T Ü R K İ Y E ' N İ N    B İ R İ K İ M İ
S İ N E M A
  Ana Sayfa
  Gündem
  Politika
  Ekonomi
  Dünya
  Aktüel
  Spor
  Yazarlar
  Televizyon
  Sağlık
  Yurt Haberler
  Son Dakika
 
 
 
  657'liler Ailesi
  Ankara'da Şafak
  Bilişim
  Çalışanın Sesi
  Diziler
  Düşünce Gündemi
  İzdüşüm
  Sinema
  Röportaj
  Sinema
  Yemek
  Zamanda Yolculuk
 
  Bize Yazın
  Abone Formu
  Temsilcilikler
  Reklam
  Künye
 
  Arşiv

  Yeni Şafak'ta Ara
 

"Sen benim ağabeyimsin yağmur adam..."

Hayatta kendinden başka hiç bir şeye değer vermeyen züppe otomobil komisyoncusu Charlie Babbit taşradaki babasının öldüğünü haber alır. Miras paylaşımı için aile avukatıyla görüşmesi gerektiğini öğrenen genç adam, hiç beklemediği bir anda yüklü bir servete konma hayâlleriyle, uzun yıllardır ziyaret etmediği memleketine geri döner. Orada kendisini gerçekten de kayda değer bir miras beklemektedir. Ancak, babasından kalan paranın yasal yöneticisi konumundaki avukata "bunu gerçekten de hak ettiğini göstermesi" şartıyla...

Bencillik abidesi Charlie, mirasa sahip olabilmek için, zihinsel engellilerin barındırıldığı bir bakım evinde yaşayan, küçüklüğünde kendisine "Yağmur Adam" adını taktığı ve artık varlığını bile unuttuğu otistik ağabeyi Raymond'a sahip çıkmak zorundadır.

Türkçe Adı: "Yağmur Adam"
Orijinal Adı: "Rain Man"
Yapım Yılı: 1989
Ülke: ABD yapımı
Süre: 133 Dakika
Yönetmen: Barry Levinson
Senaryo: Ronald Bass ve Barry Morrow
Müzik: Hans Zimmer
Görüntü Yönetimi: John Seale
Kurgu: Stu Linder
Oyuncular: Dustin Hoffman, Tom Cruise, Valeria Golino, Jerry Molen, Jack Murdock, Michael D. Roberts
Uluslararası İzleyici Yargısı: 7.9 / 10 (Kaynak: Internet Movie Database)

Amerikan sinemasından, gerek dokunaklı öyküsü gerekse ona yaraşır oyunculuklarıyla şimdiden klasikleşen çağdaş bir başyapıt. Bu filme kadar genellikle romantik jön rollerinde görmeye alıştığımız Tom Cruise'un ilk gerçek karakter oyunculuğunu sergilemesinin yanısıra, eski tüfek Dustin Hoffman'ın Raymond rolündeki performansı da tek kelimeyle göz kamaştırıcı. Hayatta her şeyi "bir şeyleri alıp satmak" olarak gören duygusuz bir adamın, -onu bebekliğinde küvete doldurulan sıcak sudan bile sakınmış olan- ağabeyiyle kaba-saba bir çıkar ilişkisi üzerine kurduğu dostluğu, birlikte yaptıkları uzun bir otomobil yolculuğu sırasında giderek insana yakışan gerçek derinliğini bulacaktır. Bir sürü takıntıları olan, gündelik bakımı bin bir türlü müşkülat çıkartan Raymond belki zihinsel engellidir, ama en azından hâlâ "insan"dır. Charlie ise onun karşısında "hayvanlığın sınırlarını" çoktan aşmış olduğunu utanarak görecek ve yol yakınken yeniden insana dönüşmenin mücadelesini verecektir.

Unutulmaz sinemasal anlarla dolu olan bu filmde, küvete su dolarken çılgına dönen Raymond'un "Sıcak su bebeğin canını yakar!" diyerek kendini paraladığı sahneyi ve finalde iki kardeşin ayrılık sekansında başını Charlie'nin omuzuna koyup öylece kalmasını unutabilmek mümkün değil. Vahşi kapitalizmin hayatlarından her gün birşeyleri parça parça kopardığına inanan, dahası yüreğinde bunun acısını hissedenler için belli aralıklarla izlenmesi gereken sarsıcı bir hayat dersi. Ayrıca, vaktiyle bütün dünyayı "otizm" adlı az bilinen bir hastalığın varlığından haberdar etmiş, bu hastalığa ilişkin yardım fonlarında milyonlarca dolar toplanmasını sağlamıştı. Bu da sinemanın iletişimdeki o büyük gücünün bir göstergesi olsa gerek...

Geri dön   Mesaj gönder   Yazdır   Yukarı


ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Aktüel | Spor | Yazarlar
Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak
Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi