T Ü R K İ Y E ' N İ N    B İ R İ K İ M İ
Y A Z A R L A R 29 TEMMUZ 2006 CUMARTESİ
  Ana Sayfa
  Gündem
  Politika
  Ekonomi
  Dünya
  Aktüel
  Spor
  Yazarlar
  Televizyon
  Sağlık
  Yurt Haberler
  Son Dakika
 
 
 
  657'liler Ailesi
  Ankara'da Şafak
  Bilişim
  Çalışanın Sesi
  Diziler
  Düşünce Gündemi
  İzdüşüm
  Kültür-Sanat
  Röportaj
  Sinema
  Yemek
  Zamanda Yolculuk
 
  Bize Yazın
  İnsan Kaynakları
  Abone Formu
  Temsilcilikler
  Reklam
  Künye
 
  Arşiv

  Yeni Şafak'ta Ara
 

Fehmi KORU

İş dünyasının ihtiyacı: Özeleştiri

Ak Parti hükümetini sorumlu makamlara hep kendi çizgisinden insanları getirmekle suçlayan iş dünyasının büyüklerine -bu arada medya yöneticilerine de- bir tavsiyem var: Aynı gözle kendi etraflarına baksınlar; kendileri gibi olmayan, biraz farklı kimse görecekler mi bakalım? 'Farklı' olandan ya uzak duruyorlar, ya da onu da kendilerine benzetmeden rahat edemiyorlar... Ak Parti'ye oy veren geniş kitlelerle ortak renkler taşıyan nice iyi eğitimli, işbilen genç insan var; onları neden büyük işadamlarının hemen yanında görmüyoruz?

Türkiye'de 'özeleştiri' yaygın bir uygulama değil; başkalarının yapıp ettiklerinden şikâyette bulunanların kendilerini de aynı ölçülere tâbi tuttukları pek görülmüyor. Başkalarına çuvaldız batırıyoruz da, kendimize küçücük bir iğneyi bile çok görüyoruz.

Ak Parti vaktiyle ne dediyse iktidarda onu yapıyor. İş dünyası hükümetin ekonomi ve Avrupa Birliği (AB) politikalarını beğeniyormuş; Hasan Cemal bunu kayda geçirdi. Her iki konu da Ak Parti'nin kuruluş ilkelerinde ve kurduğu iki hükümetin programlarında var. Ekonomide ve dış politikada çok yönlü ama mâceracı olmayan bir çizgi izleme sözü verdi Ak Parti; o sözünü de tuttu.

Eleştiri konusu yapılan 'muhafazakâr' tavırda sağ gösterip sol vurduğu söylenebilir mi? Elbette hayır. Partinin öndegelenleri eşlerini kimselerden saklamadılar; Tayyip Erdoğan'ın İmam Hatip mezunu olduğunu bile bile oy kullandı seçmenler... Açın, Ak Parti programına bakın, 28 Şubat'la ülkenin başına dert edilen konularda nasıl bir yol izleneceğini orada bulacaksınız. Muhafazakâr platformda, Ak Parti'nin yaptıklarından değil yapamadıklarından söz edilebilir. Uygulanan politikalarla ilgili şikâyete hakkı olanlar var ülkemizde, ancak onlar bu konularda 'hassas' iş dünyasının büyükleri değil...

Para kazanmayı bilenlerin doğru karar almaları da beklenir. Türkiye gibi bir ülkede, başarılı olmak isteyenlerin önünde yığınla engel dururken, para sahiplerine kuşkuyla bakılırken, bir çok insan o engelleri aşıp kuşkuları kırarak zengin olabiliyor. 'Parlak' insanlar bunlar...

Peki de, bu parlak insanlar, neden önyargılarını sorgulama ihtiyacı duymuyorlar? 'Akıllı olmak' biraz da bunu gerektirmiyor mu?

Türkiye'de 'lâiklik' konusundaki saplantılar, pek çok başka konuda olduğu gibi, önyargılardan kaynaklanıyor. Ak Parti, toplumda varolan 'Batı korkusu' ve 'Kürt sorunu' gibi konularda önyargıları yıkabildi. Muhafazakâr bir parti için, gerçekleştirdiği, devrim çapında bir değişiklikti. İş dünyasının büyükleri, biliyoruz ki, bu iki konuda atılan cesur ve ileri adımları da destekliyor...

İş 'lâiklik' konusuna geldiğindeyse, durum değişiyor. O konuda tamamen önyargılarının esiri iş dünyasının büyükleri; varolan sınırlamaların tartışılmasına bile tahammül edemiyor. Ezberini her an ve durumda geçerli biliyor. Dört yıllık Ak Parti iktidarı bile onların 28 Şubatçı saplantılarını gideremedi. Bir an durup, "Acaba yüksek okullarda başörtüsü yasağı olmasa, toplum rahatlayacağı için, ekonomik faaliyetler açısından daha uygun bir zemin ortaya çıkmaz mı?" diye sormuyor sözgelimi...

Toplumun yoksullarının varsıllarından daha cesur olduğu nâdir ülkelerin başında Türkiye geliyor. Belirli çevrelerin pompaladığı saplantıların eseri yok toplumda. Hemen bütün kamuoyu yoklamaları, en kritik sorulara, insanların en cesur cevapları verdiğini gösteriyor. 'İrtica' diye bir tehlikenin bulunduğuna, başını örten (veya eşleri başörtülü) insanların 'tehdit' oluşturduğuna inanmıyor toplum, "Yasaklar kalksın mı?" sorusuna hiç tereddütsüz "Kalksın" cevabını veriyor.

İş dünyasının büyükleri, özeleştiri yaparak, toplumdan kopuk hale gelişlerini, sivil politikalardan uzaklaşmalarını ve olağanüstü yönetim biçimlerine verdikleri desteği gözden geçirseler iyi olacak.

Hasan Cemal'i izleyerek benim de iş dünyasının büyüklerine tavsiyelerim olacak: 1. Türkiye'yi lâiklik dahil her konuda uluslararası standartlara kavuşturma yolunda çaba göstersinler, gösterilen çabalara destek çıksınlar. 2. Sivil politikalara ve politikacılara sahip çıksınlar. 3. Çankaya'yı halktan kopuk bir makam olarak görmekten vazgeçsinler.

Geri dön   Yazdır   Yukarı


ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Aktüel | Spor | Yazarlar
Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak
Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi