T Ü R K İ Y E ' N İ N B İ R İ K İ M İ |
||
D Ü Ş Ü N C E G Ü N D E M İ | 1 TEMMUZ 2006 CUMARTESİ | ||
|
Bir askeri kurtarmak için milleti yok etmeye kalkışmak!
Asıl düşündürücü olan nokta, Amerikan ve İsrail halklarının çoğunluğunun, üstelik de terörü yok etmek gibi masumane bir bahane olduğu için, kendi ülkelerinin liderlerinin işledikleri cinayetleri coşkuyla destekliyor olmalarıdır.
RON JACOBS (*)
İSRAİL TERÖRÜ SINIR TANIMIYOR Ortada fol yok yumurta yokken İsrail'in Filistin'e, Gazze'ye art arda saldırılar düzenlemesi, savunmasız sivilleri, çocukları tüm dünyanın gözü önünde vahşice öldürmesi, Gazze'yi tam bir hayalet şehre dönüştürmesi ve son olarak da Filistin hükümetinin bakanlarını yaka paça esir alması, İsrail terörünün sınır da tanımadığını, hak-hukuk da tanımadığını göstermeye yetiyor olsa gerek. Son haftalarda İsrail'in başlattığı askerî kampanya ne anlam ifade ediyor? Adım adım Filistin'i ve Filistinlileri yıldırma ve tümüyle yok etme kampanyasının son aşamasını oluşturuyor bu. ABD ve İsrail hükümetlerinin, bu son saldırıları, yine, "İsrail'in kedini savunma hakkı" olarak gördüklerini açıklamaları, Amerikalı ve İsraillilerin "istedikleri her haltı yiyecekleri" anlamına geliyor. Ayrıca, Filistinlilerin aslâ aynı hakka sahip olmadıkları, olamayacakları anlamına da geliyor bu. Eğer İsrail askerî güçlerinin son saldırılarının hedefi, esir alınan bir İsrail askerini kurtarmak idiyse, İsraillilerin, Filistin'in altyapısına, enerji tesislerine saldırmalarının nasıl bir mantığı ve izahı olabilir ki? Bu tesislerin, Filistinlilerin elektrik tüketiminin % 42'sini ürettiği düşünülecek olursa, İsrail'in asıl hedefinin bir milleti aşağılayarak topyekûn cezalandırmak olduğu kendiliğinden ortaya çıkar. Hem bir de Suriye Devlet Başkanı'nın sarayını kuşatmak da ne demek oluyor? Kaçırılan bir İsrail askerini kurtarmak için mi yapılıyor bu da? Sonra, ânî bir baskın düzenleyerek, HAMAS hükümetinin 8 bakanını esir almakla ne yapmak ve ne demek İsrailliler? Bütün bunlar, İsrail'in bütün iddialarının aksine, aslâ barış ve istikrar istemediğinden başka neyi ispat edebilir ki? Büyük boy gösterileri ve devasa bir propaganda makinasıyla İsrail'in Gazze'den çekilmesinin tam bir oyun olduğu şimdi daha iyi anlaşılıyor olmalı. İsrail, yalnızca sınırları ve hava sahasını kontrol etmekle kalmıyor; Gazze'deki ve West Bank'taki insanların serbest hareket özgürlüğünü de kısıtlıyor ve kontrol ediyor. TANRILARINI TAKLİT EDİYORLAR Bütün verdikleri sözlere rağmen, İsrailliler, kafalarına esen her şeyi yapmakta hiçbir sakınca görmüyorlar. Tam bir terör havası estiriyorlar. Son olarak Filistin'in seçilmiş liderlerinin tutuklanması, bardağı taşıran son damla olmuş, ABD'nin ve İsrail'in bağımsız bir Filistin devleti istemediklerini, dahası, İsrail'in gerçek niyetinin ne olduğunu açık bir şekilde ortaya koymuştur: İsrail, Filistin'i ve Filistinlileri yaşadıklarına pişman ederek adım adım yok etmek istiyorlar. Bu nedenledir ki, İsrailliler, hâlâ ürkütücü yöntemlerle ve alarm verici oranlarda Filistinlileri katletmeye devam ediyorlar. Nasıl Irak'taki Washington, işgal ettiği ülkede ekonomik ve askerî gücüyle her şeyi yapma hakkı olduğunu zannediyorsa, Filistin'deki Tel Aviv de Filistinlilere para ve silah gücüyle istediği her şeyi kabul ettireceğini zannediyor. Bu inanç, tıpkı Washington gibi, İsrail'in de, dillerine pelesenk ettikleri ilkelerini hiçe sayarak, cinayete, işkenceye ve teröre başvurmalarına neden oluyor. Nedir bu? Bence, Amerikalılar da İsrailliler de yalnızca kendi Tanrılarını taklit ediyorlar. Hem de berbat bir şekilde. İşgal ettikleri toprakları, aynen kendilerine benzetiyorlar. Kaç kişi, nasıl öldürülmüş, niçin tutuklanmış, onları hiç mi hiç ilgilendirmiyor artık. HALKIN DESTEKLEMESİ ÜRKÜTÜCÜ Ülkelerinin masum insanlara ve halklara reva gördüğü bütün bu cinayetler, haydutluklar ve terör karşısında Amerikan ve İsrail halklarının ne düşündüğünü hiç merak eden yok nedense. Oysa meselenin asıl tedirgin edici ve ürkütücü boyutlarından biri burada gizli: Amerikan ve İsrail halkı, ya liderlerinin kendi ulularına ait temel insan hakları ve özgürlükleri ilkelerini hiçe saymalarını destekliyorlar; ya daha da ileri giderek daha fazla baskı, sindirme ve savaş yöntemlerine başvurulmasını istiyorlar. Bu işgallere, cinayetlere ve teröre karşı çıkan insanlar ve gruplar da var. Az da olsa, etkisizmiş gibi de görünse yine de var bu insanlar. Ama onların seslerini ve çığlıklarını duymuyor kimse. Ancak asıl düşündürücü olan nokta, Amerikan ve İsrail halklarının çoğunluğunun, üstelik de terörü yok etmek gibi masumane bir bahane olduğu için, kendi ülkelerinin liderlerinin işledikleri cinayetleri coşkuyla destekliyor olmalarıdır. Nasılsa terör yok ediliyor, terörle mücadele ediliyor diyerek onlar çok rahatlar evlerinde. Hatta bu işlenen insanlık suçlarının ve cinayetlerin hesabının sorulmayacağından son derece eminler. Bir halk yaklaşık yarım yüzyıldan bu yana aşağılanıyor, yaşadığına pişman ediliyor ve adım adım yok ediliyor ve biz de terörle mücadele ediliyor diyerek işin içinden sıyrılabiliyoruz. İnsanlık adına utanç verici bir şey bu. (*) Ron Jacobs'un bu makalesi 29 Haziran tarihli "counterpunch" sitesinde yayımlanan makalesinin çevirisidir.
|
|
Ana Sayfa |
Gündem |
Politika |
Ekonomi |
Dünya |
Kültür |
Spor |
Yazarlar Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın |
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi |