T Ü R K İ Y E ' N İ N    B İ R İ K İ M İ
Y A Z A R L A R 16 NİSAN 2006 PAZAR
  Ana Sayfa
  Gündem
  Politika
  Ekonomi
  Dünya
  Aktüel
  Spor
  Yazarlar
  Televizyon
  Sağlık
  Bugünkü Yeni Şafak
 
 
  657'liler Ailesi
  Ankara'da Şafak
  Bilişim
  Çalışanın Sesi
  Diziler
  Düşünce Gündemi
  İzdüşüm
  Kültür-Sanat
  Okur Sözcüsü
  Röportaj
  Sinema
  Yemek
  Zamanda Yolculuk
 
  Bize Yazın
  Abone Formu
  Temsilcilikler
  Reklam
  Künye
 
  Arşiv

  Yeni Şafak'ta Ara
 

EKONOMİ-TOPLUM
Mustafa ÖZEL

Gözünü aç, sonra kapa, sonra dört aç!

İstanbul Kültür Üniversitesi'nin düzenlediği "2. Aile İşletmeleri Kongresi" gerçek bir düşünce ve deneyim paylaşma şöleni oldu. Yönetim düşünce ve uygulamalarına dair çok sayıda kitabın yayımlandığı ülkemizde, ne yazık ki "yerli katkı" oranı son derece düşük. Yayımlanan eserlerin büyük bölümü çeviri. Elbette onların da gelişmemize katkısı görmezden gelinemez. Fakat ürün imali kadar fikir imalini de hep dışarıdan beklersek; adeta lisansla fikir satın alıp kullanırsak, hiçbir zaman "geri kalmışlık" çemberini kıramayız. İKÜ Kongresi bu bakımdan büyük değer ve önem taşıyor. Düzenleyicileri kutlamak gerek.

Yirmiden fazla oturumda yaklaşık yüz bilim adamı, yönetici ve iş adamının görüşlerini dile getirdiği kongrede ilk gün katıldığım en heyecanlı toplantı, kongrenin fikir babalarından Dr. İlhami Fındıkçı'nın yönettiği "Aile Şirketlerinde Liderlik Uygulamaları" başlıklı oturum oldu. Bitlis, Bayburt ve Aksaray'dan çıkan üç genç adam, kardeşleri ve diğer aile bireyleriyle beraber, küçücük dükkân veya atölyelerin nasıl büyük market veya fabrikalara dönüştüğünün hikâyesini anlattılar. Toplantıda tuttuğum notları paylaşmak istiyorum.

BAŞARIDA İLETİŞİMİN ÖNEMİ

Kiler Marketler Zinciri'ni ortaya çıkaran Kiler Grubu'nun yönetim kurulu başkanı Nahit Kiler, "iletişim" kavramını öne çıkaran bir konuşma yaptı. 12 yılda, tam 112 mağaza açan Kiler Grubu, perakende sektöründeki bu büyük atılımı iletişim becerine borçlu. Nahit Kiler'e göre, kişi önce kendisiyle barışık olmalı; yani kendi iç iletişimini sağlamalıdır. İkinci kademede, aile içi iletişim geliyor. Nahit Bey'e göre, aile içi iletişimde, özellikle kardeşler farklı yörelerden ve farklı eğitim düzeyindeki hanımlarla evlenince, büyük sorunlar meydana gelebiliyor. Bu bakımdan, eşleri mümkün olduğunca işin dışında tutabilmeli ve çocukları biribirleriyle iyi kaynaştırmalıdır. (Daha sonra konuşan Nurettin Eroğlu, eş veya çocukların işletmelerle ilgili görev tanımlarının, tıpkı profesyonel yöneticilerde olduğu gibi, net biçimde yapılması durumunda hiçbir sorunun yaşanmayacağını söyledi.)

İletişimde üçüncü kademe, kurum içi iletişimdir. Ortak ve yöneticilerin çalışanlarla büyük bir uyum içinde çalışmaları ve onları gayret ve başarılarından dolayı takdir etmeleri gerekir. Yılda bir iki defa düzenlenebilecek bir yemek veya eğlence gecesinin bile çalışanlarda (ve ailelerinde) derin izler bıraktığı bir gerçektir. Nahit Bey Feshane'de düzenledikleri bir iki toplantıdan söz ederken, adeta gözleri doluyordu.

Dördüncü kademe, müşterilerle sağlıklı iletişimdir. Her gün 200.000 müşteriye hizmet eden 112 markette, müşteri kazanmak ve kazanılmış müşteriyi elde tutmak büyük bir marifettir. Beşinci ve son kademe ise tedarikçilerle doğru iletişimdir. (Bunlara toplum ve doğayla sağlıklı iletişimi de biz ilave edebiliriz. Son günlerde Tuzla kıyılarında ortaya çıkan çevre rezaleti, gerçek iş adamlığının ne kadar önemli olduğunu bir kez daha gösterdi.)

Hala oğulları, teyze oğulları, amca, yeğen ve bacanakların ortaklığından oluşan Mopaş Marketler Birliği'nin genel müdürü Reşat Narman ise "önderlik" kavramını öne çıkardı. Narman'a göre, önderlik, liderlikten farklıydı. Nasıl mı? İşte size, birliğin harcını karmış olan amca Fazıl Narman'ın önderlik tarzı: Küçücük bir bakkal iken, 15 yıl kadar önce Moda'da büyükçe bir market işine giriyor. Sonra tek tek rençber yakınlarını köyden koparıp şehire getiriyor ve her birine ya bir kamyon alıp mal taşıtıyor; ya marketçilikle ilgili küçük bir iş alanı açıyor. Sonra hepsini bir araya toplayıp, bugün 1100 kişinin çalıştığı geniş bir grup oluşturuyor. Bu süreçte liderliği besleyen en önemli nitelikler hakkaniyet ve uyum oluyor.

GİRİŞİMCİLİK 3 AŞAMALI KOŞU

Eroğlu Grubu (Colin's-Loft) Yönetim Kurulu Başkanı Nurettin Eroğlu ise başarılı girişimciliği üç aşamalı bir koşuya benzetti ve bu aşamalara 1. Gözünü açma; 2. Gözünü kapama; 3. Gözünü dört açma etiketini taktı. Bu tasnifiyle dinleyicileri meraklandıran Eroğlu, konuşmasını şöyle sürdürdü: Birinci adım, gözünü açma sürecidir. Biz 30 yıl önce Mercan'da çalışırken, herkesin yaptığı işleri yapıyorduk. Önümüze bakıp, adeta gözü kapalı çalışıyorduk. Baktık ki, böyle yapmakla bir karış bile gidilemiyor. Hep aynı yerde sayıp duruyoruz. Kendi kendime dedim ki, 'Oğlum Nurettin, gözünü aç. Etrafta neler olup bittiğini anla ve ona göre hareket et!' Kardeşlerim de bana bu süreçte yardımcı oldular ve aşağı yukarı 10 yıl içinde, piyasada adı olan bir şirkete dönüştük.

İkinci adım, gözünü kapama yahut bazı işlere gözü kapalı dalma sürecidir. Mesela, 1994 krizinden sonra iç piyasa bıçak gibi kesilince, biz de gözümüzü karartıp Rus pazarına daldık. Tereddütlü davransaydık başarılı olamazdık. Başlangıçta her şey aleyhimize idi. Rusya'nın dilini bilmiyorduk, mevzuatını bilmiyorduk. Rusya büyük bir devrim yaşamıştı ve ülkede siyasi rejim henüz tam oturmamıştı. Bunların hiçbirini düşünmeden; sadece "Başarılı olmak zorundayız!" dedik ve Rus pazarına girdik. Şimdi Rusya'da 50, Ukrayna'da 30 mağazamız var. Özetle, yeri ve zamanı geldiğinde gözünü kapatıp belirli bir hedefe kilitlenemeyenler, iş hayatında başarılı olamazlar! Bazı insanlar, aslında çok iyi yönetici oldukları halde, sadece gözü kara olmadıkları için, risk üstlenmedikleri için, girişimci olamıyorlar.

Nurettin Eroğlu'na göre girişimcilikte üçüncü adım, gözünü dört açma sürecidir. Gözü açık olmaktan dolayı işletmenizi belirli bir seviyeye getirdiniz; gözü kara olmaktan dolayı da, başkalarının cesaret edemediği işleri yaptınız ve işletmeniz uluslararası bir grup haline geldi. Bundan sonra yapmanız gereken, gözünüzü dört açmaktır. Çünkü hem mevcudu koruyacak, hem de yeni değerler yaratacaksınız. Eskiden sadece hücum düşünüyordunuz. Şimdi ise hem ofans, hem defans oynamak zorundasınız. Savunma sisteminiz güçlü değilse, yeni pazarlara açılma veya yeni sektörlere girme çabası büyük tehlikeler doğurabilir.

Sanırım Eroğlu'nun bu uyarısını Fenerbahçelilere de hatırlatmakta yarar var. Tamam, şampiyon olacaksınız, ama bu defansla Avrupa'da işiniz zor!

Dinleyiciler arasında bulunan ünlü iktisat profesörlerimizden Besim Üstünel, Eroğlu'nu kutladıktan sonra, organlarımızdan sadece göze odaklanmasını eksik buldu. Girişimcinin gözünü açıp kapamanın yanı sıra; kulağı delik ve kulağı kesik olması gerektiğini söyledi. Genç bir dinleyici ise bunlara burunu ilave ederek, girişimcinin burnunun "iyi koku alması" gerektiğinin altını çizdi.

Geri dön   Yazdır   Yukarı


ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Aktüel | Spor | Yazarlar
Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak
Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi