T Ü R K İ Y E ' N İ N    B İ R İ K İ M İ
Y A Z A R L A R 3 OCAK 2006 SALI
  Ana Sayfa
  Gündem
  Politika
  Ekonomi
  Dünya
  Aktüel
  Spor
  Yazarlar
  Televizyon
  Sağlık
  Bugünkü Yeni Şafak
 
  657'liler Ailesi
  Bilişim
  Çalışanın Sesi
  Diziler
  Düşünce Gündemi
  İzdüşüm
  Kültür-Sanat
  Nar-ı Beyza
  Okur Sözcüsü
  Röportaj
  Sinema
  Yemek
  Zamanda Yolculuk
 
  Bize Yazın
  Abone Formu
  Temsilcilikler
  Reklam
  Künye
 
  Arşiv

  Yeni Şafak'ta Ara
 

Mehmet ŞEKER

Esemesini yesinler

Tatile çıkmak isterseniz, cep telefonunuzun minik ekranına 'tatil' yazıp verdikleri numaraya esemes olarak göndereceksiniz.

Araba almak isterseniz yine esemes.

Sevdikleriniz için çalınmasını istediğiniz şarkıyı da esemes ile bildirmelisiniz.

Herhangi bir konudaki oylamaya katılmak için de yapacağınız şey farklı değil.

Aldığınız bir-iki litrelik gazoz yahut kola şişesinin kapağından çıkan şifreyi, belirtilen numaraya gönderirseniz, tişört, futbol topu, çanta kazanabilirsiniz.

Şansınız yüksekse daha büyük hediyeler de çıkabilir.

Yeter ki siz esemes göndermekten geri durmayın.

Şık bir cep telefonu kazanmanız an meselesi.

Dizinizin üstüne bir tane bilgisayar da gönderebilirler.

İzlediğiniz televizyon kanalından verilen numaraya en çok esemes gönderen kişi siz olursanız tabii.

Parmaklarınıza kuvvet.

* * *

125 tane gönderdim, garanti ben kazanırım diyerek havaya girmeyin.

Her zaman sizden bir fazla gönderen biri bulunacaktır.

250 tane gönderseniz bile.

Bir kişi mutlaka daha fazla göndermiştir.

Açık artırma gibi.

Ne söylersen bir fazlası hesabı.

Sokakta, sınıfta, otobüste karşılaştıklarınızın baş parmaklarına dikkatle bakın.

Belki sizden bir fazla esemes gönderene rastlarsınız.

"Diz üstü olmadı, size de masa üstü bilgisayar verelim" diyen bile çıkmaz.

* * *

Siz siz olun, sakın "Bu esemes de ne demek oluyor?" diye sormayın.

Çocuklar bile güler halinize.

Esemes işte.

SMS yazılır, fakat okunuşu öyle değildir.

Tıpkı Avrupalı, Amerikalı gibi okumalısınız.

Veya hiç değilse eski bir sömürge ülkesinin halkı gibi.

Se me se derseniz, madara olduğunuzun resmidir.

Ahmet Kekeç'in kulakları çınlasın, âlem global olmuşken, siz hâlâ kısaltmaları 'yerel' dilinizle mi okuyorsunuz?

Ne kadar ayıp!

"İngilizce dünya dili beyim!"

Ulan bizim dilimiz ahiret dili mi?

Yoksa kırk beş kişilik kabile dili mi?

* * *

Artık her şey cep telefonundan gönderilecek esemes ile halledilebiliyor.

Marketten deterjan, makarna, yoğurt mu alacaksınız; gönderin esemesi, kapınıza gelsin.

Yılın şarkısını mı seçeceksiniz; baş parmağınızı çalıştırın, esemesi yollayın.

Ahmet Hakan'ın gündemindeki konuları mı merak ettiniz; bir esemes yazın gönderin, cebinize bildirilsin.

Daha neler neler.

Can sıkıntısına bile çare orada.

Bağış yapmak için de en kolay yöntem bu.

Bankaya, şuraya buraya gidip de yorulmanıza hiç gerek yok.

Yaz gönder.

Kurbanını bağışlamak isteyenlerin bile imdadına yetişiyor.

Yaşasın esemes.

Bir tek esemesle oruç işini halledemediler maalesef.

Ve tabii namazı da.

Geri kalan her şeyin çaresi esemes.

"Bacağımda kıl dönmesi var, ne yapayım?"

"Esemes gönder."

Gönder ki birileri cebini doldursun.

* * *

Yüz yıl sonra Türkçe diye bir dilin kalmayacağından endişe duyanları haklı çıkarmak için de elimizden geleni ardımıza koymayalım arkadaşlar.

Hem kendi çabamızla dilimizin yok olmasına yardımcı olalım, hem de iki gözü birden cebimizdeki minik parada olanların hevesini kursağında bırakmayalım.

Bırakınız yesinler...

Bırakınız kazansınlar...

Yüz yıl sonra dilimizin esamisi okunmayacakmış; kimin umurunda?

Yüz yıl sonra biz çoktan ölmüş olacağız.

Diğ mi ama?

BALIKLARIN YENİ YILI

Bir yıl bitti, yenisi başladı.

Yeni yılın ilk günü, Galata Köprüsü'nden geçerken, oltayla balık tutan meraklıları gördüm.

Sabahın erken vakitleriydi.

Yılın eskisi de yenisi de bizim için ve kendi yakıştırmamız.

Oltaya yakalanan balıklar için, diğer balıklar şöyle söylemezler herhalde:

- Tüh! Yazık oldu! Yeni yılın ilk günü oltaya yakalandı garibim.

ÇINAR AĞACI

Topkapı Sarayı avlusunda yaşlı bir çınar ağacı var.

Eskiyen gövdesi kurumuş, yıkılmış.

Belki de kesmişler.

O yaşlı gövdeden yeni bir dal çıkmış ve büyümüş.

Temsil gibi.

Yaşlı gövde sanki Osmanlı, yeni büyüyen ağaç Türkiye Cumhuriyeti.

Bulunduğu yer itibariyle, bu ağaçların anlamı daha büyük gibi geldi bendenize.

Kök aynı, gövde aynı, dallar farklı.

Geri dön   Yazdır   Yukarı


ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Aktüel | Spor | Yazarlar
Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak
Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi