T Ü R K İ Y E ' N İ N    B İ R İ K İ M İ
Y A Z A R L A R 17 NİSAN 2006 PAZARTESİ
  Ana Sayfa
  Gündem
  Politika
  Ekonomi
  Dünya
  Aktüel
  Spor
  Yazarlar
  Televizyon
  Sağlık
  Son Dakika
 
 
  657'liler Ailesi
  Ankara'da Şafak
  Bilişim
  Çalışanın Sesi
  Diziler
  Düşünce Gündemi
  İzdüşüm
  Kültür-Sanat
  Okur Sözcüsü
  Röportaj
  Sinema
  Yemek
  Zamanda Yolculuk
 
  Bize Yazın
  Abone Formu
  Temsilcilikler
  Reklam
  Künye
 
  Arşiv

  Yeni Şafak'ta Ara
 

Kürşat BUMİN

Fransa'ya 'kapitalizmi' öğretmek de bize düştü!

Şimdi anlatacağım hikayenin ilginizi çekeceğini umuyorum, çünkü -şöyle böyle değil- bayağı enteresan bir hikaye bu.

Biliyorsunuz, Fransa'da kazan kaldıran liseli ve üniversitelilere sendikaların da destek vermesiyle olaylara sebep olan yasa yerini isyancıların isteklerini göz önüne alan yeni bir yasaya terketti.

Epeyce zorlu bir mücadeleydi bu doğrusu... Fransızlar bir kere daha, özellikle Amerikan basınının anlamakta zorlandıkları bir "toplumsal hareket"i daha başarıyla sonuçlandırdılar.

Fransa'daki olayları herkes gibi biz de merakla izledik. Konuya ilişkin haberler daha çok işin 68 Mayıs'ı ile ilişkisini kurmaya yönelikti. Yorumlar ise -işte enteresan hikaye buradan itibaren başlıyor!- büyük ölçüde Fransızları "zamanın ruhu"nu kavramamakla, "eskiye takılıp kalmakla" suçlayan türdendi. Pek çok yorum, ayaklanan gençlerin (ve onlara destek veren sendikaların) "kapitalizm"in günümüzde ulaştığı şartları niçin anlamadığını ve (buna ilaveten) Fransa'da işlerin hangi şartların sağlanması durumunda yoluna gireceğini öğretiyordu. Tek kelimeyle "komik" bir manzaraydı tabii ki... Sen kalk, nüfusunun yarıya yakını hâlâ "kırsal"da yaşayan bir ülkenin yorumcusu olarak Fransızlara "kapitalizm"i öğretmeye çalış! Biz bu işi artık çok iyi biliyoruz ya, alalım Fransa'nın asi çocuklarını karşımıza ve onlara "ekonomi"nin günümüzde nasıl bir çalışma hayatı gerektirdiğini tek tek açıklayayım ki geçmişe takılıp kalmasınlar...

Bu çerçevede ne analazler yapılmadı ki... "Jakoben" Fransızlar devletin yakasından düşmek istemiyorlarmış; bu gidişle ülkenin ekonomisinin canlanması imkansızmış; "sosyal devlet" talebinde ısrar etmek çok nostaljik bir duygu ve tavırmış, vesaire vesarie....

Mesela Radikal'den Korkmaz İlkorur'un Fransa'nın ekonomik dertlerinden birisi olarak gördüğü "35 saatlik çalışma haftası"na ilişkin yorumu: "Fransa, emek ve ürün piyasalarında katılıkları minimize eden değil, bilakis artıran kötü düzenlemeler yapmakla ünlü. Bunlardan biri de faydası olup olmayacağı çok tartışılan '35 saatlik çalışma haftası' düzenlenmesidir. "

İlkorur, Jospin hükümetinin Fransa'da haftalık çalışma süresini 35 saate indirilmiş olmasından bayağı rahatsız! Öyle ki, haftalık çalışma süresini 35 saate indiren yasanın mevcut ücretleri yasa ile korumuş olması, İlkorur'u daha da öfkelendirmektedir: "Kim istemez, daha az çalışıp aynı parayı almayı?" Yazar, münasebetsiz bulduğu yasa ve uygulamadan bir "hisse" çıkartmayı da ihmal etmiyor: "Fransa'ya bakıp gerekli dersleri çıkarmakta yarar var."(!)

Ne tuhaf; Fransızlar bir yolunu bulup haftalık çalışma süresini (nihayet) 35 saate indirmişler, ama işyerlerinin büyük kısmında haftalık çalışma süresi kimbilir kaç saati bulan Türkiye'den bir ekonomi yazarı bu gelişmeden çok şikayetçi... "Olmaz!" diyor, çalışma süresinin böyle radikal bir biçimde aşağı çekilmesi kabul edilemez!

Mesela Akşam'dan Deniz Gökçe'nin "Ekonomiye Fransız" Fransızların içler acısı durumunu tasvir eden peş peşe yayımladığı üç yazısı. Gökçe'ye göre Fransızlar "anti piyasacı", "kapitalizm, piyasa sistemi, rekabet ve globalleşme"den korkan, "hayata devletçi, popülist, milliyetçi ve değişim karşıtı" bakan ve yaklaşan, "kırk yıl evvelinin refah devleti sendromuna bağlı kalmış", "emek piyasası mobilite ve esnekliğine" direnen, özetle "zamanın ruhu"nu kavrayamamış tatsız tuzsuz bir millettir!

Ne tuhaf; Fransa'ya "kapitalizmin son aşaması"nı öğretmek görevi yine fevkalede piyasacı, rekabet ve globalleşmeden yana, değişim taraftarı, emek piyasasında son derece "esneklik" (hem de nasıl!) yanlısı Türkiye'den bir ekonomi yazarına düştü...

Gökçe -Fransa'da yetişmiş iktisatçılar ne der bilemem- Fransızların ekonomiye "Fransız" kalma nedenleri arasında bu ülkedeki ekonomi öğretiminin köhne yapısına da işaret ediyor. Çünkü Fransa'da verilen "ekonomi eğitiminde piyasa mekanizmasının nasıl çalıştığına çok kısa şekilde bakılıyor"muş.

Görüyorsunuz, ekonomi yazarı Türklerin de işi bayağı zor. Elele verip Fransa'ya "kapitalizm"i yeniden öğretmeye niyetliler. Bu Türkler (söylendiği gibi) sahiden "çılgın" herhalde...

Geri dön   Yazdır   Yukarı


ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Aktüel | Spor | Yazarlar
Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak
Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi