T Ü R K İ Y E ' N İ N    B İ R İ K İ M İ
Y A Z A R L A R 23 OCAK 2006 PAZARTESİ
  Ana Sayfa
  Gündem
  Politika
  Ekonomi
  Dünya
  Aktüel
  Spor
  Yazarlar
  Televizyon
  Sağlık
  Bugünkü Yeni Şafak
 
  657'liler Ailesi
  Bilişim
  Çalışanın Sesi
  Diziler
  Düşünce Gündemi
  İzdüşüm
  Kültür-Sanat
  Nar-ı Beyza
  Okur Sözcüsü
  Röportaj
  Sinema
  Yemek
  Zamanda Yolculuk
 
  Bize Yazın
  Abone Formu
  Temsilcilikler
  Reklam
  Künye
 
  Arşiv

  Yeni Şafak'ta Ara
 

Koray DÜZGÖREN

Değişen yasaları bu bürokrasi mi uygulayacak?

Ağca'nın erken salıverilmesi olayında Yargıtay'ın verdiği karar, yargı meselesinin bir an önce ele alınması gerektiği konusunu yakıcı bir şekilde gündeme getirdi

Sadece bazı yasaların değiştirilmesinin yeterli olmayacağı, yasalarla birlikte bu yasaları uygulayacak yargı organının ve bu organda görev alan yargı mensuplarının da önemli bir değişime ihtiyacı olduğu artık şiddetli bir ihtiyaç olarak kendini dayatıyor.

Son birkaç aylık döneme ilişkin kamuoyunun karşı çıktığı, kamu vicdanının itiraz ettiği ya da yoğun olarak tartıştığı birçok olayı ya da davayı sıralamak mümkün.

Yargının bu dönem içinde gördüğü her önemli dava ve aldığı kararlar -özellikle siyasi kökenli olanlar ya da ucu siyasete dokunananlar- sadece Türkiye'de değil, Türkiye ile yakından ilgili Avrupa ve dünya kamuoyunda da tartışılıyor.

Mardin Kızıltepe'de evlerinin önünde polisler tarafından öldürülen baba-oğulla ilgili dava, Orhan Pamuk ve bir takım yazar, yayıncı, gazeteci - hatta okur- için açılan ifade özgürlüğüne ilişkin davalar, Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Rektörü hakkında açılan dava ve rektörün tutukluluk kararı, Şemdinli olaylarıyla ilgili dava ve son olarak Ağça'nın erken salıverilmesine ilişkin kararlar bunlardan birkaçı.

Bu tartışmalı davalara ve kararlara, bazı yargı mesuplarının kirli ya da şaibeli ilişkilerini de eklersek tablonun hiç de iç açıcı olmadığını görürüz.

Yargının bu kadar tartışılıyor olması ve adalet fikrinin bu derece yara alması pek hayra alamet bir durum değil.

Şemdinli olaylarıyla ilgili açılan davaların ilkinde mahkemenin, Şemdinli'de keşif heyetinin üzerine ateş etmekle suçlanan uzman çavuş Tanju Çavuş'u, "bir kişiyi öldürmek, silahla beş kişiyi yaralamak"tan açılan davanın ilk duruşmasında serbest bırakması, olayın 'lokal' olduğunu söyleyen bazı komutanların bu konudaki sözlerinin etkili olduğu izlenimi veriyor.

Oysa hukukçular, Şemdinli'deki bombalama olayıyla ilgili davaların ayrı ayrı görülmemesi gerektiğini, bu olayın bir çete davası olduğunu söylüyorlar.

Ağça kararında ise, mahkemelerin hesaplama sırasında bu kadar büyük hatalar yapmış olması daha yeni sorgulanıyor. Yargıtay'ın verdiği hızlı ve kesin karara bakıp, "Bu işin içinde acaba başka şeyler mı var?" deniliyor.

"Bu kadar vahim ve tartışmalı bir kararın hesabını sormak gerekmez mı?" sorusu şimdi daha yüksek sesele dillendiriliyor.

Yargının da denetim imkanı, denetim mekanizmaları elbette mevcut. Öyleyse bu işin aslını, varsa sorumlularını ortaya çıkartmak ve gerekirse cezalandırmak gerekmez mi?

Yargıyı, "derin devletin yan teşkilatı" suçlamalarından kurtarmanın yolu bu mekanizmaları etkin bir şekilde çalıştırmaktan geçiyor.

Bir de bazı yargı mensuplarının dışardaki hal ve davranışları ile ilişkilerinden kaynaklanan meseleler var. Zaman zaman çete bağlantıları, suç örgütleriyle ilişkiler vesaire, uygun olmayan yaklaşımların yargı kararlarına ve uygulamalarına yansıması söz konusu.

Bunun son örneği Beyoğlu Cumhuriyet Başsavcısı Ünal Canpolat hakkındaki iddialarla ilgili. Üstelik işin içinde bir de emniyet müdür yardımcısı var.

Ayrıntılara girmeye gerek yok. Mesele, başta yargı olmak üzere bürokrasinin geneli ile ilgili.

Vatandaş suç örgütü üyeleri ya da bazı şaibeli isimlerle yargının ve emniyet teşkilatının tepelerinde görev yapan kanun adamlarını aynı masa etrafında görünce ne düşünür?

Böyle bir ortamda kanun, adalet, devlete güvenmek gibi hayati düşüncelerin önemi kalır mı?

Başta yargı olmak üzere bürokrasinin Avrupa yolunda değişime direnen kurumların başında geldiğini söyleyenler haksız değil.

Türkiye'nin AB yolunda ilerlemesini sağlayacak değişimleri uygulayacak olan bürokrasi bu bürokrasi olamaz.

Yasaları değiştirmek belki çok önemli, ama onları uygulayacak bürokrasinin değişimi öyle anlaşılıyor ki yasaların değişiminden çok daha önemli.

Geri dön   Yazdır   Yukarı


ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Aktüel | Spor | Yazarlar
Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak
Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi