T Ü R K İ Y E ' N İ N    B İ R İ K İ M İ
Y A Z A R L A R 21 TEMMUZ 2006 CUMA
  Ana Sayfa
  Gündem
  Politika
  Ekonomi
  Dünya
  Aktüel
  Spor
  Yazarlar
  Televizyon
  Sağlık
  Yurt Haberler
  Bugünkü Yeni Şafak
 
 
 
  657'liler Ailesi
  Ankara'da Şafak
  Bilişim
  Çalışanın Sesi
  Diziler
  Düşünce Gündemi
  İzdüşüm
  Kültür-Sanat
  Okur Sözcüsü
  Röportaj
  Sinema
  Yemek
  Zamanda Yolculuk
 
  Bize Yazın
  İnsan Kaynakları
  Abone Formu
  Temsilcilikler
  Reklam
  Künye
Ali Murat GÜVEN

Yerel yönetimler, 'beleşçilik'ten vazgeçin!

Bu hafta başında, sinema sektörümüzün önde gelen film ithalatçı, yapımcı ve dağıtıcı şirketlerinden Özen Film çok önemli bir basın açıklaması gönderdi. Açıklama, şirketin kıdemli basın sözcüsü, gösterime giren yeni filmlere ilişkin olarak sinema editörlerine yıllardır her konuda fedakârca yardımlarda bulunan değerli dostumuz Nizam Eren'in imzasını taşıyordu.

Türkiye'de 1980'lerden bu yana önü bir türlü alınamayan köklü bir soruna, yerel yönetimlerin (ve kültür-sanat alanında faaliyet gösteren çeşitli sivil toplum örgütlerinin) gerek açık havada, gerekse kapalı salon etkinlikleri şeklinde korsan film gösterileri düzenlemesine değinmekteydi Eren'in mesajı...

Ülkemizde faaliyet gösteren irili ufaklı yüzlerce belediye, özellikle yaz ayları geldiğinde "sinema"yı ucuz yollu bir kitlesel hizmet aracı olarak görüyor ve beyaz bir duvar bulabildiği her noktada "film festivali", "sinema günleri", "açık hava sinema şenliği" gibi adlarla ücretli-ücretsiz film gösterileri düzenliyor. Bu belediyelerin sayıca az bir bölümü, gösterileri 35 mm'lik orijinal formatıyla, gerçek sinema makineleri kullanarak yapmakta. Ancak çok büyük bir bölümü ise işin teknik ve mâlî açıdan kolayına kaçarak, bin dolarlık bir video projeksiyon cihazı, bir anfi, iki hoparlör ve bir de portatif beyazperde ayarlayıp filmleri DVD kopyalardan gösteriyorlar. Bu gösterilerin bazılarında katılımcılardan hiç bir ücret talep edilmezken, bazılarında da -ticarî sinema salonlarındakiler kadar olmasa bile- yine de belli bir bilet bedeli alındığı gözleniyor.

Sinemayı "sinema" gibi, yani gerçek bir film göstericisinden ve 35 mm tabanlı olarak izlemek elbette ki çok daha yüksek bir seyir zevki sunuyor katılımcılara. Ama dediğim gibi, bu iş için öncelikle 35 mm'lik profesyonel bir cihaz ve onu kullanabilecek bir teknisyen kiralamak; en önemlisi filmin bobinlerini size temin edecek olan ithalatçı şirketle doğru düzgün iletişim kurmak ve yapılacak gösteri için bir "film kullanım bedeli" ödemek gerekli. Durum böyle olunca da pek çok yerel yönetim tatminkâr bir sinema gösterisi için gerekli ekip ve ekipmanı kiralamaktan ısrarla kaçınarak, onun yerine olayı -şimdilik hiç kimsenin hesap sormadığı DVD kopyalar üzerinden- "tamamen beleşe" organize ediyor. Bu da doğal olarak, başta Özen Film olmak üzere, ülkemize milyonlarca dolar harcamayla yeni filmler getiren bütün şirketleri çılgına çevirmekte...

Nizam Eren gönderdiği açıklamada, "5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu'nun yaptırımları çok açık" diyor ve ekliyor: "İzinsiz bir film gösterisinin karşılığı 3 aydan 6 aya kadar hapis, aynı zamanda da 5.000 ile 250.000 YTL arası ağır para cezasıdır. Şimdiye kadar bu tür suistimaller karşısında uygar bir tavır sergileyip hep susmayı, yapılanları görmezden gelmeyi tercih ettik. Ama muhataplarımız bir türlü akıllanmadılar. Ne yani, ille de mahkemeye başvurup haklarımızı zorla mı almamızı istiyorlar? Bilinsin ki bundan böyle gerekirse o yola da başvuracağız."

Film işletmecileri tek kelimeyle haklılar... Çünkü, ithalatçı şirketler bir filmin Türkiye gösterim haklarını satın alırlarken, bu hakların sınırlarını çizen sözleşmelere -genellikle- ulusal ve yerel TV gösterimi, DVD/VCD üretimi, paralı kanal ve her türlü özel gösteri hakkı da dahil ediliyor. Yani, 20 YTL verip bir DVD satın aldığınızda, onu yalnızca evinizde özel amaçlı tüketme hakkını satın alıyorsunuz; 250 kişilik bir belediye salonunda haftalarca paralı ya da parasız gösteri yapma hakkını değil!

Belediyecilik siyasal bir faaliyet ve bu faaliyet kapsamında düzenlenen kültürel etkinlikler de -"hizmet" amacının yanısıra- siyasal bir rant elde etme kaygısı taşıyor. Hiç bir yerel yöneticinin de bir sonraki dönemde kendisini yeniden iktidara taşıyacak ve koltuğunu korumasını sağlayacak olan bu tür faaliyetleri "kul hakkı" çiğneyerek, başkalarının parası ve emekleri üzerinden asalak gibi geçinerek yürütme gibi bir ayrıcalığı yok.

Görebildiğim kadarıyla, film şirketlerinin pek çoğu -özellikle de ücretsiz düzenlenen- kültür etkinlikleri konusunda aslında son derece hoşgörülü. Yeter ki kendilerine bu konuda nezaketen bir bilgi verilsin; hepsiyle dostane bir diyalog içine girilebilir. Aralarında, bu kategorideki gösteriler için gayet makûl birer "ücret tarifesi" belirlemiş olanları da var. Binlerce kişinin katıldığı bir haftalık bir film festivali için, video projeksiyonda kullandığınız DVD'ler karşılığında o filmleri ithal eden şirketlerin banka hesabına, her biri 200-300 YTL'den toplam 1500-2000 YTL yatıramıyorsanız, zaten o gösteriyi de hiç yapmayacaksınız. Çünkü mâlî durumunuz bu ölçüde vahimse, o zaman yönettiğiniz bölgenin halkının film gösterilerinden çok daha acil ihtiyaçları var demektir.

Nizam Eren, gönderdiği sert mesajda son zamanlarda Telif Yasası'nı çiğneyerek korsan gösteriler düzenleyen belediyeler ve kültür merkezlerinin adlarını da tek tek sıralamış. Bunlar arasında gösterim bedelini ödemediği filmler için girişte bilet kesenler bile var. Özellikle bu gibi "ileri düzeydeki arsızlık gösterileri" karşısında cidden dumura uğradım. Ayrıca, hemen belirteyim ki telif hakları ihlâlinde parti ayrımı da yok; AKP'lisi de CHP'lisi de, diğerleri de bu kolaycılığa sapıyor ne yazık ki...

Şimdilik hak ihlâlcilerinin adlarını burada tek tek sayarak kendilerini deşifre etmeyeceğim. Ama bu gibi korsan gösteriler düzenleyenlere dostça uyarım, yaptıkları her işi kuralına göre yürütmeleridir. Kendinizle ilgili bir tek seçmenin bile hesabını inceden inceye yapıyorsanız, o halde "Babam ve Oğlum"u, "Dabbe"yi, "Maskeli Beşler"i, "Buz Devri-2"yi, "Sinema Bir Mucizedir"i bilet keserek (ya da en azından bölgenizde siyasî sempati toplama beklentisiyle) gösterdiğinizde, onu bin bir emek ve masrafla çeken insanların kul hakkını da unutmayacaksınız. Doğru yoldan gitmek, İstanbul'a bir telefon açmaya bakar. Filmlerini pervasızca kullandığınız bütün şirketlerin internette siteleri var. Öğrenirsiniz telefonlarını, sonra da arayıp gösterim şartlarını ve bedellerini konuşursunuz.

Bu ahlâkî konudaki açık desteğimi Özen Film yetkililerine de bildirdim. Bir daha aynı yönde bir ihbar ya da şikayet alırsam, yazacağım yazıda sektör temsilcilerinden çok daha sert bir üslûp takınacağım. Çünkü burada, sevdiği bir filmin VCD'sini parasızlıktan dolayı bilgisayarda kopyalayan yoksul bir gençten değil, milyarlarca YTL'lik bütçelerin üzerinde oturan, herkesin önlerinde el pençe divan durduğu koca koca "Başkan Bey"lerden söz ediyoruz.

Onlar da kendilerini çok iyi biliyorlar.


'Bizim kesimde militan olmayan sinemanın izleyicisi de yok,
finansörü de...'

"The İmam, ilk çekim gününden kurgusundaki son gününe kadar, yönetmen olarak inanılmaz sınırlamalar ve müdahaleler içinde gerçekleştirdiğim, üzüntü ve sıkıntılarla dolu bir projedir. Zaten şu anda da yapımcısıyla mahkemelik durumdayız. Ama buna rağmen ortaya çıkan eserle yine de gurur duyuyorum. Kimsenin onu bir çırpıda harcamasına izin vermeyeceğim."
"The İmam" adlı çok tartışılan son filmiyle Türkiye tarihinde görülmemiş bir sosyolojik başarıya imza attı ve sıkı İslâmcılarla sıkı solcuları "kendisine ve filmine ölçüsüz hakaret" konusunda elele, omuz omuza, tek bir safta buluşturmayı başardı.

"Beyaz Sinema" akımının hırçın ve ödünsüz yönetmeni İsmail Güneş, The İmam'a yönelik taarruzlardan sonra uzunca bir süredir koruduğu suskunluğunu ilk kez Yeni Şafak için bozdu ve editörümüz Ali Murat Güven ile "câmia"da şimdiye kadar konuşul(a)mayanları konuştu.

Gündeme damgasını vuracak bu çok özel söyleşinin ilk bölümü, haftaya "sinema" sayfamız ve internet sitemizde...


Geri dön   Mesaj gönder   Yazdır   Yukarı


ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Aktüel | Spor | Yazarlar
Televizyon | Sağlık | Bilişim | Dizi | Künye | Arşiv | Bize Yazın
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak
Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi