T Ü R K İ Y E ' N İ N    B İ R İ K İ M İ
Y A Z A R L A R 24 TEMMUZ 2006 PAZARTESİ
  Ana Sayfa
  Gündem
  Politika
  Ekonomi
  Dünya
  Aktüel
  Spor
  Yazarlar
  Televizyon
  Sağlık
  Yurt Haberler
  Son Dakika
 
 
 
  657'liler Ailesi
  Ankara'da Şafak
  Bilişim
  Çalışanın Sesi
  Diziler
  Düşünce Gündemi
  İzdüşüm
  Kültür-Sanat
  Röportaj
  Sinema
  Yemek
  Zamanda Yolculuk
 
  Bize Yazın
  İnsan Kaynakları
  Abone Formu
  Temsilcilikler
  Reklam
  Künye
 
  Arşiv

  Yeni Şafak'ta Ara
 

Taha KIVANÇ

Eğlenceli bir kitap

Dücane Cündioğlu son zamanlarda önemli konuları tartışmaya açıyor; konuların ilgilisi az olduğu için tartışmaya katılan pek çıkmasa da... 'Tasavvuf metinlerinin neşri irşad değil, ifsaddır!' başlıklı dünkü yazısı sözgelimi; aslında birkaç yüzyılın tartışma konusunu ele alıyor Cündioğlu...

Yazının bir yerinde "Son devrin büyük mutasavvıflarından Fatih Türbedarı Ahmed Amiş Efendi" ibaresiyle karşılaşınca, "Bu zâtı tanıyorum, ama nereden?" diye düşünmeye başladım. Sonunda buldum: Piyasaya yeni çıkan 'Efendi-2' kitabından... "Tasavvuf, özellikle Bektaşilik ve Melamilik, Sabetaycı sızması yüzünden çizgisinden saptı" diye özetlenebilecek bir tezi var kitabın; içinde yer alan binlerce isme "Aaa, o da mı?" kuşkuculuğuyla yaklaşmadan edemiyor insan...

Ahmed Amiş Efendi de kitapta yer alanlardan... Yok, onun için 'Sabetaycı' dememiş yazar, ama kuşkulandığı da belli... İlgili bahsin sonunda (s. 345) "Gel de sorma: Ahmed Amiş Efendi de bu cemiyetin gizli üyesi miydi?" diyor çünkü... Adamın isminin bir parçası olan 'Efendi' sıfatı kuşku duyulmayı gerektiriyor zaten (Bkz. 'Efendi-1'). Hem damadı Babanzade Ahmed Naim için Halide Edip "Yahudi dönmesi" dememiş mi? (s. 208). O da 'Yahudi dönmesi' olduğu için (Bkz. 'Efendi-1') bunu Halide Edip'ten iyi kim bilebilir?

Hayatımda bu denli eğlenerek pek az kitap okudum. Yalnız ben gülmekle kalmadım, okurken etrafımda bulunanları da, "Bak, bak" diyerek okuduğum satırlarla eğlendirdim. Uçakla İstanbul'a giderken iki yanımda oturanlar da benim kadar keyif aldılar da, deniz otobüsüyle Yalova'ya geçerken "Bak, bak" diye dikkatini çektiğim koltuk komşum "Bu herif benimle kafa mı buluyor, ne?" havasına girdi...

Nasıl bir 'bilimsel' eserle karşı karşıya olduğumuzu hemen anlamanıza yarıyacak bir 'bilgiyi' sizlerle paylaşayım. Efendi-2 s. 417'deki 17 numaralı dipnottan: "Yıllardır Milli Gazete'nin başyazarlığını yapan Sadık Albayrak, oğlu Berat'ı Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın kızı Esra'yla evlendirdikten sonra AKP'ye muhalif bir yayın izleyen Milli Gazete'den ayrıldı. Olabilir. Ama, AKP kurulmadan önce, Milli Görüş içindeki AKP'lileri 'Refah bilgisayarına girmiş bir virüs' olarak tanımlamış, 'Milli Görüş'ün bu virüsü dışarı atacağını' söylemişti."

Sadık Albayrak, hepiniz biliyorsunuz, oğlunu evlendirmeden önce Yeni Şafak'ta yazıyordu; hem de uzun yıllardır...

Kitap müthiş 'tutarlı' da. Şimdilerde İstanbul Ticaret Odası (İTO) başkanı olan Murat Yalçıntaş'ın ismi kitapta iki kez geçiyor. 350. sayfadaki 14 numaralı dipnottan kendisinin Şişli Terakki Lisesi mezunu olduğunu öğreniyoruz. İkinci alıntı 411. sayfada; ama o ne, sayfanın tam tepesindeki paragrafta, "Nevzat Yalçıntaş'ın diğer oğlu Murat ise Saint Joseph Fransız Lisesi'nde okuyordu" yazmıyor mu?

Nevzat Yalçıntaş ve ailesiyle yakından ilgili kitabın yazarı. İlgili bölümü (s. 410-412) okuduğumda, oğullardan birinin Şişli Terakki Lisesi'nde okuması ve Abdi İpekçi'yle komşuluk dışında Sabetay bağlantısı göremedim. Bir de, kayınpederi ticaret hayatına İzmir'de atılmış; ya, herhalde bu 'gizli' bilgiden mahrumdunuz... Nevzat Yalçıntaş kendisinden 'Sabetayist' diye söz edilen bir programa telefonla katılarak "Hayır, değilim" itirazında bulunmuş; 'Efendi-2' "Bir kişi hakkındaki hükmümüzü onun kendisiyle ilgili düşüncesine göre veremezsek de 'doğrudur' demek zorundayız" diyor yüce gönüllü bir ifadeyle...

Aynı 'yüce gönüllülük', haklarında sayfalar ayrılan Bülent Arınç ve Ülker Ailesi'nin yalanlamaları konusunda da gösteriliyor. "Bülent Arınç Sabetayist mi bilemeyiz; olmadığını söylüyorsa, doğrudur" (s. 360) diyor, aksini iddia ettiği onca sayfadan sonra...

Bir insanın 'Sabetayist' olduğuna hükmetmek çok basit. "İsim-bilim çok önemlidir" diyor 'Efendi-2'... 1541 doğumlu Aziz Mahmud Hüdayi sözgelimi; Sabetay Sevi'den 100 yıl önce dünyaya gelmekle bu âkıbetten kurtulamamış. Soruyor Efendi-2 (s. 366): "Tevrat'ın Aramca çevirisi Targum'da 'Hüdayî' 'Yahudi' demekti, ama onunla bir ilgisi yoktu herhalde?"

Ne mükemmel bir eser bu!

Osmanlı topraklarında yaşayan Sabetay Sevi adlı Musevi'nin kendisini 'Mesih' ilân etmesinin bir sonucu Sabetaycılık... Yahudiler 'Sahte Mesih'i öldürmeye kalkıyorlar, Sultan IV. Mehmed ise, ülkesinde 'fitne' çıkmasın diye, Sabetay'ın önüne ikinci bir seçenek koyuyor: Müslüman olup hayatını kurtarmak... Sabetay ikinciyi seçip Mehmed Aziz ismini alıyor, ama dinini gizlice sürdürüyor... Bu konuyu işleyen Efendi-2 ise Sabetay Sevi'nin Osmanlı'ya başkaldırdığını (s. 338) sanıyor, iyi mi?

Eğlenceli kitabın sayfalarında biraz daha gezinebilirim.

Geri dön   Yazdır   Yukarı


ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Aktüel | Spor | Yazarlar
Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak
Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi