T Ü R K İ Y E ' N İ N    B İ R İ K İ M İ
Y A Z A R L A R 27 ŞUBAT 2006 PAZARTESİ
  Ana Sayfa
  Gündem
  Politika
  Ekonomi
  Dünya
  Aktüel
  Spor
  Yazarlar
  Televizyon
  Sağlık
  Bugünkü Yeni Şafak
 
  657'liler Ailesi
  Bilişim
  Çalışanın Sesi
  Diziler
  Düşünce Gündemi
  İzdüşüm
  Kültür-Sanat
  Okur Sözcüsü
  Röportaj
  Sinema
  Yemek
  Zamanda Yolculuk
 
  Bize Yazın
  Abone Formu
  Temsilcilikler
  Reklam
  Künye
 
  Arşiv

  Yeni Şafak'ta Ara
 

Kulis
Taha KIVANÇ


Bize kulak lâzım

"Hadi canım, bu onun saplantısı" deyip geçebilirsiniz, "Bu adam ne diyor?" deyip kulak da verebilirsiniz. Yazılarına Radikal'de devam eden Hasan Celal Güzel bir süredir dönüp dönüp aynı konuyu işliyor. Özeti şu: "Birileri ülkemizde 28 Şubat-türü yeni bir süreç başlatma peşinde..."

Hasan Celal Güzel devlete önemli hizmetleri geçmiş bir isim. 12 Eylül onu Başbakanlık Müsteşar Yardımcısı olarak bulmuştu; Turgut Özal bakan olunca bir süre darbecilere de Başbakanlık Müsteşarı olarak hizmet verdi. ANAP iktidarında Turgut Özal'ın Başbakanlık Müsteşarı oldu. Milletvekili seçilip Devlet Bakanlığı ve Milli Eğitim Bakanlığı yaptı. Bürokratik görevleri sırasında Harp Akademileri'nde ders verdiği de biliniyor.

Böyle biri "Garip bir şeyler oluyor" diyorsa kulak vermek gerekir...

28 Şubat'ın geldiğini ondan öğrenmişti Türkiye. Asker içinde farklı bir örgütlenme olduğuna dair belgeler eline geçmiş, yeni kurduğu partisinin programını tanıtma fırsatı bulamadan o belgeleri basınla paylaşmak için çaba göstermişti Hasan Celal Güzel. Gazete faksı bir tam gün onun gönderdiği belgeler için çalışmıştı. O dönemde yaptığı konuşmalar yüzünden hapse de girdiğini hatırlıyorum. Hatırlıyorum, çünkü bir grup arkadaşla kendisini cezaevinde ziyarete gitmiştik... Ömrünün neredeyse bütününü hizmetine adadığı devlet, "Bazıları devleti zaafa uğratacak işler yapıyor" alarm zillerini çaldırdığı için kendisini hapse atmaktan geri durmamıştı.

Şimdi "Bugünlerde de benzeri bir hazırlık var" diyor Hasan Celal Güzel ve ben onun dediğine kulak veriyorum...

Benim iddiayı ciddiye almamın sebebi bir takım bilgi ve belgelere sahip olmam değil. Bu defa Hasan Celal Güzel'in de elinde belge olduğunu sanmıyorum. İlgim, 28 Şubat'la özdeşleşmiş bazı tipleri gazete sayfaları ve televizyon ekranlarında şu sıralarda sıkça görmemden de kaynaklanmıyor. Dikkat edin, o tipler kameraya düz bakamıyor, süreçte oynadıkları rolleri savunamıyorlar. Yaptıkları, süreçteki sorumluluklarını azaltmaya çalışmak onların... "Ben yapmadım, o yaptı" tarzında bir savunmayla...

'Saunagate' demeyi uygun bulduğum bir skandal var ya, sinir uçlarımı bütünüyle hassas hale getiren o olay işte. Alengirli işlerin de döndüğü anlaşılan bir saunanın kadın sahibini haraca bağlayan çete işi biraz ileri götürünce, kadın, "Bunlar devlet içinde yuvalanmış bir çete" ihbarında bulundu. Ortaya çıkan tablo korkunç: İçinde rütbeli askerler, üst düzey Emniyet yetkilileri, Mafya bozuntuları da bulunan grup akıl almaz işler yapmış...

Devlete ait gizli bilgileri, Özel Harp planlarını, hedef alınan kişi ve kuruluşlarla ilgili fişleri bilgisayarlarda muhafaza ettiği, bazı hedeflere karşı eylem yaptığı, yeni eylemlere hazırlandığı da ortaya çıktı çetenin... Bir çok gözlemci "Gerçek Susurluk bu" diyor ortaya çıkan korkunç tabloya bakarak...

Beni rahatsız eden ve "Acaba yeni bir süreç mi başlayacak?" tedirginliğine sevk eden de bu işte...

Dün Umur Talu da yazdı. 28 Şubat aslında Susurluk Skandalı ile ilgili gerçeklerin üzerini örtme amaçlı bir örtülü operasyondu. Kazanın ortaya saçtığı pislikler, bir ara siyasette önemli görevler üstlenmiş kişilerin de bulaştığı bir çeteleşmenin varlığına işaret ediyordu. 28 Şubat, "Siz Susurluk'a değil irticaya bakın" demenin bir başka yöntemiydi.

O dönem sorumluluk taşıyanlar "Fasa fiso" demek yerine Susurluk'ta ortaya saçılan pisliklerin üzerine gitmeyi tercih etselerdi, Türkiye muhtemelen çok daha farklı bir çekişmenin içerisine girecekti; çetelerin tasfiye edileceği bir çekişmenin... "Fasa fiso" diyenler tasfiye etmeleri gerekenler tarafından tasfiye edildiklerini gördüler...

'Saunagate', hiç kuşkunuz olmasın, evvelden beri varolduğu bilinen çeteleşmenin bir örneğidir. Son zamanlarda yurdun değişik köşelerinde eylemleri fark edilen bir çeteleşmenin... Başka ülkelerde çoktan tasfiye edildiği halde bizde "Bir gün lâzım olur" diye himaye gören çeteleşmenin... Üzerlerine gidilmediği için üzerlerine geleceğinden korktukları kadroların üzerine giden bir yapının...

Dikkat ederseniz, 'Saunagate' medya tarafından farklı bir biçimde takdim edilmeye başlandı. İşin 'Susurluk' boyutu yerine, o işyerinde dönen aganigi-naganigi türünden işler sergileniyor. Politikacılar da gidiyormuş saunaya... Onlar gittiğinde başka müşteri alınmıyormuş... Sauna sahibi kadın kamera koydurmuş binaya... Sauna 'Saunagate' adı verilebilecek büyük skandalın sadece bir ucudur; skandal bütünüyle bir çetenin varlığıyla ilgili oysa...

Konuyu tartıştığım bir dostum, "Skandalı sulandırarak iyilik yapıyor medya" dedi. Hasan Celal Güzel de öyle mi düşünüyor acaba?


Geri dön   Yazdır   Yukarı


ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Spor | Yazarlar
Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak
Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi