T Ü R K İ Y E ' N İ N    B İ R İ K İ M İ
Y A Z A R L A R 30 HAZİRAN 2006 CUMA
  Ana Sayfa
  Gündem
  Politika
  Ekonomi
  Dünya
  Aktüel
  Spor
  Yazarlar
  Televizyon
  Sağlık
  Yurt Haberler
  Son Dakika
 
 
 
  657'liler Ailesi
  Ankara'da Şafak
  Bilişim
  Çalışanın Sesi
  Diziler
  Düşünce Gündemi
  İzdüşüm
  Kültür-Sanat
  Röportaj
  Sinema
  Yemek
  Zamanda Yolculuk
 
  Bize Yazın
  Abone Formu
  Temsilcilikler
  Reklam
  Künye
 
  Arşiv

  Yeni Şafak'ta Ara
 

Mustafa KARAALİOĞLU

Başbakan: Teveccühünüz, beni şımartıyorsunuz!..

Artık Başbakan'la yapılan her görüşmeden sonra gazeteciler olarak başbaşa kaldığımızda aynı soruyu birbirimize sormak adet oldu: "Şimdi bu sözlerden ne anladık? Cumhurbaşkanlığına aday olacak mı, olmayacak mı?..."

Yine aynısı oldu. Dört genel yayın yönetmeni aynı konuya odaklıydık ve üstelik Başbakan da öncekilere göre çok daha net mesajlar verdi. Tarif daha açık gibiydi... Başbakan "Benim dışımda bir isim niye olmasın" der demez, o cümleyi daire içine alıp kenarına da "manşet" düştüm.

Ama yine de bir kesinlikten söz etmek imkansızdı. Uçakta tartıştık. Sonunda sözleri hepimiz biraz da nasıl anlamak istiyorsak, öyle yorumladık. Kamuoyu da büyük ihtimalle anlamak istediği gibi yorumlayacaktır.

Kafamızdaki belirsizliği giderme çabası dönüş yolunun "off the record" sohbetine de damgasını vurdu. Başdanışman Akif Beki'nin önerisiyle "Başbakan'la çay sohbeti"ne dönüşen dönüş yolculuğunun ilk soruları yine "aday profili"ni çözmeye yönelikti. Erdoğan'ın kah kısa cümlelerle, kah tebessümlerle geçiştirdiği soruların sonuncusuna gelindi:

Bu, "Geçtiğimiz günlerde de Cumhurbaşkanı lider özelliği taşımalı, demiştiniz. Bu özelliğe sahip, başka kim olabilir?" gibi can alıcı bir soruydu. Hepimiz merakla cevabı beklerken Başbakan kahkahayı patlattı:

"Vallahi beni şımartıyorsunuz. Memlekette benden başka lider görmüyorsanız, teveccühünüz!..."

Bu sözden sonra doğal olarak, Cumhurbaşkanlığı tartışması da bir dahaki uçak yolculuğuna kadar kapanmış oldu.

Konu, Ak Parti'nin kongrelerine geldi.

Başbakan, kadın adayların desteklenmesine öncelik verdiklerini anlattı. Ve "Maalesef Türkiye'de siyasette hala erkek egemenliği var, bunu kırmak lazım" dedi. Erdoğan, partilerin özel kota ugulamasının başarısız olduğunu, bunu yerine, mümkün olduğu kadar çok kadının yönetimde yer almasını sağlamanın daha doğru olduğunu düşünüyor. Kafasındaki oran da en az yüzde 25-30 civarında...

Tesadüf... O sabah, Erdoğan'ın Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi'ndeki konuşmasını dinlerken Zaman Genel Yayın Yönetmeni Ekrem Dumanlı, "Aşağıya bak ne kadar kadın milletvekili var. Bizim Meclis'le kıyaslanamaz bile" demişti. Bunu hatırlattık... Erdoğan, "Politikadaki kadın sayısını kesinlikle artırmamız lazım" dedi.

Dönüş yolunun bana göre en ilginç anektodu, Başbakan'ın kendisine biraz zaman ayırması için yapılan önerilerdi. Önerilerin, Hürriyet Genel Yayın Yönetmeni Ertuğrul Özkök ve Sabah Genel Yayın Yönetmeni Fatih Altaylı'dan gelmesi de ilginç mi bilmem ama ortak kanaat; Başbakan'ın en az bir hafta cep telefonunu da kapatıp rahat tatil yapması yönündeydi.

Erdoğan, bu öneriyi onaylarcasına başını sallarken bir yandan da "O kadar tatil çok zor" der gibi bakıyordu. Yine de Temmuz'un ortasından sonra bir umut varmış...

Tatil bahsinde bir ara, Özal'ın tatil için kullandığı Okluk Koyu tesisinin neden faal hale getirilmediği de soruldu. Başbakan günündeydi, cevabı yetiştirdi:

"İki gün tatile gidiyoruz, yazmadığınız kalmıyor. Bir de bunu yaparsak neler yazmazsınız!.."

Başbakan'la sohbetin "off the record"dan taşan izlenimleri bunlar.

Son not... Erdoğan, son haftalarda görmediğimiz kadar rahat ve keyifliydi.

Geri dön   Yazdır   Yukarı


ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Aktüel | Spor | Yazarlar
Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak
Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi