T Ü R K İ Y E ' N İ N    B İ R İ K İ M İ
Y A Z A R L A R 25 MART 2006 CUMARTESİ
  Ana Sayfa
  Gündem
  Politika
  Ekonomi
  Dünya
  Aktüel
  Spor
  Yazarlar
  Televizyon
  Sağlık
  Son Dakika
 
  657'liler Ailesi
  Ankara'da Şafak
  Bilişim
  Çalışanın Sesi
  Diziler
  Düşünce Gündemi
  İzdüşüm
  Kültür-Sanat
  Okur Sözcüsü
  Röportaj
  Sinema
  Yemek
  Zamanda Yolculuk
 
  Bize Yazın
  Abone Formu
  Temsilcilikler
  Reklam
  Künye
 
  Arşiv

  Yeni Şafak'ta Ara
 

Kürşat BUMİN

'Basta ya!' (Yeter artık!)

Sonunda bu da oldu; IRA'nın arkasından ETA da silah bıraktı. 1952'de "Ekin" (Eylem) dergisi etrafında toplanıp "silahlı mücadele zorunludur" kararını alarak Milliyetçi Bask Partisi'nden ayrılan ve ETA'yı (Bask Yurdu ve Özgürlüğü) kuran fraksiyonun yarım yüzyıldır sürdürdüğü silahlı mücadele sonunda İspanya halklarına "Basta ya!" (Yeter artık) dedirtmişti.

Örgüt ilk bombayı 1968'de, sonuncusunu ise 2003'de patlatmıştı.

Bildiğiniz gibi, örgütün siyasal kolu olan Batasuna'nın faaliyetine 2003'de (terörizmi kınamayı reddetmesinden ve örgütün silahlı kolu ile ilişkisinden dolayı) son verilmişti. Batasuna'nın son katıldığı seçimde (2001) oyların ancak yüzde 10'unu toplayabildiğini de hatırlayalım. "Bask Yurdu"nun Franko'nun ölümünden (1975) sonra yapılan reformla 1978'de Avrupa'nın en özerk bölgesi statüsünü elde etmesi bile ETA'nın hızını kesmemiş, (Le Monde Diplomatique'in pek saygın yazarı Ignacıo Ramonet'nin sözcükleriyle) "ultramilliyetçi ve hipergoşist" sapmalarla malûl örgüt Barcelona'da (1987) 21 kişinin hayatına mal olan en kanlı eylemi de gerçekleştirmişti. ETA'nın "silahlı mücadelesi"nin sadece suikastlarla sınırlı kalmadığını da hatırlayalım. Fidye için adam kaçırmak ve işyerlerini "devrimci vergi"ye bağlamak da örgütün "bağımsızlık ve devrim" yolunda kullandığı eylem biçimleriydi.

ETA önceki gün "sürekli ateşkes" ilan ettiğini açıkladı. Bir sayfalık bu açıklamada "Bu süreç sonunda, Bask vatandaşları geleceklerine dair söz ve karar verme hakkına sahip olmalıdırlar" deniyor. Açıklamayı değerlendiren bir Bask politolog örgütün kullandığı sözcükleri her zaman çok iyi seçtiğini ve dolayısıyla açıklamada "kesin ateşkes" ifadesi yerine "sürekli ateşkes" ifadesinin tercih edilmesinden "huylandığını" belirtse de, açıklanan karar başta Başbakan Zapatero olmak üzere hükümet kanatında memnuniyet ve umutla karşılandı.

2005 Mayıs'ında parlamento Zapatero'ya -ETA silahlı mücadeleyi bırakmayı kabul etmesi halinde- örgütle müzakere edebilmesi için yeşil ışık yakmıştı. Dolayısıyla bundan sonraki süreç Başbakan'ın dediği gibi "uzun ve zor" olacak. Bu müzakerelerde -herhalde- önce, IRA örneğinde olduğu gibi, hapishanelerde bulunan militanların durumu (700 civarında olduğu söyleniyor) ve silahların teslimi görüşülecek.

ETA'yı "sürekli ateşkes" kararı almaya götüren nedenlerin başına, örgütün Bask kamuoyunun desteğini -şiddet yüzünden- yitirmesi yerleştiriliyor. Batasuna'nın yasaklanmasına varan adli takibin etkisinin önemli olduğunu söyleyenler de çok. Ve nihayet, İspanya'da 2004'de gerçekleşen ve 191 kişinin ölümüne neden olan terör eyleminin ülkede yarattığı büyük tepki.

İspanya'da "Bask yurdu"nun "özerklik" çerçevesinde sahip olduğu yetkileri düşünecek olursak, ETA'nın -özellikle bu anayasal hakların tanındığı 1978'den sonra- ETA'nın düne kadar yürüttüğü silahlı mücadeleyi anlayabilmek gerçekten imkansız. İspanya'nın bu gelişmiş bölgesi kendi parlamentosuna, hükümetine ve başkanına sahip en başta. Bask dili resmi dil. Ayrıca özerk hükümet eğitim-öğretim, kültür, ekonomi, endüstri alanlarında uygulayacağı politikaları serbestçe seçebiliyor, bir bölümünü Madrid'e aktardığı vergilerini koyabiliyor. Bölgenin iki televizyon kanalı, kendi polis gücü var. "Eksik olan tek şey tam bağımsızlık herhalde" diyebiliriz.

Ama görüyorsunuz; "tam bağımsızlık" eksikliği önümüzdeki tabloyu (bence) açıklamaya kafi değil. İşin içinde başka nedenler olmalı.

Franko'nun totaliter rejiminin ETA'nın yarım yüzyıla yakın ömrünün varlık nedenlerinden birisi olduğu muhakkak. ETA'nın mücadelesini bir dönem "popüler" kılan da zaten bu totaliter rejimdi. Franko rejiminin genç ETA militanlarının boyunlarına geçirdiği o ünlü "garrot"su, sadece İspanya'da değil, Avrupa başta olmak üzere bütün dünyada büyük protestolara neden olmamış mıydı?

Ama bana göre ETA'nın yarım yüzyıllık tarihini açıklamak için bu haklı nedenler de kafi değil. Peki bu durumda geriye ne kalıyor? İsterseniz bu konuyu da yarınki yazıda gözden geçirelim. Ancak bugünden bir ipucu verebilirim: Milliyetçilik ile Marksizm-Leninizm'in sentezi. Ayrıca biliyorsunuz, bu "sentez" ETA'ya mahsus bir şey de değil.

Geri dön   Yazdır   Yukarı


ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Aktüel | Spor | Yazarlar
Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak
Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi