞLU, bilimsel adap açısından biraz farklı bir üslupla hatırlatmıştı. Reklam amaçlı ve bilimdışı bir kitabı övdüğüm ve özendirdiğimden ve bu davranışımı ürkütücü bulduğundan söz etmişti. "Hiç düşündünüz mü, bu yazınızla, Yeni Şafak'a güvenen bazı (...) kişilerin iyileşebilecek iken "Kanıtlanmış Kanser Tedavisi"ni bırakıp, kanıtlanmamış yöntemlere yönelmesine özendirici olup-olmadığınızı ve bunun vebalini? Belki de kendisine veya yakınına kemoterapi almak için hastaneye giderken Yeni Şafak gazetesi alıp, kemoterapi serumları takıldıktan sonra sizin yazınızı okuduğunda o kişinin aklına gelebilecek şeyleri hiç düşündünüz mü? Kemoterapiye inancı zedelenmiş insanların / ailelerin kemoterapinin bulantı-kusma gibi yan etkilerine dayanmasının ne kadar zor olabileceğini? Kanser hastası veya kanser hastası yakınlarının zaten alt üst olmuş ruh yapılarının bu tür yazılarla nasıl daha da moralsiz hale geleceklerini tahmin ettiniz mi hiç? Onkoloji bir bilimdir. Kemoterapi de bir bilimdir. (...)" Bu uyarı üzerine "Kanıtlanmış Tedaviler" başlıklı yazımı yazmıştım. Sonra da Yaşar Gören'in görüşlerini ele alan "Yazarın Görüşleri" başlıklı yazımı yayınlamıştım.

Şimdi konuya biraz girelim. Kanserler, genellikle ilk ortaya çıktığı dokunun ismine göre anılıyor. Akciğer Kanseri de Akciğer dokusunda meydana gelen değişimlerden kaynaklanıyor. Bilindiği üzere, nefes almamızı sağlayan akciğerlerimizin bir diğer önemli görevi de kanın temizlenmesini sağlamak. İki tip akciğer kanseri var: Küçük Hücreli Akciğer Kanseri ve Küçük Hücreli Olmayan Akciğer Kanserleri. Akciğer Kanseri, son yıllarda en hızlı artış gösteren kanser tipleri arasında. Şehir hayatı, hava kirliliği ve sigara kullanımı bilinen en yaygın nedenleri arasında. Tıbbi literatüre göre, tedavi kararının verilmesinde en önemli tanı, patolojik incelemedir. Buna göre, hastalık, küçük hücreli ve küçük hücreli olmayan şeklinde 2 gruba ayrılıyor. Küçük hücreli tip hastalıkta tanı konulduğunda vücuda yayılma ihtimali yüksektir. Bu nedenle ana tedavi kemoterapidir. Buna radyoterapi de ekleniyor. Bu durumda, cerrahi tedavinin yeri yok. Küçük hücreli dışı Akciğer Kanserinde ise tedavi, hastalığın yayılım derecesine (evresine) göre yapılıyor. Erken hastalıkta en etkin tedavi cerrahi girişimdir. Bölgesel yayılımda kullanılan en önemli tedavi radyoterapidir. Yaygın hastalıkta kemoterapi kullanılmaktadır.

Kanımca, okuyucumuz, annesini zaman geçirmeden mevcut tıbbi tedavi bilgi ve gerçeklerini ihmal etmeden alternatif tıp bilgilerini de yine bir uzman doktor danışmanlığında uygulayarak tedavi ettirmelidir. Kendine gönderdiğim e-postaları da dikkatle okumalıdır.

TAHSİN SINAV

Künye

Temsilcilikler

Abone Formu

Mesaj Formu

Online İlan