T Ü R K İ Y E ' N İ N    B İ R İ K İ M İ
Y A Z A R L A R 13 OCAK 2006 CUMA
  Ana Sayfa
  Gündem
  Politika
  Ekonomi
  Dünya
  Aktüel
  Spor
  Yazarlar
  Televizyon
  Sağlık
  Bugünkü Yeni Şafak
 
  657'liler Ailesi
  Bilişim
  Çalışanın Sesi
  Diziler
  Düşünce Gündemi
  İzdüşüm
  Kültür-Sanat
  Nar-ı Beyza
  Okur Sözcüsü
  Röportaj
  Sinema
  Yemek
  Zamanda Yolculuk
 
  Bize Yazın
  Abone Formu
  Temsilcilikler
  Reklam
  Künye
 
  Arşiv

  Yeni Şafak'ta Ara
 

İbrahim KARAGÜL

Şaron-4: Arafat'ı zehirleyen, barıştan nefret eden adam..

Ariel Şaron Araplar, Müslümanlar, İsrailli solcular ve dünyanın büyük bölümü için bir insanlık suçlusu olarak tarihteki yerini aldı. Hiçbir şey bunu değiştiremez. Ölümünden sonra çok şey yazılacak, sayısız kitap yayınlanacak, Şaron dosyası enine boyuna tartışılacak. ABD'deki derin güçlerden ailesine aktarılan milyon dolarlar, mafya bağlantıları, ABD merkez güçleriyle birlikte planladığı cinayetler/katliamlar, Şaron-terör örtüşmesi, siyasi suikastler, İsrail dışında yürütülen operasyonlar... Rabin suikastinden çözülemeyen cinayetlere kadar dosyalar açıldıkça Şaron ismi her zaman karşımıza çıkacak.

George Bush, 5 Ocak konuşmasında Şaron'u "Barış adamı" ilan etti. Oysa o, 1979'da Mısır'la yapılan barış anlaşmasını reddetti. 1985'te Güney Lübnan'dan çekilmeyi reddetti. 1991'de Madrid Barış Konferansı'na katılmayı reddetti. 1993'te yapılan Oslo Anlaşması'na Knesset'te red oyu verdi. 1994'te Ürdün'le anlaşmayı reddetti. 1997'de El Halil Anlaşması'na red oyu verdi. 2000'de İsrail'in Güney Lübnan'dan çekilmesini kınadı. İçinde "barış" olan her şeyden nefret etti. Sürekli savaş istedi. Sürekli kan akıttı. Sürekli öldürmeye ayarlı bir siyaset izledi. Çünkü o bir ırkçıydı. Böyle bir kişiyi "Barış adamı" ilan etmek ancak Bush'a yakışırdı!

28 Eylül 2000'de 4 bin korumasıyla Mescid-i Haram'a girip Filistinlileri provoke ederek çatışmaları yeniden başlattı. O gün İsrailli keskin nişancıları Filistinliler üzerine ateş açmaya başladı ve silahlar bir daha susmadı. Ölüm düşeğine yatana kadar can almaya, bütün Ortadoğu'yu karıştırmaya devam etti. F-16 uçakları ve tanklarla mahalleleri enkaza çevirdi, evleri, yoldaki araçları, sokakta yürüyen insanları füze saldırılarıyla havaya uçurdu. Çocuklar okul sıralarında ve evlerinde kurşunlara hedef oldu.

"11 Eylül" 2003'te Yaser Arafat için sürgün kararı çıkardı. Karar, 11 Eylül saldırılarının yıl dönümünde alındı. Karara karşı hazırlanan BM tasarısı 16 Eylül'de, yani Sabra ve Şatilla katliamının yıldönümünde ABD tarafından veto edildi. "Hapiste tecrit etmek" ve "öldürmek" de seçenekler arasındaydı. İkisini de yaptı. Arafat'ı karargahında tecrit etti, karargahında öldürdü. Arafat'a yönelik Bush/Şaron öfkesinin nedeni, Mahmut Abbas formülünün fiyaskoyla sonuçlanmasıydı. Çünkü Abbas, bir rejim değişimi için Başbakan yapılmış, Arafat'ın devreden çıkarılması hedeflenmişti. Arafat ve Filistinliler planı boşa çıkardı. Bedeli Arafat'ın zehirlenerek öldürülmesi oldu. Abbas yeniden iktidara taşındı.

Filistin lideri 7 Kasım 2004'te öldü. Ölüm tarihi 11 Kasım olarak açıklandı. 45 yıldır halkının özgürlüğü için mücadele eden 20. yüzyılın mücadele adamının ölüm sebebi bile gizlendi. Ölümü iki ülkeyi sevindirdi: İsrail ve Amerika'yı... Çünkü onlar öldürmüştü. Sevinçlerini gizleme gereği bile duymadılar. Ona üç yıldır güneş yüzü göstermeyenler, yan odasına kadar gelip en yakın korumalarını kafalarına kurşun sıkıp öldürenler de onlardı.

Şaron'un iğrenç suikast örneklerine hangi örnekleri insanlığın hafızasından silinmeyecek. 67 yaşında bütün vücudu felç olan, hemen hiç görmeyen ve duyma sorunu çeken, yıllarca İsrail hapishanelerinde işkence gören, tekerlekli sandalyeye mahkum olan Filistin direnişinin sembol öncüsü Şeyh Ahmed Yasin'i 20 Mart 2004'te şehid etti. Sabah namazından çıkarken yorgun bedenini füzelerle parçalara ayırdı. Tıpkı Yemen'de, Irak'ta yaptıkları gibi... Şaron'un bizzat planladığı ve yönettiği saldırı, Şeyh Yasin'in bedenini ortadan kaldırdı. Ama Yasin Fas'tan Endonezya'ya kadar direniş sembolü oldu.

Ölümüne en çok Bush ve ekibi üzülecek. En önemli müttefiklerini kaybettiler. Ortadoğu'yu yeniden dizayn etmede sıkıntıya düşecekler. Şaron onlar için öncüydü. Onun planlarını uyguladılar. Irak'ta direnişçilere karşı onun yöntemleriyle savaşıyorlar. Büyük bir Ortadoğu savaşına, Suriye'yi işgale, İran'a saldırıya hazırlanıyorlardı. Çünkü "Büyük Ortadoğu savaşı" Şaron'un eseriydi. Onu kaybettiler. Kaybetmeye devam edecekler!

Geri dön   Mesaj gönder   Yazdır   Yukarı


ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Aktüel | Spor | Yazarlar
Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak
Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi