T Ü R K İ Y E ' N İ N    B İ R İ K İ M İ
S İ N E M A
  Ana Sayfa
  Gündem
  Politika
  Ekonomi
  Dünya
  Aktüel
  Spor
  Yazarlar
  Televizyon
  Sağlık
  Yurt Haberler
  Son Dakika
 
 
 
  657'liler Ailesi
  Ankara'da Şafak
  Bilişim
  Çalışanın Sesi
  Diziler
  Düşünce Gündemi
  İzdüşüm
  Sinema
  Röportaj
  Sinema
  Yemek
  Zamanda Yolculuk
 
  Bize Yazın
  Abone Formu
  Temsilcilikler
  Reklam
  Künye
 
  Arşiv

  Yeni Şafak'ta Ara
 

Yeni doğan kuzuları "Maşaallah" nidâlarıyla karşılayan
Ortodoks Makedonlar...

Kariyerine MTV için müzik klipleri çekerek başlayan 1959-Üsküp doğumlu Makedon yönetmen Milcho Mancevski'den, bağımsızlık sonrasında çağdaş Makedonya sinemasının temellerini atan unutulmaz bir başyapıt...

Avrupa sinemasında, yalnızca oyuncu ve görüntü yönetimiyle değil, kurgu alanında da kolay kolay aşılamaz nitelikte bir zirve oluşturan "Yağmurdan Önce"; "Sözler", "Yüzler" ve "Resimler" adını taşıyan üç bölümden oluşuyor. Ve filmi bir bütün olarak izlediğimizde, ilk anda birbirinden kesin çizgilerle ayrılmış gibi duran bu üç bölümün, aslında farklı etnik kökenlere mensup bir grup insanın ortak öyküsünü anlattığına tanık oluyoruz.

Öykünün ilk bölümünü oluşturan "Sözler"de, henüz eğitiminin başlarındaki çömez Ortodoks papazı Kiril, Makedonya'daki sessiz ve sakin manastırında gündelik işleriyle uğraşırken, gizlice oraya sığınan Müslüman-Arnavut kızı Zamira'yla karşılaşır. Bir Makedon köylüsünü öldürmekle suçlanan Zamira, intikam için ardından gelen silahlı Makedon milislerden kaçmaktadır ve gidebileceği hiç bir yer de yoktur. "Suskunluk yemini" (Sufî kültüründeki benzerlerini andıran bir tür ruhsal terbiye ritüeli) etmiş olan Kiril, çilehanesine sığınan bu genç kızı koruyup korumamakta ilk anda epeyce tereddüt eder; ancak sonunda insanî duyguları mensubu olduğu kitlenin ırkçı önyargılarına galebe çalar ve -giderek duygusal bir yakınlık da beslemeye başladığı- Zamira'yla birlikte manastırdan kaçar. Buna karşılık, iç savaş hâlindeki bölgenin şartları yaşanabilecek herhangi bir "mutlu son"a izin vermeyecek ve Zamira böyle bir beraberliğe asla rıza göstermeyen Arnavut ağabeyi tarafından öldürülecektir.

İkinci bölümü oluşturan "Yüzler"de ise Londra'daki bir reklâm ajansında görsel yönetmen olarak çalışan Anne'i tanırız. Anne, özel hayatında tam anlamıyla açmazlar içinde olan bir kadındır. Eşi Nick ile artık yürütmek istemediği sorunlu bir evliliği vardır. Buna karşılık, aynı günlerde ondan hamile olduğunu da öğrenir. Anna, Nick ile bu evliliği sonlandırmak için görüşmeye hazırlanırken, bir yandan da Makedon fotoğrafçı Aleksander ile duygusal bir yakınlık içindedir. Sonuçta, genç kadın ve kendisini hâlâ çok sevmekte olan eşi bir restoranda buluşarak ilişkilerini enine boyuna değerlendirme kararı alırlar. Ancak, her ikisinin de bazı sorunları onarmasını umdukları bu buluşma, restoranda yaşanacak olan dehşet verici bir olayla sonsuza kadar ayrılmalarına yol açacaktır.

Yönetmen Milcho Manchevski

Son bölümü oluşturan "Fotoğraflar" ise Anna'yı terketmiş olan Aleksander'ın yıllar sonra yeniden ata topraklarına, Makedonya'ya dönüşüyle başlar. Bir çok savaşta foto muhabiri olarak görev yapmış olan Aleksander, kan görmekten yorgun düşmüş bir adamdır. Fakat, bir parça huzur bulabilmek amacıyla geldiği memleketinin de yeni yeni başlayan iç savaş nedeniyle kan gölüne dönüşmekte olduğunu hayretler içinde farkeder. Yıllarca aynı köylerde yan yana barış içinde yaşamış olan Müslümanlar ve Hıristiyanlar bir anda azılı düşman olmuştur. Onun mantığı, doğup büyüdüğü ülkede yaşanan bu etnik bölünmeyi bir türlü kavrayamazken, olayların göbeğindeki akraba ve arkadaşları ise kendisini "yurt dışında fazla yaşadığı için özünü yitirmiş ve milliyetçi duyguları laçkalaşmış biri" olarak görürler. Aleksander, bu karşılıklı nefret ortamına direnebildiği kadar direnir, ancak faşizmin bereketli tohumları toprağa atılmıştır bir kez. Bunu durdurmaya çalışan diğerleri gibi onun da kolayca yayılan etnik öfke karşısında hiç bir yaşama şansı olmayacaktır.

"Yağmurdan Önce"nin ustalıklı örülmüş olan bu üç aşamalı öyküsünde, son dakikalarda yaşanan gelişmeler açılıştaki görüntülere bağlanır ve hiç bitmeyen dairesel bir öykü oluşup her şey en başa döner. Bu ilginç akışıyla, hem senaryo hem de kurgu tekniği açısından beyazperde tarihinde ayrıcalıklı bir konuma sahip olan film, günümüzde dünyadaki seçkin sinema okullarında ders konusu olarak işleniyor. Zaten, henüz ilk dakikalarda yaşlı papazın sarfettiği şu sözler de öykünün bu özelliğine doğrudan bir atıf niteliğinde: "Zaman asla tükenmez. Döngü sonsuza kadar sürer."

Öte yandan, filmin bir diğer ayrıcalıklı yönü ise görüntüleri... Manuel Teran'ın, "Şarküteri", "Yedi" "Yaratık-4", "9. Kapı" ve "Panik Odası" gibi birbirinden şık filmlere imza atmış olan İran asıllı Amerikalı görüntü yönetmeni Darius Khondji'nin danışmanlığında çektiği görüntüler âdeta birer tablo güzelliğinde. Bu arada, Makedon grup Anastasia'nın hazırladığı, buram buram Balkanlar kokan duygu yüklü müzikleri de unutmamak gerekiyor.

Gösterime girdiği yıl "En İyi Yabancı Film" dalında Oscar'a aday olan "Yağmurdan Önce", gerçi bu ödüle uzanamadı; ancak aralarında Venedik Film Festivali'nin "Altın Aslan"ı da olmak üzere değişik uluslararası festivallerden tam 12 ödül toplamayı başardı.

Türkçe Adı: "Yağmurdan Önce"
Orijinal Adı: "Before the Rain"
Yapım Yılı: 1994
Ülke: Makedonya / Fransa / İngiltere Ortak Yapımı
Süre: 113 Dakika
Yönetmen: Milcho Manchevski
Senaryo: Milcho Manchevski
Müzik: "Anastasia" Grubu
Görüntü Yönetimi: Manuel Teran
Kurgu: Nicolas Gaster
Oyuncular: Katrin Cartlidge, Rade Serbedzija, Gregoire Colin, Labina Mitevska, Abdurrahman Salja, Silvija Stojanovska, Jay Villiers
Uluslararası İzleyici Yargısı: 7.9 / 10 (Kaynak: Internet Movie Database)

Öyküsü gereği sık sık Balkanlar'daki Müslüman unsurların hayatlarından kesitler sunan film, bu açıdan Türk izleyicisi için de tanıdık imgeler içeriyor. Balkanlar'la bir biçimde ilişkisi bulunanlara son derece âşina gelen insan yüzleri, gündelik hayattaki davranışlar ve özellikle de içine İslâmî terminolojiden bolca sözcük sinmiş olan karma bir dil...

Özellikle bu dildir ki izleyiciyi Balkanlar'da ilk kıvılcımı Bosna ile atılan, ardından da Kosova ile sürüp giden, her ne kadar şimdilerde frenlenmiş olsa da bir zaman sonra yeniden başlamayacağının hiç bir garantisi olmayan o derin "etnik nefret" karşısında ciddi biçimde dehşete düşürüyor. Makedon nüfusun yaşadığı bir köyde, ahırdaki koyunları doğurtan Ortodoks veterinerin yanıdakilerle birlikte her yeni kuzuyu (Osmanlı yönetiminden kalma yüzlerce yıllık alışkanlıklarla) "Maşaallah, maşaallah" temennisiyle karşıladığı, Yunan asıllı papazların bahçe işlerini yapan öğrencilerini toparlarken "Haydi haydi" diye bağırdıkları bu topraklarda böylesine derin bir nefretin ne zaman ve nasıl oluştuğunu anlamak gerçekten de zor. Ancak şunu da kabul etmek gerekir ki Balkanlar'da bu yönde bir nefret gerçekten de var ve ikibinli yılların başlarında süper güçlerin müdahalesiyle halının altına süpürülmüş olsa da bölgeyi tehdit etmeye devam ediyor.

Yüksek sinemasal değerinin yanı sıra bir tür sosyal antropoloji dersi de olan bu muhteşem filmin bir DVD'si, her gerçek sinemaseverin arşivinde mutlaka bulunmalı...

Geri dön   Mesaj gönder   Yazdır   Yukarı


ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Aktüel | Spor | Yazarlar
Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak
Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi