T Ü R K İ Y E ' N İ N    B İ R İ K İ M İ
S İ N E M A 30 HAZİRAN 2006 CUMA
  Ana Sayfa
  Gündem
  Politika
  Ekonomi
  Dünya
  Aktüel
  Spor
  Yazarlar
  Televizyon
  Sağlık
  Yurt Haberler
  Son Dakika
 
 
 
  657'liler Ailesi
  Ankara'da Şafak
  Bilişim
  Çalışanın Sesi
  Diziler
  Düşünce Gündemi
  İzdüşüm
  Sinema
  Röportaj
  Sinema
  Yemek
  Zamanda Yolculuk
 
  Bize Yazın
  Abone Formu
  Temsilcilikler
  Reklam
  Künye
 
  Arşiv

  Yeni Şafak'ta Ara
 

'Katil doğanlar'ın yorucu bir taklidi

Artık, "Sir" unvanlı ağabeyi Ridley Scott mu söyler, yoksa ona para yatırmakta direnen yapımcılardan biri mi bilemiyorum; ama birileri şu video-klip estetiği hayranı Tony Scott'a 'iyi sinema'nın mutlaka bol efekt ve kurgu oyunlarıyla doldurulmuş 'hızlı sinema' demek olmadığını öğretmek zorunda...

2005, ABD-Fransa Ortak Yapımı
Yönetmen: Tony Scott
Oyuncular: Keira Knightley, Mickey Rourke, Edgar Ramirez, Rizwan Abbasi, Delroy Lindo, Lucy Liu, Jacqueline Bisset
Süre: 127 dakika
Özel Sınırlamalar: Amerikan MPAA Değerlendirme Kurumu'ndan R Sertifikası
(İçerdiği sert şiddet, çıplaklık, uyuşturucu kullanımı sahneleri ve argo dil nedeniyle gençler ya da çocukların izlemesi tavsiye edilmemektedir)
Uluslararası İzleyici Yargısı: 5.8 / 10 (Kaynak: www.imdb.com sitesi)
Dağıtıcı: Warner Bros
Aynı paraya daha iyi filmler var, ama... Aynı paraya daha iyi filmler var, ama...
Bir kaç bölümde şiddet var Bir kaç bölümde şiddet var Bir kaç bölümde şiddet var Bir kaç bölümde cinsellik/çıplaklık var Bir kaç bölümde cinsellik/çıplaklık var Bir kaç bölümde cinsellik/çıplaklık var Bir kaç bölümde argo var Bir kaç bölümde argo var Bir kaç bölümde argo var
(İmlecinizi yıldızların ve simgelerin üzerine getirerek anlamlarını okuyabilirsiniz)

Babası sette kaza kurşunuyla ölmüş eski bir Hollywood karakter oyuncusu, annesi ise aynı sosyal çevrenin kodaman kadınlarından biri olan bunalımlı ve şiddet düşkünü genç kızımız Domino Harvey, hayatına yeni heyecanlar katmak üzere, ödül avcılığı yapan Los Angelesli bir ekibe katılır. Kayıp kişileri ya da paraları yasal mercileri by-pass ederek aramayı tercih eden karanlık kişilerin kiraladığı bu ekip, çok geçmeden görevin gerektirdiği şiddet ile kişisel sadizmlerini iyice birbirine karıştıracak ve suçlu-suçsuz bir sürü insanın öldüğü karanlık bir serüvene atılacaktır. Tabiî, şiddete bayılan Domino da bu kan banyosuna katılma fırsatını hiç kaçırmaz.

Bir adam, şimdiye kadar izleyicisine "Yaratık", "Mahşerin Fedaisi", "1492: Cennetin Keşfi", "Kara Yağmur", "Gladyatör" ve "Cennetin Krallığı" gibi bir sürü ilginç öyküyü gayet derli toplu, "anlaşılmak" amaçlı bir sinema dili içinde anlatmış büyük bir sinemacının kardeşi olur da, yetenek açısından bu kadar mı nasipsiz kalır be kardeşim! Ünlü İngiliz yönetmen Sir Ridley Scott'un (69) kendisi gibi yapımcı-yönetmen biraderi Tony Scott'tan (62) söz ediyoruz elbette... Bütün numarası abartılı bir video klip estetiği içinde gözlerin ve beynin canına okuyan filmler kurgulamak olan küçük Scott'tan...

Kof öyküleri cilalama ustası

Yönetmen Scott, "Domino"nun başrol oyuncularından Mickey Rourke ile filmin setinde...
Ne ilginçtir ki sinemaseverler arasında bu adamın bir de iflah olmaz hayranları var. Neymiş efendim, çok süratli bir sinema dili varmış da, öykülerini soluk kesici bir tempoyla anlatıyormuş da... İyi de sinema tarihinde "büyük yönetmenlik" koltuğuna "yüksek tempo kontenjanı"ndan oturmuş birine henüz hiç rastlamadık ki.... Hadi Tarkovski'nin abartılı sükûnetini geçtik; Amerikalı meslektaşı Stanley Kubrick'i de mezarında ters döndürür bu ölçüsüz tempo. Dahası, henüz hayatta olan ünlü "hız" tutkunlarından Quentin Tarantino'ya bile fazla geleceğinden hiç kuşkum yok; çünkü Tarantino'nunki son derece bilinçli ve içeriği biçime feda etmeyen bir "hız" anlayışı. Eh, aynı anda bir kaç farklı televizyon ekranını anlayarak takip edebilecek kadar antrenmanlı gözlere sahip biri olarak benim gibi bir sinefil de ilk yarım saatten sonra Scott'ın perdede yarattığı kaos karşısında burnundan solumaya başlıyorsa, sahi ne menem bir seyirci hedefliyor bu adam birbirinden yorucu filmleriyle?

Reklâmcılık sektöründen gelen iki numaralı Scott, 1986 yılında çektiği "Top Gun" ucubesinden bu yana aslında hep aynı şeyi yapıyor. Yönetmenlik felsefesi de çok açık: "Ne anlattığımın hiç bir önemi yok, önemli olan nasıl anlattığımdır!" Ancak ortada anlatacak doğru düzgün bir öykü yoksa, ne kadar cilalarsan cilala, bütün o kurgu, efekt ve "color correction" oyunlarına rağmen daha birinci saati devirmeden filmlerinin cilası dökülmeye başlıyor. Altından çıkan şey ise koskoca bir hiçlik ve "unutulmaya mahkûmluk" duygusu...

Hollywood ortamında yetişmiş gerçek bir uyuşturucu müptelası genç kızın öyküsünden hareketle çekilen "Domino" da yönetmenin daha önceki filmleri "Days of Thunder", "True Romance", "Enemy of the State" ve de "Spy Game"in yolundan giden, aynı düzeyde biçim düşkünü bir yapım... Bir kere, ana kahramanı Domino Harvey (ki gerçeği geçen yaz aşırı dozdan ölmüş) ve onun bilinçsiz şiddet arayışı açısından, gayet belirgin bir "Natural Born Killers" taklidi bu... İyi de Oliver Stone gibi sıkı bir adam daha 12 yıl önce aynı kategorideki bir öyküye böylesine gösterişli bir son nokta koymuşken, Scott'ın bu öyküyü alıp allayıp pullayarak yeniden çekmekten ne gibi bir beklentisi olabilir ki?

"Domino"yu Hollywood'un büyük yeteneği Christopher Walken da kurtaramamış.
İkincisi, bizzat kendisine ait bir başka filmin tavrını ve atmosferini tekrarlamasından da (True Romance, 1993) yönetmenimizin konu kabızlığının hangi noktalara ulaştığını çok daha iyi anlıyoruz. Öyle ki yönetmenimiz anılan filminin az sayıdaki kozundan biri olan emektar Christopher Walken'ı bile oradan söküp yeni filmine taşımış. Maksat bu yoğun entelektüel tıkanıklık içinde Walken'ın hiç tükenmeyen karizmasından bir parça istifade etmek anlaşılan... Ancak onu da bir güzel ziyan etmiş "Domino"... Çünkü filmdeki oyuncu yönetimi tek kelimeyle dökülüyor. Tabiî, yılların kurdu Mickey Rourke ve genç kuşaktan Edgar Ramirez'in doğru düzgün birer arka planı olmayan iki boyutlu karton karakterler olarak slow-motion çekimlerde havalı havalı yürümelerini ya da Lucy Liu'yu film boyunca loş bir odadaki masaya çakmayı "oyuncu yönetimi" sayanlar çıkarsa, onu bilemem!

Bu filmin kadro açısından yegâne ilgiye değer yönü, benim kuşağımın önde gelen kadın oyuncularından Jacqueline Bisset'yi sinemadaki olgunluk çağında kısacık bir rolde de olsa yeniden izlemekti, hepsi o kadar..

Batı izleyicisi de beğenmedi

Zaten bütün bu ucuz göz boyamaları batılı izleyici de yememiş olsa gerek ki filmin Internet Movie Database'deki reytingi 5.8 ile yerlerde sürünüyor. Hele de bir izleyici 1993 yılında geçen bir sahnede 2003 yapımı "Kayıp Balık Nemo" animasyon filminin posterini yakalamış ki bu da filmin sanat yönetimi açısından tam anlamıyla evlere şenlik bir hata...

İçimin hiç bir zaman ısınamadığı bu yönetmene büyük bir gönül rahatlığı içinde "Sevgili Tony ağabeyimiz, anlatacak bir şeyiniz kalmadıysa o halde tez zamanda jübilenizi yapınız" diye seslenirken, aksiyon meraklılarına ise bu filme gitmeden önce iki kez düşünmelerini öneriyorum. Çünkü, 127 dakika sonra beyniniz ambale olarak çıkacağınız gerçekten bomboş bir öykü bekliyor sizleri... Yok eğer, "Çok bilmiş eleştirilerin senin olsun, ben Tony Scott sinemasına bayılırım" diyorsanız, o durumda bu fakirden derhal günah gider. Çoğunluğunu -kendisini epeyce hırpaladığı anlaşılan- görüntü yönetmenine ve jenerik tasarımcısına verdiğim iki adet yıldızla sizleri başbaşa bırakıyorum. Gidin ve ne hâliniz varsa görün!

Geri dön   Mesaj gönder   Yazdır   Yukarı


ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Aktüel | Spor | Yazarlar
Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak
Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi