T Ü R K İ Y E ' N İ N    B İ R İ K İ M İ
Y A Z A R L A R 27 ŞUBAT 2006 PAZARTESİ
  Ana Sayfa
  Gündem
  Politika
  Ekonomi
  Dünya
  Aktüel
  Spor
  Yazarlar
  Televizyon
  Sağlık
  Bugünkü Yeni Şafak
 
  657'liler Ailesi
  Bilişim
  Çalışanın Sesi
  Diziler
  Düşünce Gündemi
  İzdüşüm
  Kültür-Sanat
  Okur Sözcüsü
  Röportaj
  Sinema
  Yemek
  Zamanda Yolculuk
 
  Bize Yazın
  Abone Formu
  Temsilcilikler
  Reklam
  Künye
 
  Arşiv
Hüseyin HATEMİ

Kurt ve koyunlar vadisi

Yaşamak her zaman kolay değil! İmtihanları, fitneleri var! Bu Dünya'da dürüst ve sevgi ehli insanlar için yaşamanın zordan da öte, "imkansız" olması; Allah'dan ümidini kesmesi ile başlar. Bunun için Kur'an-ı Kerim'de "Allah'dan Allah'ın rahmetinden ümidi kesmeyin!" buyurulur. İmana v.s. dolayısı ile sevgi'ye ulaşan insanlar, bundan sonra, durumu gerektirdiği doğru seçimler ve doğru davranışları sürdürmeli, biribiriyle dayanışmalı, dayanışmayı Hakk çizgisinde ve çerçevesinde yapmalı, biribirine sabr'ı öğütlemelidirler. Asr Suresi'nde insan'dan bahsediliyor, sadece dar anlamı ile "Müslüman'dan değil! Sevgi ehli ve adalete susamış olan Hristiyanlarla adil bir dünya için işbirliği yapmak kötü değildir. Elverir ki "diyalog" sloganı altında Yeryüzü Canavarı'nın figüranları olmayalım, bu feraseti ve basireti gösterelim.

Yirminci Yüzyıl'dan beri, insanların biribirini boğazlamasına yol açan savaşların başlaması için kibriti çakan; "Yeryüzü Canavarı" diye simgelenen örgüt olmuştur. Sonuçta da kan ve gözyaşı ile beslenen bu canavar kazançlı çıkmıştır. İnsanlığın artık bu hüsrandan kurtulması için tek yol vardır, o da Asr Suresi'nde özetlenmiştir. İlahi sevgi ehli olmak, bu sevginin gerektirdiği, ruhsat verdiği eylemleri yapmak, Hakk ve sabr ile öğütleşmek, diğer bir deyişle: Emr bil-ma'ruf ve nehy an-il-münker yapmak, sevginin hakim olması, kin ve hırsların dizginlenmesi ve önlenmesi için elinden ve dilinden geleni yapmak!

Lübnan; yirminci yüzyılın ilk yarısında "Şark'ın İsviçresi" diye anılırdı. Daha sonra, Yeryüzü Canavarı'nın bir ateş püskürtmesi ile korkunç bir yangın yerine döndü. "Bir musîbet bin nasîhatden evlâdır" hikmetin bir süre sonra bu yangın Hristiyan ve Müslümanların karşılıklı uyanmaları ve bilinçlenmeleri "tehlikesi"ne yol açınca derhal "Yeryüzü Canavarı" tarafından durduruldu ve başka bir alan aranmaya başlandı. Bu kez de Bosna cehenneme çevrildi. Müslüman dayanışmasının güçlendiği görülünce yine derhal bu savaş durduruldu ve başka alan aranmaya başlandı.

Bu devirde yazı yazmak da zordur. Ma'rufu emredip münkerden nehyetme görevine devam ederse "bu da artık baydı, sıktı, gına geldi, felaket dellallığı, komplo kuramcılığı yapma da, sen de artık Yeryüzü Canavarı'nın rızâsını kazanacak bilimsel ve düşünsel yazılar yazsana! Birikimin, kültürün, Amerika görmüşlüğün yeterli değilse, ne bileyim, spordan yaz, cinsel özgürlükten yaz, bu gibi yazılar Canavar tarafından parçalanmadan önce halk kütleleri için adrenalin salgısı yerine geçer, sen de insanlığa hizmet etmiş olursun!" derler. Oysa sevginin sesi de "Hayır söyle! söyleyemiyorsan hiç değilse sus! Hiçbir kınayıcının kınamasından çekinme! Ma'rufu emr et, münkerden nehy et! Bu yolda başına gelene sabr et! demekte! Lebbeyk, Allahümme Lebbeyk, Lebbeyke Lâ Şerîke Lek!

Bir zamanlar sevginin sesini de adrenalin salgısı olarak yorumlayıp "din halkların afyonudur" diyen Marks, canavarın büsbütün güçlenmesine engel olamadı. Çare sevginin sesine insanlığın kulak tıkaması değil, tam aksine, sevgi cephesinde birleşmesidir. Çun ejdehâst der reh aşk-est çun zumurrüd/ Ez berk-ı in zumurrüd ezin dzf'-i ejdehâ kon! (Yolu ejderha kesmiştir, ne var ki aşk da parıltısı ile ejderhânın gözünü göremez hale getiren zümrüt topağıdır. Bu zümrütün parıltısını ejderhaya yönelt, böylece onu bertaraf et. (Mevlâna)

Ejderha bugün Aşk Hazinesi'nin, evrensel değerler definesinin yolunu kesmiştir, Kerbelâ'nın yolunu kesmiştir ve bu yola adım atmak isteyenleri püskürttüğü zehirli ateş ve duman ile köreltip biribirine düşürmektedir. O'nun etkisiz hale getirilmesi için gerçek zümrüt toprağı ile yola çıkmaktan başka çâre yoktur. "Benimki Sünnî marka! - Benimki Şi'î marka!" böbürlenmeleri, elimizdeki topak sahte ise, hiçbir işe yaramaz. Bu topağın gerçeği Huseynî'di. Merhum Muhammed İkbal, vasiyeti olarak ele alabileceğimiz bir Ermegaan-i Hicaz (Hicaz Armağanı adlı son kitabı) beytinde şöyle diyordu: Ezân keşt-i harabî hasılî nîst / Ke âb ez hûn-i Şubbeyrî ne-dâred! (Huseyn'in kanından sulanmayan harap tarladan hiçbir yararlı ürün alınmaz, alınamaz!)

Ey kendilerine Şi'î Sünnî, Vahhabî, Alevî vs. adlarını takanlar! Biribirinizle kör döğüşü yaparken bu döğüşte sona kalanın Canavar karşısında asıl dona kalan olacağını daha kavramadınız mı?

Yoksa bu soruyu sormamalıydım da "Kurtlar Vadisi: Irak filmini, yahut Dabbe filmini gördüm, hararetle kutlarım, yoksa siz daha görmediniz mi?" sorusunu mu sormalıydım?


Geri dön   Yazdır   Yukarı


ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Spor | Yazarlar
Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak
Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi