T Ü R K İ Y E ' N İ N B İ R İ K İ M İ |
||
Y A Z A R L A R | 30 HAZİRAN 2006 CUMA | ||
|
Türkiye, son dönemde Cumhurbaşkanlığı seçimine endeksli olarak zaman zaman ekonomide ve siyasette stresler ve küçük çaplı krizler yaşıyor. Maalesef, ülkemizde Batı ülkelerine eşdeğer bir 'demokrasi kültürü' yeterince içselleştirilemediği için de, mevcut parlamenter sistemin kıyısında köşesinde 'ayrık otlar'ı bitiyor. Yani, cumhurbaşkanlığı seçiminden kendilerine 'rejim vazifesi' çıkaran bazı kesimler, Türkiye'yi de, 'rejim'i de yoran 'garip ittifaklar' oluşturuyor ve 'demokrasi dışı' heveslere kapılıyorlar. Son günlerde, hepsi eski, 'tekerlekli sandalye'de dolaşan politikada miadını doldurmuş ya da bugüne kadar millete hiç hayrı dokunmamış bazı isimler kulaklarını kabartmış hep birlikte 'düdük sesi' dinliyorlar... Belki de bu 'Düdük sesi' hiç gelmeyecek, ama onlar Türkiye'yi yormaktan bir türlü vazgeçmeyecekler. İşte böyle bir ortamda, Başbakan Tayyip Erdoğan'ın, aralarında Yeni Şafak'ın da bulunduğu dört büyük gazetede 'Cumhurbaşkanlığı seçimi' konusunda dün yayınlanan açıklamaları gündeme yeni bir boyut getirdi, aynı zamanda da Türkiye'ye nefes aldırdı. Başbakan Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı seçimi ile ilgili olarak ilk kez bu kadar net ve açık bir tarif yaptı: "Benim dışımda birisi neden olmasın? Şimdi isim açıklamıyoruz, çünkü hem gündemi değil hem de isim açıklarsam onu yıpratma süreci başlayacaktır. Bu da siyasetin tekniği açısından önümüzdeki 11 ayı tıkar. Siyaseti de sıkıntıya sokar, onun da ayrı bir bedeli olur. Ayrıca, bugünden cumhurbaşkanını tartışmak, şu an görevde bulunan kişiye saygısızlıktır." Başbakan Erdoğan'ın açıklamalarının iki önemli ana eksene işaret ettiğini görüyoruz. 1- Erdoğan "Benim dışımda birisi neden olmasın" derken, Türkiye'yi sıkıntıya sokacak bir tavır içinde olmayacaklarının altını çiziyor. Daha da önemlisi, bazı kesimlerin özellikle de ana muhalefet partisi CHP'nin üretmeye çalıştığı, "Türkiye'yi ele geçirmeye çalışıyorlar", "son kale de düşüyor" şeklindeki sıkıntılı söylemlerinin önünü kesiyor. Açıkçası Başbakan Tayyip Erdoğan, kendisini de dışlamayan bir Cumhurbaşkanlığı tarifi yapıyor. Yani, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın 'havuzu'ndaki isimlerden birisi olacak. Ama hiçbir şekilde 'dayatmacı' bir anlayışla değil... 2- Başbakan, "kimse merak etmesin, uzlaşma için bütün yolları deneyeceğiz" anlamına gelen mesajlar veriyor. Mevcut parlamento aritmetiği içinde bir 'uzlaşma'nın mümkün olmadığını gören Erdoğan, "Biz bu süreçte sivil toplum örgütlerinin de görüşlerini alacağız. Odalar birliği, sendikalar, barolar gibi kitle örgütlerinin görüşlerini de anketlerle alacağız" diyerek, özellikle sivil toplum örgütleri bağlamında mümkün olan en geniş demokratik katılımın sağlanacağı güvencesini veriyor. Muhtemelen önümüzdeki süreçte, toplumsal mutabakatın da yardımıyla 'Köşk'e çıkacak ismin tarifi daha da netleşecektir. Ayrıca Başbakan Erdoğan, "Çankaya'da herkesi kucaklayacak bir isim olmalıdır" diyerek, Köşk'e çıkacak ismin üzerindeki bütün 'formaları' çıkararak, toplumla bütünleşmesi gerektiğine dikkat çekiyor. Bu konuda da somut bir örneğe işaret ediyor: "Biz belediyelerde bunu yaptık. Parti ayırımı yapmadan her belediyeye eşit davranıyoruz. Çünkü bizim görevimiz hizmetin aksamamasını sağlamaktır. Halkın sıkıntılarını gidermek lazım." Aslında Türkiye'de, siyasetçiler dahil, iş dünyası, medya, sivil toplum örgütleri, kanaat önderleri 'demokratik süreç' içinde kalarak sorunları tartışmayı ve çözüm üretmeyi becerebilse, hiç de hak etmediğimiz krizler yaşamak zorunda kalmayacağız. Ama gelin görün ki, daha işin başında demokratik yolları devre dışı bırakmayı tercih ettiğimiz için, problemlerin çözümünde bir türlü çözüm aşamasına gelemiyoruz, gelemedikçe de kendi ayağımıza kurşun sıkıyoruz.
|
|
Ana Sayfa |
Gündem |
Politika |
Ekonomi |
Dünya |
Aktüel |
Spor |
Yazarlar Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın |
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi |