T Ü R K İ Y E ' N İ N    B İ R İ K İ M İ
Y A Z A R L A R 13 OCAK 2006 CUMA
  Ana Sayfa
  Gündem
  Politika
  Ekonomi
  Dünya
  Aktüel
  Spor
  Yazarlar
  Televizyon
  Sağlık
  Bugünkü Yeni Şafak
 
  657'liler Ailesi
  Bilişim
  Çalışanın Sesi
  Diziler
  Düşünce Gündemi
  İzdüşüm
  Kültür-Sanat
  Nar-ı Beyza
  Okur Sözcüsü
  Röportaj
  Sinema
  Yemek
  Zamanda Yolculuk
 
  Bize Yazın
  Abone Formu
  Temsilcilikler
  Reklam
  Künye
 
  Arşiv

  Yeni Şafak'ta Ara
 

Taha KIVANÇ

Aynı film, yeniden...

Acaba bizde aynı olaylar sürekli tekerrür ettiği için mi gazetelerde aynı konularda hep aynı türden haberler ve yorumlar okuyoruz, yoksa gazeteler hep aynı konularda aynı türden haber ve yorumlarla çıktığı için mi bizde olaylar sürekli tekerrür ediyor?

Biraz garip kaçan bir soru sorduğumun elbette farkındayım. Onun için yazıya devam etmeden önce yukarıdaki soruyu yeniden okumanızı tavsiye ederim.

Soruda bir varsayım hemen kendini belli ediyor: "Bizde olaylar sürekli tekerrür ediyor" varsayımı bu. Kısa aralarla aynı türden olaylarla karşılaşıp duruyoruz. Başkalarını bilmem, ama ben uzun yıllardan beri bu hisse sahibim. Şimdi hatırlamamın sebebi de, hayatının öyküsünü 867 sayfalık 'Gölgede Kalan İzler ve Gölgeleşen Bizler' (Doğan Kitapçılık) başlıklı anı kitabında anlatan emekli Org. Kemal Yamak'tan okuduklarım oldu.

Kemal Yamak Kemal Yamak askerlerin bile 'en sivil general' diye övdükleri orgeneralliğe kadar yükselmiş bir subaydır. Kara Kuvvetleri Komutanlığından emekli olduğunun ertesi günü, Başbakan Turgut Özal, 'güvenlik ve savunma başdanışmanı' sıfatıyla kendisini yeni görevine başlatmıştı. Kısa süre sonra Özal cumhurbaşkanı seçildi, Yamak Paşa'yı da 'Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri' unvanıyla yanında Çankaya Köşkü'ne çıkardı.

Kitabından 'Özel Harp' günlerine dönük parçalar gazetelere yansıdığı için dikkatler anılarının hep o yönüne kaydı, iyi de oldu... Ancak, Yamak Paşa'nın yerinde ben olsaydım, 'Özel Harp' günlerimi mümkün olduğu kadar kısa, buna karşılık sivil hayatı 'içeriden' gözlediğim Özallı yıllarımı daha geniş tutardım... O bunun tam tersini yapmış...

Tarihin sürekli tekerrür ettiği hissini veren, Kemal Yamak'ın Kara Kuvvetleri Komutanı (KKK) olarak atandığı yılda (1987) yaşananlar ile o makamdan emekli olması sırasında (1989) başına gelenler... Birbirine yakın iki tarihte meydana gelmiş iki atama olayında olanlar ve olanlarla ilgili gazetelerde yazılanlar, etrafta konuşulanlar, sancısı daha şimdiden başlamış önümüzdeki 30 Ağustos'a kadar okuyacaklarımızın bir prova baskısı gibi geldi bana.

Org. Necdet Üruğ'un Genelkurmay Başkanlığından ayrılıp yerine Org. Necip Torumtay'ın geldiği yıldır 1987. Org. Üruğ'un ayrıldığı makama kendisini hazırlayan, hatta devir-teslim töreni için dâvetiye bile bastıran KKK Org. Necdet Öztorun hükümet ile Çankaya arasında varılan mutabakat gereği emekli edilir. O sırada İzmir'de Ege Ordu Komutanıdır Org. Yamak ve KKK olabilmesinin önünde iki engel vardır: 1. Ordu Komutanı Org. Recep Ergun ile Milli Savunma Bakanlığı Müsteşarı Org. Hüsnü Çelenkler...

Sorun, biri Askeri Şura üyesi yapılıp diğeri emekli edilerek çözülür ve üçüncü sıradaki Org. Yamak 'ordunun tercihi' olarak KKK'na getirilir. Anılarda, o günlerdeki iç çekişmenin dışa vurumu olan haberler gazete kesikleri biçiminde yer alıyor... Hayli öğretici bir süreç olduğu kesin... (s. 605-615)

İkinci süreç de en az ilki kadar öğretici.

Org. Yamak iki yıl KKK olarak hizmet vermiştir. Emekli olacağı yıl, TSK içinde yeniden yapılanma sancıları çekilmektedir. Şura, general ve amirallerin bekleme sürelerini kısaltma, buna karşılık Genelkurmay Başkanının yaş haddinin 69'a yükseltilmesi konuları üzerinde çalışmaktadır. Org. Yamak o yıl (1989) yaş haddinden emekli olacağını bilmekte, ancak kendisiyle ilgili spekülasyonlar da yapılabilmektedir.

O yıllardan kulağımda kalanı buraya kaydedeyim: Hazır yeniden yapılanma çalışmaları başlamışken, Org. Yamak'ın Genelkurmay Başkanı olması önündeki engeli de kaldırması bekleniyordu Şura'nın.

Hürriyet'te bir yazar Org. Yamak'ı silâh arkadaşları gözünde yaralama amaçlı 'yalan' üzerine oturan bir yazı yayımlar... O da, söylentilerin önünü kesmek için, bir düğünde karşısına çıkan bir gazeteciye, "1 Eylül'ü bile beklemeden emekli olacağım" açıklamasını yapar; bu fevri hareketle, görev süresini uzatmak için Cumhurbaşkanı Evren ile Başbakan Özal'ın formül arayışlarını boşa çıkartmış olur. Dedikodular ve yalan haberlerle canını sıkanlar, bir gazeteci aracılığıyla kendisini bağlamayı da başarırlar...

Oldu-bittiye getirildiğini neden sonra anlayan Org. Yamak kitabında şunu yazıyor: "Şimdi geride kalan bu girişimleri, sayın cumhurbaşkanı ile dönemin başbakanı arasında geçen konuşmaları öğrenmiş bulunuyorum. Bu güvene lâyık görülmeyi ve hakkımda söylenenleri, inanın ki görev süresi uzatılmış (olsaydı) olmaktan daha gurur verici ve daha huzur sağlayıcı bir sonuç sayıyorum." (s. 643) Genelkurmay Başkanı olacak iken emekli olan subaydır Kemal Yamak...

Son aylarda çıkan söylentiler ve yapılan yayınlar size de "Ben bu filmi daha önce görmüştüm" hissini veriyor mu?

Geri dön   Yazdır   Yukarı


ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Aktüel | Spor | Yazarlar
Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak
Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi