T Ü R K İ Y E ' N İ N    B İ R İ K İ M İ
Y A Z A R L A R 30 HAZİRAN 2006 CUMA
  Ana Sayfa
  Gündem
  Politika
  Ekonomi
  Dünya
  Aktüel
  Spor
  Yazarlar
  Televizyon
  Sağlık
  Yurt Haberler
  Son Dakika
 
 
 
  657'liler Ailesi
  Ankara'da Şafak
  Bilişim
  Çalışanın Sesi
  Diziler
  Düşünce Gündemi
  İzdüşüm
  Kültür-Sanat
  Röportaj
  Sinema
  Yemek
  Zamanda Yolculuk
 
  Bize Yazın
  Abone Formu
  Temsilcilikler
  Reklam
  Künye
 
  Arşiv

  Yeni Şafak'ta Ara
 

Fatma Karabıyık BARBAROSOĞLU

Şairin karısı/Elde baston ittifak turu

Gecenin bir yarısı, şairin karısını öyle görmemiş olsaydım, bir elinde baston ittifak turlarına çıktığı yolda, üstelik Demirel ile omuz omuza, bu yazı yazılmamış olacaktı. O fotoğrafı gecenin sabaha kesen yarısında görmemiş olsaydım tabi ki o fotoğrafa Nizar Kabbani ile "Kadın şairi" imajıyla meşhur Celal Sahir eşlik etmeyecekti. Ne alaka? Alaka bol.

Ama alakanın bolluğundan ziyade, sabahleyin baktığım gazetede haberi okurken dikkatimi çekmemiş fotoğrafın, tam şimdi ortalığı toplayıp mümin ve mükedder hemşehrilerim ile hiç olmazsa uyku paydasında eşitlenecekken karşıma çıkışından başlangıç eyleyelim. Bir elinde baston Rahşan abla. Hakikaten ben ona hep abla demek istemişimdir, sanki abla dersem ikisinin arasındaki ilişkiyi daha anlaşılır kılabilecekmişim gibi, daha anlaşılır kılıp da, Türkiye tarihinin fihristine bir madde ilave edebilecekmişim gibi. Baston kendine mi yoksa Demirel'e mi dayanak? Yoksa tutmayacağı belli ittifak'a, protez kastıyla mı girivermiş karenin içine.

Onun o Bastonlu hali önce Celal Sahir'i getiriyor. Celal Sahir niye geliyor? Kuruluk abidesi olarak en ziyade Bülent Ecevit'i çağrıştırdığı için mi? Üç defa evlenip her evliliğinde bütün kadınların ona aşk olduğu Celal Sahir. Hatta ilk eşi için Samet Ağoğlu, Babamın Arkadaşları adlı kitabında şöyle söylüyor: (İki nokta üst üste koyduktan sonra üşenmeyip kitabı buluyorum)" Birinci hanımı, şairi, ruhunun derinliklerine kadar tanımış, o derinliklerdeki parıltılara kendisini kapıp koyuvermiş, hatta gözleri kamaşmıştı. Fakat çıldırasıya seven kadına sabır, sukunet, tevekkül verecek mistik ruh yerine, onu kıskançlıklar, hiddetler, gazaplar, dargınlıklar gözyaşları, hıçkırıklar içinde perişan eden çok canlı inhisarcı ruha sahipti."

"Kadın şairi", karısı ile ağır bir kavgadan sonra Ankara'ya gelir, Ahmet Ağaolu'nun misafiri olur. Bunu duyan karısı hemen arkasından sökün eder. Ahmet Ağaoğlu'nun eşi kederli arkadaşını teselli etmeye çalışarak nasihatler verir: "Bir kadın erkeğin üstüne düşmemeli, buhran geçinceye kadar beklemeli, nasıl olsa döner sana gelir. Fakat sinirlerin gergin olduğu zamanda yapacağın her hareket kocanı teskin etmez, aksine fena kararlara götürür. Sabırlı ol kızım."

Ağaolu'nun eşi beyhude yere onu saklamaya çalışmaktadır. İkinci günün sonunda şair salonda birkaç arkadaşı ile otururken, birdenbire ortalarına atılır, kocasının dizlerine kapanır "beni bırakma" diye ağlamaya başlar.

"Şair ayakları dibinde yatan kadına soğuk nazarlarla birkaç saniye baktı. Sonra yerden kaldırmayı bile düşünmeden dönerek salondan çıktı. (...) Annemin hakkı vardı. Şair üç çocuğunun anasını ebediyen bırakmak kararını o anda vermişti"

Rahşan Hanım daha evliliğin başında çocuk bahsini hiç açmayacak kadar kararlı olmuştur. Çocuklarının annesi olmak her kadını biraz azaltır erkeğin gözünde. Filozof sözüdür: Bir kadın aynı anda hem anne hem aşık olamaz. Kaçıp gitmek duygusunu, Bülent Bey hayatında bir defa bile duygusunu yaşamamıştır büyük ihtimal. Bu duyguyu hiç yaşamadığı için belkide şimdi "o yere" gidememesi. Rahşan hanım, kendinden doğacak çocuklar yerine şair ve başbakan eş/çocuk imajı doğurmuştur ve bu imaj ona ziyadesiyle yetmiştir. O kadar yetmiştir ve kendinden o kadar emindir ki, nüfus memurunun kameralar eşliğinde sorduğu meslek hanesini "ev kadını" doldurmaya niyet edecek kadar. Bülent bey eşinin ev kadını imajını kabullenmeyerek "ressam" yazdırmaya çalışmıştır. Kendisi gazeteci, o "ressam".

Bir ressam olarak renk kullanımı için iyi diyebilmemiz mümkün müdür? Rahşan hanım renksizliğin nakışçısıdır olsa olsa. Anayasa kitapçığı kirizinden sonra eşi sıraya girip Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'in elini sıkarken, o atlayıp geçecektir. Ama onun bu protest tavrı hiçbir gazete için haber değeri taşımayacaktır.

Kıyafeti gelmiş geçmiş en "durağan" kıyafet olduğu halde, neredeyse kıyafeti üzerine fikir beyan edilmemiş tek first leydidir. Kendini nasıl bu kadar "dokunulmaz" kılabilmiştir? Bu soruların cevabını benim kadar aşk ile merak eden bir fani daha çıksa ne iyi olurdu.Çünkü bu soruların cevabı bulunursa bir kadın, dünya bir tarafa, tek sevilen,hep sevilen olarak nasıl kalır sorusu cevaplanmış olacaktır.Çünkü o ne kalbe giden midenin yoluna aşinadır (demli çay, kuru bisküviler), ne konuşunca akan suları durduracak şelale bir sese sahiptir, ne de güzelliği zamanı imha edecek -eşsiz benzersizliğe. Zekasını anmıyorum bile.Geriye hırs mı kaldı?! Kocası sündürülmüş bir uykunun içinde uyurken, eline bastonu alıp, Demirel ile ittifak turuna çıkan bu kimselere benzemeyen kadın, kendisini ayakta tutan, ayakta değil siyasetin ortasında tutan yangını "hırs" bağlarından mı çalmaktadır? Yıllarca Bülent bey bu hırsı mı sevmiştir? Onun için Recai Kutan'ın "kocası hasta yatarken ifadesi" Rahşan Hanım ile ilgili olarak hiç söylenmeyecek bir cümledir. Çünkü bu cümle zihinlere "Rahşan affı" olarak kazınmış imajına bile aldırmadan, kendisini piri pak gören bir kadını boş yere ev kadını imajına hapsetmeye yöneliktir.

Rahşan Ecevit, başka bir türün yegane örneği belki.

Yazıya, Rahşan Hanım peşi sıra gecenin bir yarısına Nizar Kabbani'yi sürükledi diye başlamıştık ya:

"Bütün atalarımı cehennemde bıraktım
Şair mi kalır ey kadınım
Hep sırat-i müstakim üzerinde yürürse."

Evet Rahşan Hanım, Bülent Bey'in en ziyade şairliğini sevmiştir ve sırat-i müstakim üzere yürümemesi için emeğini esirgememiştir.

O bastonlu resmi nasıl yorumlanır başka?


Geri dön   Yazdır   Yukarı


ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Aktüel | Spor | Yazarlar
Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak
Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi