AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ
Bugünkü Yeni Şafak
Y A Z A R L A R
Akıbet-endîş ol!

Atacağın her adımın sonunu iyi düşün. Günümüzde ister şirket ister devlet yönetiminde olsun, etkili yöneticiler proaktiftir ve "sonucu kafasında canlandırarak" işe girişirler.

Edirneli Levnî'yi bilenler bilir. 17. yüzyıl başlarının ünlü minyatür sanatçısı. Aynı zamanda halk şairi. Ekonomik hayatın inceliklerine vakıf hassas bir ozan. Muhtemelen bir ustalık yahut kalfalık kuşağı takınma merasiminde, Edirne esnafına okuduğu uzun nasihatnâmenin bir dörtlüğünde şöyle diyor:

* * *

Akıbet-endîş ol gönül dibelik
Yetişmez mi sana nümûnelik
Kaçan lori kuşu bulsa bir kemik
Evvel ölçer sonra yutar demişler

* * *

Akıbet-endîş ol; yani atacağın her adımın sonunu iyi düşün. Bir mü'min için nihaî anlamda akıbet, ahîret günü olduğundan, bir bakıma dünyada attığı her adımın Büyük Saat'e ayarlı olması gerekir. Daha dar anlamda ise, akıbet-endîşlik hesaplı davranış demektir. (Hesapçı değil, hesaplı!) Günümüzde her kitabı birkaç milyon adet satan Stephen Covey, "Etkili İnsanların 7 Alışkanlığı" başlığıyla Türkçe'ye de çevrilen eserinde, ister şirket ister devlet yönetiminde olsun, etkili yöneticinin proaktif olduğunu, "sonucu kafasında canlandırarak" işe giriştiğini söyler.

* * *

Lori kuşu bile bulsa bir kemik
Evvel ölçer sonra yutar demişler

* * *

Önce ölç, sonra yut. Ölçüm, rasyonelliğin ana ilkesidir. Verimli bir iş hayatı, hatta siyaset veya aile hayatı, sağlıklı ölçümlere dayanır. Yakın geçmişte birçok başarılı işadamı, ya devletle ilişkilerindeki hesapsızlık yüzünden; yahut piyasa gelişmelerini yeterince ölçemediklerinden silinip gittiler.

Stephen Covey'e göre proaktif (Etkici) insan, sonucu önceden kafasında canlandırır; ilk yapılması gerekeni ilk yapar, ertelemez; kazandırarak kazanır, hep kendine yontmaz; anlamaya ve anlaşılmaya gayret eder; birlikte çalışıp kuvvet bulmaya eğilimlidir; kılıcını (veya baltasını) biler, kör kılıçla dolaşmaz (hazırlıklıdır, karşısına çıkan fırsatları kaçırmaz).

* * *

Covey'nin ikinci önemli kitabı İlke-Merkezli Liderlik oldu. Orada, etkici liderin şu sekiz vasfa sahip olduğunu dile getiriyordu:

1. Kesintisiz öğrenim. Etkici lider, kesintisiz öğrenen, ders alan, dinleyen, soru sorandır.

2. Hizmet yönlü olmak. Etkici lider, hayatı bir memuriyet olarak değil, misyon olarak görür.

3. Pozitif enerji yaymak. Lider neşeli, lâtif, mutlu, iyimser, kanlı canlı, coşkulu, umutlu olur.

4. İnsanlara inanmak. Lider olumsuz davranışlara aşırı tepki göstermez, kin beslemez, insanları şu bu diye etiketlemez ve dinlemeden yargılamaz.

5. Dengeli hayat sürdürmek. Lider dengeli, ılımlı, akıllı, makul, basit, dolaysız, fiziksel ve toplumsal bakımlardan aktiftir. Partizan, fanatik veya düşkün değildir. Başkalarının başarısını kutlar ve memnunluğunu gösterir. Başarısızlığı ölçüsüz değerlendirmez.

6. Hayatı serüven saymak. Lider hayattan tat alan cesur, temkinli, tamamen esnek bir araştırıcıdır.

7. Birbirini kuvvetlendirmek (sinerji). Lider üretken, "akıllıca çalışan" bir değişim katalistidir.

8. Madden ve mânen yenilenmek. Lider kendini fiziksel, zihinsel, duygusal ve ruhsal bakımlardan yenileme arayışı içinde olur. Spor yapar, okur, yazar, problem çözmeyi sever. Duygusal fakat sabırlıdır. Empatiyle dinler (kendini başkalarının yerine koyar) ve karşılıksız sevgi gösterir. Dua eder, tefekkür eder, oruç tutar ve Kutsal Kitab'ı okur.

* * *

Covey ve birçok çağdaş yönetim düşünüründe rastladığımız sayısız parlak fikrin hiç de yeni olmadığını, belki biraz farklı bir sıralama ile kadîm siyasetnâmelerde sık sık dile getirildiğini biliyoruz. Aradaki temel fark, çağdaş yöneticilerin manevî nitelikleri son sıralara koymalarına karşılık, eski metinlerde bunun tam tersinin yapılıyor olmasıdır. Mesela, 12. yüzyılda Halep şehrinde yazıldığı tahmin edilen Bahr'ül-Fevâ'id adlı siyasetnâmede hükümdarlığın şartının on olduğu belirtilmektedir:

1. Hükümdarlığın ilk kuralı, güne dua (namaz) ile başlamak ve Kur'an okumaktır; zira hadislerde belirtilmektedir ki kim her gün Kur'an'dan ikiyüz ayet okursa, Allah onu kötülüklerden muhafaza buyurur.

2. İkinci kural, her gün az da olsa sadaka vermektir. Sadaka belayı def eder.

3. Hükümdar her sabah uyandığında şöyle azmeder: "Bugün şöylesine adil olacak, iyi işler işleyecek, şu kadar sadaka dağıtacağım, zira bu hayatımın son günüdür. ("Dünya bir gündür; bugün o gündür.") Burada daha fazla kalamayabilirim, o halde işlerimi yarım bırakmamalıyım." Ve kendisi için istemediği hiçbir şeyi, tebaası için de arzu etmez.

4. Bütün engelleri kaldırıp, ahaliyle doğrudan konuşur, ricâcıları dinler; bunu asla aşağılatıcı bulmaz, zira bir mü'minin ihtiyacını gidermek kabul edilmiş yetmiş hacdan ve yediyüz secdeden evlâdır. Bazı hükümdarlar oruç tutup lüzumsuz ölçüde ibadetlere dalar ve kapılarını halka kapatırlar; bunlar cahillerdir, ahiretteki mükâfattan da mahrum kalacaklardır.

5. Beşinci kural halka şiddet değil şefkat göstermektir. Hükümdar elde kılıç dolaşırsa, ahali gün yüzü görmez. Halkına cömert davranıp ihsanda bulunan hükümdar Hz. Peygamber'in şefaatine erer, böyle davranmayansa lânetine müstehak olur.

6. Altıncı kural hükümdarın bütün tebaasını memnun etmeye gayret etmesidir. Peygamber şöyle buyurdu: "Hükümdarlarınızın en iyisi sevdikleriniz, en kötüsüyse düşman saydıklarınızdır."

7. Yedinci kural hükümdarın halktan önce Allah'ın rızasını kazanmasıdır. Allah ondan razı olursa, insanların hasımlığı ona hiçbir zarar veremez; ama Yüce Allah ondan hoşnut değilse, hiçbir insan yardımına koşamaz. Hakikatı söylemeye dili varmayan, insanlık için yüzkarasıdır; hakikatı söylemekten korkan ise şeytandır.

8. Sekizinci kural, kurtuluşa erebilmesi için, hükümdarın adaletli olması ve adalete aykırı söz söylememesi gerektiğidir. Adaletsizlik yapan veya yapılmasını emrederse, mahşer günü Allah'ın divanından sürülecektir. Peygamber şöyle buyurdu: "İki kişi arasında hüküm verip de adaletsiz davranan kimseye Allah da, Resulü de lânet etsin."

9. Dokuzuncu kural hükümdarın âlimlerle sık sık buluşmasıdır. Onlar Allah'ın emir ve nehiyleri hususunda kendisini irşad etmeli ki, ebedî saadete erişebilsin. (Alim, hükümdarın ayağına giderse değer kaybeder; hükümdar âlimin ayağına giderse değer kazanır.)

10. Onuncu kural zalimlerin ve bilhassa kendi askerlerinin halka kötülük yapmalarına fırsat vermemesidir. Kıyamet gününde hükümdar, onların yaptıklarından da sorumlu tutulacaktır. Tevrat'ta şöyle yazılıdır: "Vezirlerinin işlediklerinden hoşnut olan hükümdar, kötülükte onların ortağıdır; komşusunun günahlarına göz yuman, onlara ortak olur."

Adalet, yönetilenlere açık olma, ilim ehliyle düşüp kalkma, öğrenmeye yatkın olma, maneviyat sahibi olma... Bunlar çağdaşların farklı kelimelerle de olsa dile getirdikleri ilkeler. Güneş altında yeni birşey yok.


18 Eylül 2005
Pazar
 
MUSTAFA ÖZEL


Künye
Temsilcilikler
Abone Formu
Mesaj Formu
Online İlan

ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi
Dünya | Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon
Sağlık | Arşiv | Bilişim | Dizi
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED