T Ü R K İ Y E ' N İ N    B İ R İ K İ M İ
Y A Z A R L A R 3 NİSAN 2006 PAZARTESİ
  Ana Sayfa
  Gündem
  Politika
  Ekonomi
  Dünya
  Aktüel
  Spor
  Yazarlar
  Televizyon
  Sağlık
  Son Dakika
 
 
  657'liler Ailesi
  Ankara'da Şafak
  Bilişim
  Çalışanın Sesi
  Diziler
  Düşünce Gündemi
  İzdüşüm
  Kültür-Sanat
  Okur Sözcüsü
  Röportaj
  Sinema
  Yemek
  Zamanda Yolculuk
 
  Bize Yazın
  Abone Formu
  Temsilcilikler
  Reklam
  Künye
 
  Arşiv

  Yeni Şafak'ta Ara
 

Taha KIVANÇ

Fransızlar farklı

'Fransız tarzı' diye bir şey gerçekten var. Günün belli bir bölümünü Saint Michel Meydanı'ndaki bir kafede cama yakın oturup etrafı gözleyerek geçirdim ve sonunda bu kanaate vardım... Bir adam düşünün, baştan ayağa Amerikan markalı giysiler giyinmiş olsun; o adam Fransız ise o giysilerin içinde bile 'Fransız' olduğunu belli ederek duruyor...

Yürüyüşünden mi, elini kolunu kullanış biçiminden mi, beden hareketlerinden mi, bilemem; ama Saint Michel deneyimimle dünyanın çeşitli milletlerinden oluşan bir grubun içindeki Fransız'ı zorlanmadan ayırt edeceğimi sanıyorum...

Buna 'Fransız farklılığı' demek mümkün...

Önemli olan, benim gibilerin "Bu Fransız, bu başka milletten" diyebilmesi değil, önemli olan Fransızlar'ın kendilerini 'başkalarından farklı' görmesi... Fransa için "Biz ve başkaları" ayırımı muazzam önemli: Fransız mağrurdur, Fransız soyuta kaçar, Fransız güzel, çekici, câziptir... Bu tavır Fransızların hayatlarının her ânına sinmişe de benziyor.

Abant Platformu'nu Paris'te toplayanlar, 'Cumhuriyet' ve 'lâiklik' gibi doğrudan Fransızları ilgilendiren anabaşlıkların tartışmasına ülkenin öndegelen düşünürlerini de dâvet etmişler doğal olarak... Sağolsun, onlar da katıldılar.

Düşünün: Türkiye gibi AB kapısında ve neredeyse 100 yıldır Fransız sistemini uygulayan bir ülkeden aydınlar "Fransa'ya da özel" konuları kendileriyle konuşmaya gelmiş... Fransız düşünür, kendi konuşma saatine yakın salona giriyor, masadaki yerine geçip oturuyor, sırası gelince konuşuyor, tenezzülen bir-iki soruya cevap veriyor ve çıkıp gidiyor...

Belli ki, Fransız düşünür, Fransız olmayanların konulara nasıl yaklaştığını hiç merak etmiyor...

Alındığımı sanmayın sakın, Fransızlar nâmına üzüldüm... Çünkü Türkiye'den Paris'e gelip konuşanların anlattıkları, benim gibi uzun yıllarını benzer konular üzerinde düşünüp yazarak geçirmiş biri için bile müthiş göz ve ufuk açıcıydı. Onlar da dinleselerdi, kendi zihinsel ürünlerinin sebep olduğu sorunlara Türkiye'den gelen çözüm önerileri kendi ülkelerinin karşı karşıya kaldığı sorunlar için de ilâç olabilirdi...

Ömrünün bir bölümünü Fransa'da geçirmiş Türkler 'Fransız farklılığı' ile hemhal olmuşlar elbette. "Bir Fransız'la yakınlık kurmak, dost olmak, dünyanın en zor işlerindendir" dedi biri. Gerekçe olarak anlattıkları bana 'Fransız farklılığı' teşhisini hatırlattı. Kafası "Biz ve başkaları" diye çalışan biri, hele bir de meraksızsa, neden 'başkaları' ile vakit kaybetsin ki?

Bir grup 'frankofon' (Fransız dili ve kültürüne âşina) Türk ile konuşurken ortaya soruverdim: Acaba Fransızların şu sıralarda yaşadığı hissedilen 'travma' başkalarından farklı olduğuna inanma duygusu ile irtibatlı olmasın? Geçmişte başkalarıyla kendisini mukayese ettiğinde 'üstünlük' gibi gelen o duygu, şimdilerde Fransız zihninde "Neden böyleyiz?" sorusunun belirmesine yol açmasın?

Dinleyicilerin çoğunun İngilizce bildiği karışık bir kalabalığa karşı bir Fransız İngilizce konuştu diye Jacques Chirac toplantı terk etti geçen hafta. O bu tepkiyi verdi diye İngilizcenin Fransızcadan daha yaygın kullanıldığı gerçeği değişti mi? Ya da, Fransa'nın uluslarası arenada ortada bir yerlere takılı kaldığı algılaması ortadan kalktı mı? Irak Savaşı'na karşı konuşlanan Fransa, hem de ABD Irak'ta olağanüstü başarısız olmuşken, İran konusunda hemen Washington'un yanına koşmadı mı?

'Fransız farklılığı' da bir değişim geçiriyor...

Bir dostum, "Burada her şey iğneden ipliğe çok önceden düşünülüp kategorize edilmiştir" dedi. "Fransız Devrimi ülkedeki felsefe ve düşünce dünyasının sınırlarını çizmiştir sözgelimi... İkinci Dünya Savaşı ülkeyi fizikî sınırlarına kavuşturmuş, AB üyeliği ise ekonomik sınırları belirlemiştir. Paris kentinin bugünleri 1800'lerin başında büyük bir yıkım hamlesine girişen Belediye Başkanı Haussman'nın döneminde tasarlanmıştır. Evine bir çivi çakamadığı gibi Fransız, düşünce dünyasını da, uluslararası düzeni de fazla etkileyememekte bugün..."

Dostumun bu tespitini kayda değer buldum.

Geçenlerde bir yabancı televizyonda önemli bir Fransız aydınıyla yapılan mülâkatı izlemiştim. Aynı zamanda milletvekili de olan aydın şunu söyledi: "Bizde iyi öğrenciler üniversite eğitimi için Fransa'da kalmıyor... Üniversite'yi Fransa'da okuyanlardan parlak olanları da çalışmak için başka ülkeleri tercih ediyor... Son yıllarda entellektüel kalitede biraz geride görünmemizin sebebi bu olabilir..."

'Fransız farklılığı' kendini daha çok giyim-kuşamda belli ediyor şu günlerde... Amerikan malı giysilerle donansa da, Fransız, o giysiler içinde de Fransız kalıyor...

Geri dön   Yazdır   Yukarı


ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Aktüel | Spor | Yazarlar
Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak
Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi