Ana Sayfa
Gündem
Politika
Ekonomi
Dünya
Aktüel
Spor
Yazarlar
Televizyon
Sağlık
Yurt Haberler
Bugünkü Yeni Şafak
657'liler Ailesi
Ankara'da Şafak
Bilişim
Çalışanın Sesi
Diziler
Düşünce Gündemi
İzdüşüm
Kültür-Sanat
Röportaj
Sinema
Yemek
Zamanda Yolculuk
Bize Yazın
Abone Formu
Temsilcilikler
Reklam
Künye
Arşiv

Yeni Şafak'ta Ara

	Hüseyin HATEMİ

Gerçeği "gerçek yargıları" alanında kullandığımız gibi "ahlâkî doğrular" alanında da kullanıyoruz. Çünkü gerçek yargılarının kaynağı ile, ahlâken doğru olanın kaynağı tektir. Bu da Allah'ın "Hakk" isminde kendisini gösteren bir gerçektir.

Yeryüzü'ndeki hayat yolculuğumuzda "Hakk"dan ayrılmamakla yükümlüyüz. Kınamalara, Lâimin levmine, gülüp alaya alanlara aldırmaksızın! Ko gülen gülsûn/Hakk bizim olsun!/Gaafil ne bilsin?/Hakk'ı sever var! Hakk ile ve sabr ile öğütleşmeliyiz! Gerçeklerin arandığı ve toplumun yararına sunulduğu gerçek üniversitelere sahip olmalıyız!

Bunun için de düşünce hürriyetine ve yeterli maddî imkânlara ihtiyaç vardır. Devlet üniversiteleri 1982 Anayasası'ndan beri -Tanzimat'dan sonra medreselerin konumuna benzer şekilde- tasfiye sürecine sokulmuştur. Düşünce hürriyetinden de, maddî imkânlardan da yararlandıkları söylenemez. Üniversite özerkliğinin anlamı artık "YÖK'ün hükümet karşısında başına buyrukluğu" demektir.

Genel olarak toplumumuzda "gerçeği arama" özleminin yerini "çıkarına göre yönlenme" eğilimi almıştır. Ne var ki köşeyi dönenler ve yolunu bulanlar bile yaradılışlarının özündeki Hakk'a yöneliş ihtiyacını silemedikleri, devreden çıkaramadıkları için, Hakk'ı arama ve O'na yönelme özlemlerini bastıracak "Ersatz"lar ararlar. Hakk'ın kendilerine kendilerinden de yakın olduğundan gaflet ederek Uzakdoğu veya Amerika'dan mürşid seçerler. Herkesin de buna kudreti yetmediği için, birçoğumuz da yerli kabak çekirdekleri çıtlamayı düşünmenin "Ersatz"ı sayarız. Bu çekirdekler, Merhum Cenab Şehabeddin'in teşbihince, müsademe-i efkârdan doğan Hakikat Şimşeği yerine ikame edilmek üzere, balkabaklarının çatışmasından doğan çekirdeklerdir.

Hakk'ı, Hakıykat'i arama özlemini bir yana bırakalım, birbirimizi uyarma yükümünü bile yerine getirecek durumda değiliz. Korkuyoruz ve siniyoruz. Yanlış'ın tedhişçileri de bu havadan yararlanıp "gerçek adına, insan onuru adına, demokrasi adına, bilim ve kazanç özgürlüğü adına", doğru seçimleri kötüleyip yanlışa yönlendiriyorlar. Yanlışın tedhişçilerinin daha da gözü pek ve utanmaz olanları, bâtılın üzerine Hakk kılıfı geçirip "Suret-i Hak"dan görünmeye dahî gerek duymaksızın, başkalarının insan onurunu ve temel haklarını hiçe saymayı sürdürüyorlar.

İslâm Dünyası'nın bir "reform"a ihtiyacı yok. Fakat bir "rönesans"a ihtiyacı var. Başka İslâm ülkelerinde de durum pek iç açıcı değil: Onlar da "düşünme ve arama" özlemini "Kur'an-ı Kerim'i makamla okuma müsabakaları" ile bastırıyorlar.

Düşünce yerine kabak çekirdeğini ikame etmekten vazgeçmedikçe, hiçbir konuda bir "millî mutabakat"a varabilecek değiliz. Dünya Siyaseti'nde satranç taşı olmaktan da kurtulamayız. Kendi irademizi elimize alarak gerçekten "şah" ve "vezir" olmak istediğimizde, kaydî paranın görünmez gücünün santralini elinde tutanlar hafif bir şalter indirmesi ile bizi meydan dışına alabilirler.

Birey olarak her birimiz kendisini "Husrandan kurtulanlar" zümresine katabilir. Fakat toplum olarak içinde bulunduğumuz çok "nâ-müsait" durumdan kurtulabilmemiz için, kendimizi kurtarmakla yetinmemeli, içimizden, her düzenli seçim sonucunda doğru bilinçli ve uzlaşmış bir yöneticiler topluluğu çıkarabilmeliyiz. Bunun için de önce kendimiz doğru düşünme yeteneğini kazanmalıyız. İyi yönetim ikramiyesi ancak doğru bilinçlenme gayreti oranında kazanılabilir. Darbeler hiçbir zaman "iyi hükümet piyangosu" olamazlar. Sadece "üç kağıtçılık" emellerine hizmet ederler. Bu işin piyangosu yoktur. Vatandaşlara duyurulur.

Geri dön

Yazdır

Yukarı