T Ü R K İ Y E ' N İ N    B İ R İ K İ M İ
Y A Z A R L A R 27 ŞUBAT 2006 PAZARTESİ
  Ana Sayfa
  Gündem
  Politika
  Ekonomi
  Dünya
  Aktüel
  Spor
  Yazarlar
  Televizyon
  Sağlık
  Bugünkü Yeni Şafak
 
  657'liler Ailesi
  Bilişim
  Çalışanın Sesi
  Diziler
  Düşünce Gündemi
  İzdüşüm
  Kültür-Sanat
  Okur Sözcüsü
  Röportaj
  Sinema
  Yemek
  Zamanda Yolculuk
 
  Bize Yazın
  Abone Formu
  Temsilcilikler
  Reklam
  Künye
 
  Arşiv

  Yeni Şafak'ta Ara
 

Kürşat BUMİN

'Münferit' değil 'sistematik'

Askeri savcı yardımcısı kıdemli yüzbaşı Veli Bayram'ın hazırladığı iddianame ortada dururken kimse ortaya atılıp "münferit bir olay" diye söze başlamasın lütfen. Rica ediyorum, çünkü bu memlekette "münferit" lafını işitmekten millete gına geldi artık.. "Sistematik" sözcüğünü kullanmaya alışalım artık; alışalım ki bu "münferit" dertlere sistem içinde doğru dürüst bir çare bulunsun.

Konumuz yine "kışla dayağı". Ben yazmaktan bıktım açıkçası, ama olayların sonu gelmiyor ki... Bu iş ne zaman düzene girecek, bu vahşet ne zaman son bulacak bilsek artık diyorum.

Gazetenin haber başlığını çok yerinde buldum doğrusu: "Türkiye'den Ebu Garib manzarası". Belli olmaz bir gün belki bunun da "filmi" çekilir. 20 yaşında 20 gün bitkisel hayatta kaldıktan sonra sadece "vatan hizmeti"ne değil, anasına, babasına, dostlarına, arkadaşlarına ve tabii "vatan"a ve hayata da elvada diyen Murat Polat'ın hazin hikayesi -isterim ki- hepimizin vicdanını ve adalet duygusunu derinden sızlatsın, alt üst etsin.

Tamam ortada henüz bir karar yok; ama ortada öyle bir iddianame var ki, değil yarısı onda biri bile gerçeği yansıtıyorsa, "Önce Ebu Garib'lerimizi ortadan kaldıralım!" diyerek ortaya çıkmamızın zamanı çoktan gelmiştir demektir.

Zavallı, talihsiz Murat. Askeri cezaevinde kendisi gibi askerlik görevini yapan "gardiyanlar" tarafından hunharca dövülen, "suya sokulduktan" sonra yine dövülen, "ağzından burnundan kan gelinceye" kadar dövülen genç bedeni hastaneye kaldırıldıktan sonra ancak 20 gün dayanabilmiş. Murat'ın önce bir hücreye kapatılan, "fenalaşınca" hastaneye kaldırılan bedenine ilişkin rapor şudur: "Sol kulağının üzerinde çizgi halinde 5-6 santimetre uzunluğunda bir kesi, sağ kulağının üzerinde 3-4 santimetre uzunluğunda bir kesi, omuzlarda kan toplanması sonucunda morarmalar", iflas eden böbrek ve akciğerler...

İddianame şöyle diyor: "Şüphelilerin eylemlerinin uzun süre devam etmesi, birden fazla kişiye karşı gerçekleştirilmesi, her mağdura karşı gerçekleştirilen eylemlerin hemen hemen aynı olması dikkate alındığında, cezaevindeki eylemlerin sistematik hale geldiği gözlenmektidir." Bir iddianame daha ne desin?

Gazetenin kullandığı başlığı yerinde buldum ama -şimdi düşünüyorum da- başlıkta bir eksiklik de yok değil. Şöyle ki: Biliyorsunuz, Ebu Garib'in işin içine cinsel fantazmlarını da katarak hepten azıtan işkencecileri Amerikan ordusunun para ile toplanmış elamanlarıdır. Önlerine açılacak haritada Irak'ın yerini bulmaktan aciz bu kalabalık bu ülkeye bir işgal sonucu demirlemiştir. Peki ya Murat'a kan kusturan "Adana 6. Kolordu Komutanlığı 1. Sınıf Askeri Cezaevi"nin gardiyanları, onlar kimlerdir? Kimler olacak, Murat gibi askerlik görevini tamamlamakta olan bu ülkenin vatandaşları. Nasıl olmaktadır da bir askeri cezaevinde "gardiyan" görevini yerine getirmek için seçilen bu kişiler kendileri gibi askerlik görevini yapan bir genci "emir komuta zinciri" çerçevesinde dayaktan öldürebilmektedirler? Demek ki önce "sistem"e, "kurum"un işleyişine bakmak gerekmektedir. Demek ki ortada sistemden kaynaklanan "sistematik" bir hak ihlali hakimdir.

Yine iddianamede anlatıldığına göre, askeri cezaevine ayak basanlar önce bir "Hoş geldin" dayağı yemektedirler. Sonraki bazı uygulamalar daha da beter: Firar suçu nedeniyle askeri cezaevini ziyaret etmek mecburiyetinde kalan M.K. adlı genç bakın ne diyor: "Beni dövdükten sonra yay şeklinde bir teli kızdırıp dilime bastırdılar. (...) Gardiyanların cezaevine gelen hükümlülere ilk geldikleri gün giriş işlemleri sırasında küçük bir kâğıtta yazılı 'Allah yok, peygamber izinde' yazısını okuttuktan sonra 'hoş geldin' adı altında dövdüklerine tanık oldum."

Murat'ın annesi: "Genelkurmay Başkanlığı'nın da işkence konusunda tedbirler almasını, gerekeni yapmasını istiyorum."

Murat'ın annesinin isteğine biz de katılıyoruz. Bu böyle devam edemez. Son dönemde askeri savcı ve yargıçların üzerine çok daha ciddiyetle gittiklerine tanık olduğumuz bu "sistem"e Genelkurmay Başkanlığı bir an önce ciddiyetle el koymalıdır.


Geri dön   Mesaj gönder   Yazdır   Yukarı


ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Spor | Yazarlar
Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak
Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi