T Ü R K İ Y E ' N İ N    B İ R İ K İ M İ
E K O N O M İ 23 OCAK 2006 PAZARTESİ
  Ana Sayfa
  Gündem
  Politika
  Ekonomi
  Dünya
  Aktüel
  Spor
  Yazarlar
  Televizyon
  Sağlık
  Bugünkü Yeni Şafak
 
  657'liler Ailesi
  Bilişim
  Çalışanın Sesi
  Diziler
  Düşünce Gündemi
  İzdüşüm
  Kültür-Sanat
  Nar-ı Beyza
  Okur Sözcüsü
  Röportaj
  Sinema
  Yemek
  Zamanda Yolculuk
 
  Bize Yazın
  Abone Formu
  Temsilcilikler
  Reklam
  Künye
 
  Arşiv

  Yeni Şafak'ta Ara
 

Turizmdeki politika eksikliği bizi 'ucuz ülke' haline getirdi

"Deniz, kum ve güneş pazarlayıp bir yere varamayız" diyen TUROB Yönetim Kurulu üyesi Sevda Yılgaz, yüksek gelir grubu turist için sanatsal, sportif, kültürel faaliyetleri de destekleyen bir politika oluşturulması gerektiğini söyledi.

Fatma
Çiftçi

Pazartesi
Söyleşisi
21 milyon turiste karşılık 18 milyar dolar turizm geliri. 19 yıldır bacasız sanayinin içinde olan Turistik Otelciler, İşletmeciler ve Yatırımcılar Birliği (TUROB) Yönetim Kurulu üyesi Sevda Yılgaz, 2005 yılını turizm için 'bol yıldızlı bir yıl' olarak tanımlasa da, 'ucuz ülke' imajından kurtulamadığımızı söylüyor. Bugüne kadar Türkiye'nin bir turizm politikası olmadığını savunan Yılgaz, Türkiye'yi sadece deniz-kum-güneş ülkesi olarak sunmanın yanlışlığına dikkat çekerek, sanatsal, sportif ve kültürel etkinlikler, kongreler, festivallerle desteklenen politikaların başarı kazandığını vurguluyor. İstanbul turizminin merkezi Beyazıt'daki Antik Otel'in Genel Müdürlüğü'nü de yapan genç ve tecrübeli turizmci, sektörün bugünkü durumuyla ilgili olarak sorularımızı cevapladı.

TÜRKİYE'Yİ YANLIŞ TANIYORLAR

Yurtdışında yaşadınız, TUROB'daki göreviniz gereği de Türk ve dünya turizmini yakından izliyorsunuz. Karşılaştırırsanız, konaklama sektöründe Türkiye'nin artı ve eksileri neler?

Otelcilikte doğrularımız çok fazla. Çünkü kendi geleneğimizde konukseverlik var. Otelcilik sektörü çok disiplinli. Yurtdışında her şey makineleşmiş gibi. Dünyanın her yerinde insanlar sizin bir katkınızın, bir tebessümünüzün olmasını bekliyor. Bu tarz, bizim özelimizde zaten var. Tesisler ve kaliteli hizmet açısından fazla eksiğimiz yok. Türkiye'nin bir turizm politikası olmadığı için, bugüne kadar ucuz ülke olduk. Turiste ülkemizi değerinde satamadık. En büyük acımız bu. Lobi faaliyetleri diye bir şeyi çok geç keşfettik. Kendimizi anlatmadık. Almanya'da iken bana "Sizin çatalınız var mı, elle mi yemek yiyorsunuz?" gibi sorular soruyorlardı. O yüzden yurtdışındaki Türkleri de tanıtım işinin içine katmalıyız. Çünkü onlar bizim en büyük pazarlamacılarımız.

'Ucuz ülke' imajını nasıl silebiliriz?

Ülkeyi sadece güneş, kum ülkesi olarak sunmaz, farklı organizasyonları buraya çekersek o kadar başarılı oluruz. Çünkü bir sanatsal başarı, sanatçıların Türkiye'ye akınını başlatıyor. Caz festivaline caz severler geliyor. Futboldaki başarıların yaptığı tanıtıma, hiçbir ülkenin bütçesi yetmez. Milli takımın başarısı Türkiye'ye ilgiyi artırıyor. Sporun, sanatın, kültürel faaliyetlerin desteklenmesi gerekiyor. Sanatın, kültürün bir değeri yoksa, o ülke ucuza gidiyor. Örneğin Tıp Kongresi'ne gelen yabancı uzman, Türkiye'yi görmüş oluyor. Sonra ailesiyle tatile geliyor. Bu çalışmalar yüksek gelirli turisti çekince, fiyatları da yükseltecek.

İSTANBUL HAK ETTİĞİ YERDE DEĞİL

Dünya turizm başkentlerine bakarsak, İstanbul hak ettiği yerde mi?

Maalesef değil. Bu, şimdiye kadar yanlış yönetimlerin, her konuda plansızlığın getirdiği bir sonuç. Bugün sadece Prag 14 milyon turist alırken, İstanbul daha bu yıl 5 milyon turist rakamına ulaştı. Edirne ve İpsala sınır kapısından girenlerin de İstanbul'a geldiğini bildirdiğimiz için, 5 milyon rakamına ulaşıldı. İstanbul, bırakın yurtdışından turist almayı, bence yurtiçinden de turist almıyor. Anadolu'da çeşitli bölgelere kültür turları düzenleniyor, ama İstanbul Kültür Turu diye bir şey yok. Burada seyahat acentelerine çok iş düşüyor.

Sanırım İstanbul'da yaşayanların çoğu da bu tarihi bölgeyi ziyaret etmiş değil.

Evet. Bırakın diğer şehirlerden turist almasını, İstanbul'da iki yakanın birbiriyle ilişkisini sağlayamıyoruz. Karşıya geçmek bir sorun. Avrupalı rahatlıkla evinden çıkıp hemen bir toplu vasıtaya ulaşıyor ve medeni bir şekilde seyahat ediyor. Bizde ise Anadolu yakasından Sultanahmet'e gelmek için büyük bir program yapmak gerekiyor. İşin başı ulaşım. Kendimiz bile bu şehirde çok uygun koşullarda hareket edemiyoruz.

İstanbul'un yeni otellere ihtiyacı var mı?

İstanbul artık bir kongre merkezi olarak algılanmaya başlandı. Çok kısa zamanda da daha güzel projelere ev sahipliği yapacak. Ayrıca İstanbul'un 2010 yılında dünyanın turizm başkenti olması için aday olduk. Bugün kongreler olduğu zaman bir oda bile bulmanız mümkün olmuyor. Asya tarafında yeterli yatak kapasitemiz yok. O yakanın da on yıl yoğun olması isteniyorsa, konaklama tesislerine ihtiyacımız olacak. Kongreler, sportif ve kültürel faaliyetler nedeniyle daha çok beş yıldızlı oteller olacak.

Yunan Turizm Bakanı 'özür' ziyaretine geliyor

Yunanistan Sağlık Bakanı "Türkiye'ye gitmeyin" açıklaması yapmıştı. Oysa, Yunanistan için de büyük oranda rezervasyon iptalleri sözkonusu.

Yunanistan Sağlık Bakanı, ülkesinin turizmini düşünmeden konuştu. Halbuki, bizim ikili ilişkilerimizin çok iyi olmasının nedenlerinden sadece biri de, Türkiye'den oraya büyük oranda turist gönderiyor olmamız. Ayrıca Yunanistan'la aynı bölgedeyiz. Bu yüzden Yunanistan Turizm Bakanı Dimitris Avramopulos, bu açıklamayı yapan Sağlık Bakanı ile beraber bu hafta Türkiye'ye gelip, Turizm Bakanımız Atilla Koç ile yemek yiyecek. Sanırım açıklamalardan üzüntü duyup, ziyaret ederek jest yapmak istedi.

Bacasız sanayi 40 çeşit baca tüttürüyor

Geçtiğimiz yıl Formula, Şampiyonlar Ligi ve yoğun kongreler, doluluk oranlarına nasıl yansıdı?

Doluluk oranının en yüksek olduğu yıllardan birini yaşadık. Fiyatlarda da dolulukla birlikte biraz daha akla uygun düzeye yükseldi. Çünkü çok düşük rakamlarla çalışıyoruz. Kriz dönemlerinde kapıları kapatmamak için, sadece masrafları karşılamaya, istihdamda indirime gitmemeye gayret ederek ayakta kaldık. Ayrıca turizme 'bacasız sanayi' deniyor, ama biz 40 sektörün bacasını tüttürüyoruz. Biz durduk mu, onlar da durur. Konaklama sektöründe neye dokunsanız ayrı bir sektör. Yiyecek, içecek, tekstil, mobilya, beyaz eşya...

Basın kuş gribini çok abartarak vermemeli

Kuş gribi nedeniyle rezervasyonlarda iptaller sözkonusu mu, olumsuz sonuçlarını yaşıyor musunuz?

Bunun etkisini şu anda belirgin olarak görmüyoruz. Bu dönemde mevsimsel olarak bir durgunluk zaten oluyordu. İngiltere'den yapılan rezervasyonlarda Türkiye için yüzde 20, Yunanistan için yüzde 19, İspanya için de yüzde 14 bir azalma olduğu belirtiliyor. Biz kuşların göç yolundaki ülkelerden sadece biriyiz. Bu kuşlar, mevsim değiştiğinde Hollanda'ya da, Belçika'ya da konacak. Evet halkımız bilgilendirilsin, her türlü açıklama yapılsın. Ama olay en abartılı, en vahşi şekilde verilirse, turist gönderen ülkeler de kendi ülkesinde birinci haber olarak yayınlacak. O ülkenin vatandaşı Türkiye'ye gitme planını erteleyecek. Ama bizim için şu anda bir sorun yok.

Sevda Yılgaz kimdir?

Liseden sonra Almanya'da lisan, satış ve pazarlama eğitimi almış ve gurbetçilerin o güne kadar pek görmediği bir şekilde Nürnberg'de Türk tiyatrosunu kurup oyunculuk da yapmış. Türkiye'ye dönünce, yabancı dili nedeniyle yardım amaçlı girdiği turizm sektöründe 1987 yılından beri çalışıyor. Tarihi Yarımada da denilen Eski İstanbul'un farklı otellerinde yöneticilik yapan Sevda Yılgaz, halen Beyazıt Antik Otel'in Genel Müdürlüğü'nü sürdürüyor. Yılgaz, halkla ilişkiler dalında lisans eğitimi alsa da, üniversitelerde okutulan turizm kitaplarının birçoğunu okumuş olsa da kendisini "alaylı turizmci" olarak tanımlıyor.

Geri dön   Yazdır   Yukarı


 ANKET

ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Aktüel | Spor | Yazarlar
Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak
Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi