T Ü R K İ Y E ' N İ N    B İ R İ K İ M İ
S O N   D A K İ K A 14 TEMMUZ 2006 CUMA
  Ana Sayfa
  Gündem
  Politika
  Ekonomi
  Dünya
  Aktüel
  Spor
  Yazarlar
  Televizyon
  Sağlık
  Yurt Haberler
  Son Dakika
 
 
 
  657'liler Ailesi
  Ankara'da Şafak
  Bilişim
  Çalışanın Sesi
  Diziler
  Düşünce Gündemi
  İzdüşüm
  Kültür-Sanat
  Röportaj
  Sinema
  Yemek
  Zamanda Yolculuk
 
  Bize Yazın
  İnsan Kaynakları
  Abone Formu
  Temsilcilikler
  Reklam
  Künye
 
  Arşiv

  Yeni Şafak'ta Ara
 

Abant'ın gündemi Ortadoğu

Abant Platformu, son günlerde sıcak bir savaşa doğru sürüklenen Ortadoğu'nun geleceği için Abant'ta toplandı.

Abant Platformu tarafından düzenlenen "Küresel Politikalar ve Ortadoğu'nun Geleceği" konulu toplantı başladı.
Farklı kesimlerden ve ülkelerden akademisyen, yazar, siyasetçi ve gazeteciler, "Küresel Politikalar ve Ortadoğu'nun Geleceği"ne ilişkin görüşlerini paylaşmak üzere, Bolu Abant Palace Otelde düzenlenen 11. Abant Platformu Toplantısında bir araya geldi.

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Hilmi Güler, konferansın açılışında yaptığı konuşmada, Bakü Tiflis Ceyhan (BTC) petrol boru hattına ve bu hattın Türkiye'nin enerji diplomasisindeki rolüne değindi.

Eski sorunlara neden olan düşünce seviyesiyle yeni sorunların çözülemeyeceğini belirten Güler, bu nedenle bir zihniyet dönüşümüne gittiklerini ve Enerji Bakanlığını değiştirdiklerini kaydetti.

Enerjide "iki kere ikinin dört etmediğini" ve çıkarlar karşısında ilkelerin maalesef tutunamadığını söyleyen Güler, enerji konusunun dış politikanın ana unsurlarından biri olduğunu ifade etti.

BTC boru hattının dün açıldığını hatırlatarak, bu projenin yüz yılın en önemli projelerinden biri olduğunu yineleyen Güler, bugün haritada belki bir çizgi olarak görünen bu hattın çok zor ortaya çıkartıldığını belirtti. Güler, bu zorluklara, 300 ırmağın yatağının değiştirilmesi ve kuşların yumurtlama dönemine denk gelmesi nedeniyle 30 kilometrelik bölümün inşasının sonraya bırakılmasını örnek gösterdi.

Bakan Güler, 2030 yılına kadar ticaret artışına bağlı olarak, petrol arz kesintisi riskinin de artacağını belirterek, yakın geleceğin en önemli enerji kaynağının yine petrol olacağını, ancak doğal gazın daha da önem kazanacağını kaydetti.

Günlük kullanılan petrolün 20 dolarının siyasi istikrarsızlık payı olduğuna dikkat çeken Güler, geçen kış aylarındaki enerji krizini, yerel kaynakları da kullanarak iyi yönettiklerini belirtti.

Ortadoğu bölgesinin, petrol hatlarının kesişme bölgesi olması açısından sıcak bir bölge olmayı sürdüreceğine işaret eden Güler, bu çerçevede Türkiye'nin de önemli bir konumda olduğunu, BTC'den sonra Samsun-Ceyhan projesinin de gerçekleşmesi durumunda bu önemin daha da artacağını bildirdi.

Türkiye'de bir enerji borsası oluşturmayı da düşündüklerini ve buna ilişkin çalışmaları sessiz bir şekilde yürüttüklerini kaydeden Güler, Rus doğal gazını Avrupa'ya taşıyacak olan Nabucco projesinin de 3 hafta önce 5 ülke tarafından Viyana'da imzalandığını hatırlattı. Bu hat ile Avrupa'nın doğal gazını aldığı dördüncü arterin Türkiye olacağını belirten Güler, dolayısıyla bu projenin AB konusunda Türkiye'nin en önemli kozlarından biri olduğunu ifade etti.

Güler, Kerkük-Yumurtalık petrol boru hattına paralel olarak aynı güzergahtan geçen yeni bir doğal gaz boru hattı da düşündüklerini söyleyerek, bunun çalışmalarının sürdüğünü bildirdi.

AK Parti hükümeti dönemindeki enerji politikalarına ilişkin bilgi veren Güler, Türkiye'nin sorunlarının aslında çok olmadığını ama çarpıla çarpıla büyüdüğü için bu sorunların çok göründüğü ifade etti.

Konferansa katılan İslam Konferansı Örgütü (İKÖ) Genel Sekreteri Prof. Dr. Ekmeleddin İhsanoğlu da açılışta yaptığı konuşmada, Ortadoğu bölgesindeki son gelişmelerden kaygılı olduğunu söyleyerek, Irak ve Filistin sorunu nedeniyle bu bölgenin geleceğine umutla bakmanın zorluğuna dikkat çekti.

Ortadoğu'nun daha önce hiç bu kadar uluslararası gündemin üst sıralarında yer almadığını belirten İhsanoğlu, Filistin halkına temel haklarının verilmemesi ve Irak'a meşruiyeti tartışılır bir müdahalede bulunulması nedeniyle Ortadoğu'da kırılgan bir ortam yaratıldığını kaydetti.

Irak'taki mezheplerin kışkırtılmasıyla bu ülkenin yeni bir Somali'ye dönüştürülmekte olduğunu söyleyen İhsanoğlu, son dönemde Gazze ve Lübnan'da yaşananların "dehşet verici" olduğunu belirtti.

İhsanoğlu, bölgenin geleceğine dair rasyonel bir tahminde bulunmanın zorluğuna da dikkat çekerek, bu bölgenin asırlar boyunca hemen hemen tek bir yapıda olduğunu bildirdi ve 1916'da Rusya, İngiltere ve Fransa'nın Osmanlı İmparatorluğunun mirasını paylaşmak amacıyla aralarında gizli bir anlaşmaya vardığını ve bu bölgeyi paylaştıklarını anımsattı.

Ekmeleddin İhsanoğlu, bu gizli anlaşmanın Bolşevik İhtilalinin ardından açığa çıktığını ve böylelikle devre dışı kaldığını söyleyerek, bu anlamda bugünkü Ortadoğu bölgesini, "Osmanlı rahminden sezaryen bir müdahale ile prematüre doğum" olarak tanımladı.

Ortadoğu'da bugün en önemli faktörün petrol olduğunu anlatan İhsanoğlu, bugünlerde bölge haritasının yeniden düzenlendiğinin, yeni bir haritanın arifesinde olunduğunun hissedildiğini belirtti.

İhsanoğlu, demokratikleşme ve reform hareketinden geriye dönüşün mümkün olmadığını, bununla birlikte dışarıdan baskı yoluyla bir modelin empoze edilmesinin yararlı olmayacağını kaydetti.

Ortadoğu'ya demokrasi ve refah getirecek hususun her şeyden önce istikrar olacağını söyleyen İhsanoğlu, BTC'nin açılışının Ortadoğu için de umut verici olduğunu belirtti.

1991 yılına kadar karşı kamplarda bulunan ülkelerin BTC ile işbirliği potansiyelini ortaya koyduğunu ifade eden İhsanoğlu, Hazar'dan Akdeniz'e petrol hattı kurulabiliyorsa bunun siyasi sorunların çözülmesi durumunda Ortadoğu'da daha kolay yapılabileceğini bildirdi.

TBMM AB Uyum Komisyonu Başkanı Yaşar Yakış da konferansın açılışında yaptığı konuşmada, Türkiye'nin çeşitli nedenlerle Ortadoğu bölgesiyle her zaman yakından ilgilendiğini belirterek, Türkiye'nin bölgede adil ve kalıcı barışın tesisini arzu ettiğini hatırlattı.

Bölgede barış ve istikrar sağlanmasının Ortadoğu ülkelerinin yanı sıra Türkiye'nin çıkarlarına da hitap edeceğini belirten Yakış, belgedeki istikrarsızlığın Türkiye'nin ilişkilerine de zarar verdiğini bildirdi.

Ortadoğu'nun zengin doğal kaynaklarının hiçbir zaman kendi insanlarına yansıtılamadığına dikkat çeken yakış, kendisi Türkiye'nin Şam Büyükelçisi iken, dönemin Başbakan Yardımcısı Turgut Özal ile ilgili bir anısını anlattı.

Yakış, Suriye Başbakan Yardımcısının Özal'a bu petrolün Türkiye Mısır ve Suriye gibi ülkelerin elinde olması durumunda, ne kadar iyi olacağını söylemesi üzerine Özal'ın, "Allah bu petrolü iyi ki bize vermedi, yoksa bizim başımız da beladan kurtulmazdı" dediğini aktardı.

Ortadoğu halkının demokratikleşme yolunda dışarıdan gelen modellere fazla sıcak bakmadığının bilinmesi gerektiğini söyleyen Yakış, böyle bir modeli bölgenin kendi içinden bulmak gerektiğini, dışarıdan dayatma bir modelin başarılı olamayacağını kaydetti.

İsrail'in Filistin'e karşı "nispetsiz güç kullandığını" ifade eden Yakış, İsrail'in şu anda da Lübnan'ı topyekün ablukaya aldığını hatırlattı. Lübnan'ın hep başkalarının savaş alanı olarak kullanıldığını ve bu kez de öyle olduğunu belirten Yakış, Türkiye'nin özellikle Filistin İsrail sorununda elinden geldiği kadar aktif bir politika izlemeye çalıştığını ancak kendisinin arabulucu lafını çok da tercih etmediğini kaydetti.

"Türkiye bu işe soyunurken elindeki manivelaların sınırını iyi bilmesi lazım." diyen Yakış, Türkiye'nin Ortadoğu'da yapabileceklerinin sınırsız olmadığını ve Mısır, Rusya, ABD ve AB gibi elinde daha güçlü manivelaları olan taraflar bulunduğunu söyledi.

Yakış, "Türkiye'nin, Ortadoğu'da yapabileceklerini, çok büyük yetkilerle donatılmış bir ülke gibi düşünmek doğru olmaz" diye konuştu.

Yaşar Yakış, Irak konusuna da değinerek, Irak'ta yapılmaya çalışılanın başarısız olma ihtimalinin halen bulunduğunu ve Irak'ta işlerin tozpembe olduğunu söyleyemeyeceklerini kaydetti.

Irak'taki gelişmelerin Türkiye'yi de çok yakından ilgilendirdiğini belirten Yakış, Irak'ın toprak bütünlüğünün önemini ABD'ye, işgal öncesinde de anlattıklarını, o dönemde çok önem vermemelerine rağmen Amerikalı yetkililerin, şimdi bu konuya daha çok önem verdiğini gördüklerini söyledi.

Kerkük'ün küçük bir Irak modeli olduğunu ve herhangi bir dini ve etnik grubun kontrolüne geçmesinin tehlikeli gelişmelere yol açacağını ifade eden Yakış, terör örgütü PKK konusunda da bu terör unsurlarının Irak'ın kuzeyinde yuvalanmış durumda olduğunu, ABD'nin, bu unsurları yok etmede yaşanan gecikme konusunda inandırıcı olan ve olmayan gerekçeleri bulunduğunu belirtti.

İran konusuna da değinen Yakış, İran'ın nükleer enerjiyi barışçı amaçla kullanma hakkına saygılı olduklarını, ancak İran'ın Uluslararası Atom Enerjisi Kurumunun kurallarını benimseyerek çalışmalarını denetime açık tutması gerektiğini kaydetti.

İran'ın nükleer programının haklı olarak çevre ülkeleri ürküttüğünü söyleyen Yakış, İran'ın nüfuzunun bölge dengelerini bozacak boyuta ulaştığını söyledi.

Yakış Türkiye'nin kitle imha silahlarının Ortadoğu'dan tamamen kaldırılmasını desteklediğini de belirtti.

Bu arada, konferansa katılması beklenen Arap Birliği Genel Sekreteri Amr Musa'nın, bölgedeki son sıcak gelişmeler nedeniyle Abant'a gelemediği öğrenildi.

  • ABANT (A.A)

    Geri dön   Yazdır   Yukarı


  • ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

    Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Aktüel | Spor | Yazarlar
    Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın
    Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak
    Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi